Erman Öner
Bisiklet sporunda kabuk değişimi belki de bu Tour ile daha da belirgin bir hal aldı. Kökleri eskilere dayanan tarihi rekorlar yeni jenerasyon tarafından geçmişin tozlu raflarına gömülürken, yarış dinamiklerine dair alışılageldik kalıplar da birer birer yıkıldı. Fakat öncesinde filmi geri saralım ve Tivoli tema parkındaki coşkulu kalabalığa kulak verelim.
Danimarka damgası
Hollanda ile birlikte Danimarka için bisikletin iki başkenti desek abartmış olmayız. Ülkede bisiklet kullanımı günlük yaşam içerisinde o kadar yaygın ki istatistiklere göre her 10 Danimarka vatandaşından 9’u bir bisiklete sahip. Hal böyle olunca, ne Tour 2022’nin Danimarka’dan başlaması ne de Kopenhag, Tivoli tema parkta düzenlenen takım tanıtım toplantısını dolduran taraftarların coşkusu şaşırtıcı geliyor.
İnsan sayısından daha çok bisiklet olan Danimarka’dan yetişmiş toplam 10 pro sporcu 109’uncu Fransa Turu’nun başlangıç çizgisinde yer aldı. Elbette her birinin hayallerini kendi topraklarında geçen üç etaptan birinde zafer yaşamak süslüyordu. Yolları dolduran ve etapları adeta bir futbol tribününe çeviren Danimarkalı bisikletseverlerin desteklerine rağmen, herhangi bir Danimarkalı yarışçı kendi seyircisi önünde galibiyet sevinci yaşayamadı; lakin gelecek günlere damgasını Danimarkalılar vuracaktı.
Yaşasın yeni kral
Bu satırlar kaleme alınırken, Danimarka’da geçen üç etabı dışarıda tutacak olursak, koşulan 16 etabın 4’ünde bitiş çizgisinden ilk sırada Danimarkalı bisikletçiler geçmeyi başardı. Halihazırda etkileyici etap galibiyetlerine rağmen, bir isim vardı ki hem Tour 2022’yi hem de Danimarka bisikletini deyim yerindeyse alt üst etti.2017’de, ülkesi Danimarka’da yarı zamanlı balık paketleyen Jonas Vingegaard, bu cümlelerin kurulduğu 22 Temmuz akşamı, yani dünyanın en büyük bisiklet yarışı Tour de France’ın bitimine iki etap kala, en yakın rakibi, son iki yılın şampiyonu Tadej Pogacar’ın 3:26 önünde, lider mayoda bulunuyordu.
Son iki etabın profili ve ikili arasındaki güç farkı düşünüldüğünde, 25 yaşındaki Danimarkalının sarı mayoyu Şanzelize podyumuna taşıması kimseyi şaşırtmaz. Ve eğer, geçen senenin 2’ncisi Vingegaard genel klasmandaki üstünlüğünü koruyabilirse, bu onu Tour de France’ı kazanan tarihteki 2’nci Danimarkalı yapacak. İlk Danimarkalı şampiyonunun 1996’da Bjarne Riis olduğunu ekleyelim.
Pogacar’ın zayıf karnı
Henüz daha 23 yaşında olmasına rağmen, tek günlük yarışlardan tutun da haftalık turlara kadar Pogacar girdiği neredeyse her yarışı silip süpürdü. Üstelik bunu yaparken rakiplerine ezici bir üstünlük kurdu. Hal böyle olunca, son iki yılın şampiyonu bu seneki Tour’a da favori geldi.
Pogacar güçlü olmasına güçlüydü ama zayıf tarafları da yok değildi. Her şeyden önce Sloven’in sıcak hava ve yüksek irtifalarda zorlandığı biliniyordu. Buna bir de en büyük rakipleri Roglic ve Vingegaard’ın takımları Jumbo-Visma’ya göre daha zayıf bir ekiple Tour’un yolunu tuttuğu eklenince, diğerleri için de bir şans doğabilirdi. Nitekim öyle de oldu.
Yüksek dağların olmadığı bir ülkeden yetişen tırmanışçı Vingegaard sarı mayoyu takımının kusursuza yakın çizdiği planla bisiklet tarihine geçecek bir etap sonucunda Col de Granon zirvesinde Pogacar’dan teslim aldı.
Kariyeri boyunca hiçbir zayıflık emaresi göstermeyen Pogacar, Col du Galibier’de tempoyu belirleyen taraf olsa da Col de Granon’da, Vingegaard bir kez daha ayağa kalktığında bacaklarında onu takip edecek gücü bulamadı. Böylece Tour tarihinde ilk defa Pogacar’ı bir atağı takip edemezken gördük. Artık yeni kral Vingegaard’dı.
Buna karşın, Vingegaard sarı mayonun yeni sahibi olduğunda onu ilk tebrik edenlerden birisiydi Pogacar. Ek olarak, Vingegaar’ın 18’inci etabın inişinde düşen Pogacar’ın geri gelmesini beklemesi de saygı duyulacak bir jestti. Lance Armstrong ve Jan Ullrich ikilisi göz önüne alındığında bugünkü rekabet ve saygı çok daha insancıl ve sempatik. Bu da bisikletin kabuk değişiminin ispatı.
‘Senin için Pierrick’
Israel-Premier Tech’in Kanadalı bisikletçisi Hugo Houle hiçbir zaman adından söz ettiren bisikletin büyük bir ismi olmadı. Nitekim bu sporda liderler kadar onlara yardım eden işçi arılara da büyük ihtiyaç var. İşte Houle kariyeri boyunca bu orta sınıfın sadık bir temsilcisi oldu.
