Yer çekimsiz ortamda vücut sıvılarının yukarıda toplanması nedeniyle astronotların baş bölgesi Dünya’dakinden daha büyük görünüyor. Kas kayıplarının önlemesi için de her gün 2 saat zorunlu spor yapılması gerekiyor. Türkiye’nin ilk astronotu Gezeravcı da ISS’de geçirdiği süreçte bu kriterlere harfiyen uymaya çalıştı.
Gezeravcı, uzaydan görüştüğü basın mensuplarına, tüm vücuduna dağılması gereken sıvıların yer çekimi olmadığı için üst kısımlarda birikmesi nedeniyle yüz çehresinin Dünya’dakinden daha şişkin göründüğünü söylemişti. Kemik yoğunluğu ve kas kütlesinin azalmasını engellemek için özel egzersiz programları uyguladığını vurgulayan Gezeravcı, vücut sıvılarındaki basıncın değişimi nedeniyle bazı görme sorunları ve bağışıklık sistemi zayıflıklarının oluşabildiğini belirtmişti. Gezeravcı, “Çok şükür şu ana kadar ben böyle bir problem yaşamadım. Hem Türk hem de yabancı bilim insanları tarafından, uzayda yaşamanın vücut üzerindeki etkilerini anlamak ve bunlara karşı önlemler geliştirmek için sürekli araştırmalar yürütülüyor. Hatta, ben de bu konuda Türk bilim insanlarının çalışmalarına katkıda bulunmak için burada bazı çalışmalar yürütüyor ve veriler topluyorum.” demişti.
Kas kütlesi azalabiliyor
Gökmen Uzay Havacılık Eğitim Merkezi (GUHEM) Genel Müdürü Halit Mirahmetoğlu, Gezeravcı’nın uzayda geçirdiği fiziksel değişimlerin nedenlerini ve Dünya’ya döndüğünde onu bekleyen zorlukları anlattı.
NASA’nın 50 yılı aşkın süredir insan vücudunun uzay ortamına nasıl uyum sağladığını araştırdığını belirten Mirahmetoğlu, kurumun astronotlarını görevleri boyunca sağlıklı tutmak amacıyla gerekli prosedür ve cihazları tasarlamaya devam ettiğini söyledi.
Mirahmetoğlu, bütün bu çalışmaların, uzaya çıkan kişilerin özellikle ilk günlerde bazı rahatsızlıklar geçirebildiğini ortaya koyduğunu belirterek, şöyle konuştu:
“Uzay Hareket Hastalığı olarak bilinen sendrom uyarınca astronotların yaklaşık yüzde 70’i ilk 72 saat boyunca baş ağrısı, denge kaybı, yorgunluk ve kusma şikayetlerinden mustarip oluyor. Mikro yer çekimi nedeniyle kas kütlesinin iki haftalık kısa bir sürede bile yüzde 20 düşebileceği de gözlemlenmiş. Kafa bölgesinde fazla kan birikmesi nedeniyle optik sinirlerin etkilenerek görme kaybı yaşanması da iki haftayı aşan uçuşlarda sıklıkla görülen rahatsızlıklardan. Damar kalınlaşması, iltihaplanma gibi problemler de uçuş süresi uzadıkça artabiliyor. Yer çekiminin etkisinden kurtulmaları nedeniyle omurilikler arasında mesafe artması nedeniyle astronotların boylarında 5 santimetreye kadar uzama gerçekleşmesi de ölçülmüş. Bu da bel ağrılarına neden olabiliyor.”
“Boy uzaması yer çekimine kavuşulduğu an eski haline dönüyor”
Uzay ortamı ve kapalı alanın psikolojik pek çok hastalığın da ortaya çıkmasına sebep olabildiğini vurgulayan Mirahmetoğlu, bu nedenle astronotların psikolojik testlerden de geçtikten sonra uzaya çıktığını anlattı.
Mirahmetoğlu, Uzay Hareket Hastalığı gibi rahatsızlıkların ilk 72 saat sonrasında azaldığına dikkati çekerek, şu değerlendirmede bulundu: “Bununla beraber süre arttıkça kas ve kemik erimelerinin arttığı, radyasyona maruz kalınması nedeniyle başka rahatsızlıkların ortaya çıkabileceği üzerine çalışmalar devam ediyor. İnsan bedeni çok hızlı bir şekilde bulunduğu ortama uyum sağlamaya gayret gösteriyor ama Dünya’nın başta yer çekimi olmak üzere biyosferindeki elementler ve yararlı bakterilerine kadar pek çok unsuruna muhtacız.”
Mirahmetoğlu, boy uzamasının yer çekimine kavuşulduğu an eski haline döndüğünü vurgulayarak, şu bilgiyi verdi: “Denge kaybı ya da görme kaybı gibi problemlerin bir yıl gibi bir süre sonunda eski durumuna döndüğü kaydedilmiş. Özellikle Apollo programında 21 güne kadar dönüş sonrası karantina uygulandı. Günümüzde kısa bir kontrol ve dinlenme sürecinden sonra astronotlar birkaç gün içinde günlük yaşantıya geri dönebiliyorlar.”