El Cezire Televizyonu için çalışan kameraman Samer Ebu Dakka, İsrail’in Han Yunus’taki okula düzenlediği saldırı sırasında öldürüldü. Yaralanan, 5 saat boyunca tıbbi yardım almasına izin verilmeyen, kan kaybından ölen bir gazetecinin hikâyesi İsrail’e zafer getirmeyecek.
“Okula düzenlenen saldırı” diye yazmak bile saçma ama yaşanılan katliamın yeni normali bu. 1 Aralık günü “İsrail, hastanelerden sonra okulları hedef alacak” diye yazmıştım. O günden beri bir sürü okul vuruldu. Derec’teki Şehit Esad Saftayi, Birleşmiş Milletler’e bağlı Salahaddin Okulu, El Mezeaa Okulu, Hayfa Okulu ve adlarını öğrenemediğim Han Yunus’taki iki okul daha. İsrail medyasını okuyarak ve 1 Aralık’a kadar da başka okulları hedef alabildiklerini görerek yazmıştım bunları. O günden beri neredeyse gördüğü her okulu vuruyor İsrail.
İsrail Ordusu’nun İsrailli 3 rehineyi öldürdüğü bilgisi hepimizde var da olayın olduğu yer, İsrail’in Gazze’ye girdikten sonra tek seferde en fazla asker kaybını yaşadığı yer olan Shujaiya Mahallesi. Bu olay İsrail Ordusu’nun hareket eden her şeye ateş açtığının göstergesi aslında. Aksi olsa rehineler İbranice seslenecek zamanı bulabilir ve hayatta kalabilirlerdi.
İsrail Ordusu’nun 3 İsrail vatandaşını öldürmesinin sonucu, yeni bir esir takası anlaşması olacak gibi. Mossad Başkanı bu hafta sonu Katar Başbakanı’yla Avrupa’da bir buluşma gerçekleştiriyor. Netanyahu ilk esir takası anlaşması sona erdikten sonra Mossad Başkanı’nın ülke dışına çıkışını yasaklamıştı, şimdi 180 derecelik bir dönüş yaptı.
İsrail medyasının İsrail Ordusu’nun Gazze savaşı sırasında açtığı kendi iç soruşturmaları haber yapmasının sırrı da açığa çıktı. Cuma gecesi Jerusalem Post’ta Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’nde İsrail hakkında açılabilecek bir davaya ilişkin oldukça uzun bir makale yayımlandı. Bu makalede en kritik iki konudan biri olarak Savaş Suçları Mahkemesi’nin İsrail’in kendi askerlerini yargılamaya ilişkin yasal sistemini meşru görüp görmeyeceği oldu. Çocuk öldüren, hastane, okul vuranları değil, bir dükkânda yağma yapan 1-2 asker hakkında soruşturma açıldı. Yani yine müthiş bir kandırmaca söz konusu.
Gelelim bundan sonra olacaklara, bugüne kadar sonsuza dek süren bir savaş olmadı, bu savaş da sona erecek. Belki de kalıcı bir barış bunca büyük acının ardından gelecek ve çok şaşıracağımız gelişmeler, hiç ummadığımız bir süratle yaşanacak. İsrail ne kadar kaçarsa kaçsın sonuçta iki devletli çözüme mecbur kalacak…
Savaşların ekonomi boyutu…
Kızıldeniz’de yaşanan gemi saldırıları insan ölümleri kadar önemli değil ama savaşların ekonomik boyutunu da unutmamak lazım. Dünya ticaretinin yüzde 10’unun geçtiği bir su yolundan bahsediyoruz. Üstelik bu su yolu Avrupa’nın enerji ihtiyacının büyük kısmını taşıyan tankerlerin kullandığı yol. Dünyanın en büyük denizcilik şirketi Maersk, nakliyatı durdurduğunu açıkladı bile. Bazı Alman firmaları da 3-4 gün hattı kullanmamaya karar verdiler.
Kızıldeniz’de yaşananların ardından kimi şirketler Afrika ve Ümit Burnu rotasını kullanmaya başladılar. Bu yolculuk süresini 19 günden 31 güne çıkardı. Bu daha fazla yakıt, daha fazla maliyet demek ve fiyatları yukarı yöne çekmesi muhtemel bir gelişme.
Asıl önemli maliyet artışı gemi sigorta ücretlerinde oldu. Kimi sigorta şirketleri primleri yüzde 250 artırırken kimi şirketler rotayı kullanan gemileri sigorta kapsamına almamaya karar verdi. Bu da maliyetleri artıran bir diğer unsur olarak etiketlere yansıyacak mutlaka.
Her savaşın bir ekonomik yönü var. Yıllar önce İran’ın saldırıya uğraması halinde Hürmüz Boğazı’nı ulaşıma kapatıp, dünyayı enerji krizine sokmak istediğini okumuştum. Dünya halen aynı noktada. Savaşlar sadece cephede değil, ekonomi dünyasında da veriliyor…