Fransa Turu’nun 178 kilometrelik Carcassonne-Foix etabında kaçışa girdiğinde dahi asli görevi vatandaşı Michael Woods’a yardım etmekti. Ancak kader ağlarını ördü ve Houle bitime metreler kala kendini grubun en önünde buldu. Üstelik galibiyetini kutlayacak kadar zamanı da vardı. Houle yüzünde ağlamaklı bir ifadeyle bitiş çizgisine doğru pedallarken, Eurosport anlatıcısı Rob Hatch’in dudaklarından bisikletin gün yüzüne çıkmamış en büyük hikayelerinden biri döküldü. Gelin o anları kısaca Rob Hatch’in kendisinden dinleyelim.
“Etabın bitimine 1 kilometre kala Hugo Houle şu anda çocukluğuna dönmüş olmalı. Öğleden sonra bir yaz gününde kardeşi Pierrick ile kanepeye uzanmış Fransa Turu’nu izliyorlardı. Her ikisi de büyük bir bisiklet tutkunuydular ve sıklıkla Fransa Turu’nu televizyonları başında izlerlerdi. 10 yıl önce Hugo Houle Kanadalı bisiklet ekibi Spidertech Powered by C10 ile profesyonel oldu. Aynı yıl alkollü bir araç sürücüsü Hugo Houle’ün kardeşi Pierrick’in yaşamını ondan aldı. O günden itibaren, şu anda sıcak bir Fransa gününde, Tour de France etap zaferine doğru pedal çeviren ekranlarınızdaki adam, kardeşinin anısını onurlandırmayı hedefledi. Şu ana kadar Fransa Turu’nda çok büyük isimler etap kazandı ama Hugo Houle hiçbir zaman o büyük isimlerden biri olmadı. O kendi kazanma şansını her zaman lideri için feda etmiş bir bisikletçiydi. Belki büyük bir isim değildi ama muhtemelen bisikletin en büyük hikayelerinden birine sahip. Şimdi televizyon başında beraber kahramanlarını izlediği kardeşini anma şansına sahip. Bu zafer senin için Pierrick…”
Van Aert’ten en iyi zaman
Fransa Bisiklet Turu’nun 20. etabı, bireysel zamana karşı yarış olarak koşuldu. Jumbo-Visma takımından Belçikalı Wout van Aert en iyi dereceye imza attı (47.59). Sarı mayonun sahibi Danimarkalı Jonas Vingegaard, toplam sürede Sloven bisikletçi Pogacar’dan 3 dakika 34 saniye önde bir şekilde genel klasman liderliğini sürdürdü. Tour de France’ta heyecan, bugün Paris’teki La Defense ile Champs-Elysees arasındaki 116 kilometrelik koşuyla sona erecek.
Bisiklet tarihine ihanet
37 yaşındaki bisiklet efsanesi Mark Cavendish, geçen yıl Türkiye Turu’nun 2’nci etabı Konya’da bitiş çizgisinden ilk sırada geçtiğinde, üç yıllık galibiyet hasretine son vermişti. Sezonun devamında Britanyalı biraz da şansının yardımıyla kendini bisikletin en büyük sahnesi Fransa Turu’nda buldu.
Cav döneminin en büyük sprinteriydi, öyle ki Fransa Turu’nda 34 ile en fazla etap kazanan bisikletin yaşayan efsanesi Eddy Merckx’i 30 etap birinciliğiyle takip ediyordu. Ama yıllar bisikletin bu hızlı çocuğundan çok şeyler götürmüştü. Nitekim 2020 sezon sona erdiğinde, takımsız kalan Cavendish Quick-Step Alpha Vinyl Team’e maaş dahi almaksızın imza atmıştı.
Yine de bir şampiyonun yüreği asla hafife alınmamalıydı. Geçen yıl 30 etap galibiyetiyle Tour 2021’e başlayan Cavendish 21 etap sonunda Belçikalı Merckx’in rekorunu egale etmeyi başardı. Hal böyle olunca gözler bu yıla ve Cav’ın bir etap daha kazanıp rekoru kırıp kıramayacağı sorusuna çevrilmişti.
Cavendish belki bu sezona çok formda bir başlangıç yapamamıştı ama herkes takımının ona Merckx’in rekorunu kırma şansı tanımasını bekliyordu. Ama öyle olmadı.
Takımın patronu Patrick Lefevere daha formda dediği Fabio Jakbosen ile Tour’a başladı. Hollandalı sporcunun komada kaldığı Polonya Turu’ndaki feci kazasının ardından Fransa Turu’na katılması ve hatta burada bir de etap kazanması büyük bir hikayeydi ama Cavendish’e belki de bisikletin en büyük peri masallarından birini yazma fırsatı sunulmaması bana kalırsa takımın bisiklet tarihine ve Cav’ın saygın kariyerine bir ihaneti niteliğindeydi.
Tour’un karbon ayak izi
Her ne kadar, bisiklet dünyanın en çevreci ulaşım aracı olarak bilinse de dünyanın en büyük bisiklet yarışı Fransa Turu için aynı şeyi söylemek güç. 30’a yakın gün boyunca, 4 bini aşkın insanın araçlarla bir noktadan bir noktaya taşındığını düşünün…
Tour’un bu realitesi ne yazık ki onu olimpiyatlar ile birlikte dünyanın karbon ayak izi en yüksek spor organizasyonlarından biri yapıyor. Bu durum sebebiyle yarış üç etapta çevreci aktivist grupların protestosuyla duraklamak zorunda kaldı. Günümüz dünyasında iklim krizi kapıdaki en büyük tehlike. Nitekim sıcaklık problemi bu yıl Tour’da da yakından hissedildi. Halihazırda zorlu parkurlarda pedal çeviren sporcular bir de Fransa’nın son dönemdeki en sıcak hava dalgasına karşı mücadele etti.