Bu ay Maximum Uniq Hall’da yeni perde açan iki ayrı müzikal izledim. 27. İstanbul Tiyatro Festivali için hazırlanan bir proje olan Peyk müzikali “Hamiyet” idi. Şimdi ayda bir – iki kez farklı sahnelerde seyirciyle buluşuyor. Neden ‘Peyk müzikali’? Çünkü tamamen Peyk’in şarkılarından oluşuyor ve grubun solisti İrfan Alış’ı çocukken çok etkilemiş gerçek bir karakterin hayali hikâyesini anlatıyor. Muhtemelen geniş hayal dünyasından ötürü deli damgası yiyen bir kadınmış, Hamiyet. Deniz Madanoğlu’nun kaleme aldığı, 1980 darbesi sonrasında geçen oyunda Aslı İnandık’ın canlandırdığı Hamiyet de kocası ve çocukları dahil herkesin deli gözüyle baktığı bir kadın. Ancak o bu deliliğini şarkı sözü olarak dışarı vuruyor. Çalıştığı konfeksiyon atölyesinde bulduğu kumaş parçalarının üzerine sözler yazıyor, bunları solisti olduğunu iddia ettiği müzik grubuna iletecek, yakında şarkıları radyoda çalınacak, anlattığı bu.
Oyunun en güzel tarafı, Peyk’ten canlı olarak dinlediğimiz, kimisi bilinen (“Denizde”, “Kahır”, “Gidin” gibi) kimisi bu müzikal için bestelenmiş şarkılar. Ancak müzikler ve müzik grubu ile oyun arasında organik bir bağ kurulabildiğini söylemek zor. Hamiyet’in hikâyesi havada kalıyor.
Işıl Kasapoğlu’nun yönettiği, dekor tasarımında Tomris Kuzu’nun, kostümde Selin Ölçen’in, hareket düzeninde Gizem Bilgen’in, ışık tasarımında Cem Yılmazer’in imzası olan oyunda Aslı İnandık’tan başka Ezgi Çelik, Sermet Yeşil, Uygar Özçelik Esra Kızıldoğan, Sabahattin Yakut, Bilgesu Kural, Cansu Bahadır rol alıyor.
Yirmi yıllık hayal
Uniq’te izlediğim ikinci müzikli oyun, Engin Günaydın’ın yirmi senedir pek çok röportajında sözünü ettiği “Hücreler” oldu. Bu oyunu ta o zaman yazmış, Dormen Tiyatrosu’nda provalarına bile girmiş. Fakat içine sinmeyen yerler olduğu için rafa kaldırmış. Oyunun yaratıcı yapımcısı Nisan Ceren Özerten’in önerisiyle de yeniden ele alıp Doğu Akal ile birlikte yönetmenliğini üstlenmiş. Ayrıca Profesör Yağ rolünü de.
Müziklerinde en yetenekli sahne müziği bestecilerimizden Tolga Çebi’nin imzası olan oyun BKM yapımı olarak Cuma günü perde açtı. Olaylar Nejat adlı bir adamın vücudunun içinde geçiyor. Karısını evinde kendi patronuyla basan Nejat’ın parçalanan hayatı, hücrelerinde de bir çöküşe neden oluyor. Her kafadan bir ses çıkıyor, içeride bir kaos başlıyor, bağışıklık düşerken virüsler savaşı kazanacak gibi oluyor, sonunda Profesör Mal (Cengiz Bozkurt) Özgürlük Partisi adayı olarak baş hücreliğe soyunuyor. Oyunun kalabalık kadrosunda Santral Hücre’de çok matrak Deniz Cengiz, Profesör Nöron’da Şinasi Yurtsever, Aloevera’da Nilperi Şahinkaya, Seratan’da Kubilay Aka var. Gülse Birsel ise hologram olarak Mal’ın unutamadığı aşkı Şahika’yı oynuyor.
Çok geniş bir ekiple hayata geçirilmiş bir iş “Hücreler”, sahne tasarımı Denis Saip ve Bilgeseven Bulut, kostüm Gül Sağer, ışık tasarımı Kemal Yiğitcan, multimedia Illusionist diyerek görkemli görsel dünyanın birkaç mimarının adını anmış olalım. Oyunun detaylarının da Engin Günaydın ile Milliyet Sanat dergisi şubat sayısı için yaptığımız söyleşide olduğunu ekleyelim.
Son sözüm Maksimum Uniq Hall seyirci kabul kurallarına dair olacak. Salonun kapısında çanta kontrolü yapılıyor, insanların sularına bile el konuluyor. İtiraz ettim, güvenlikçi arkadaştan “Burası özel mülk olduğu için” gibi bir cevap aldım. Seyircinin azımsanmayacak bir bilet fiyatı vererek girdiği ‘özel mülkte’ büfeden alışveriş yapmaya zorlanması ayıp oluyor. Kaldı ki özel mülklerde de insanların suyu elinden alınmaz.