Yiğit Caner Aydın: Kendime bir söz verdim ve başardım!

Yiğit Caner Aydın… Birçoğumuz bu isme biraz yabancıyız. Ama o vazgeçmemenin, pes etmemenin, istenildiği takdirde her şeyin mümkün olduğunun önemli bir kanıtı.

Bir yazılımcı olma yolunda ilerlerken geçirdiği talihsiz kazanın ardından geleceğini sporda bulan Aydın her fırsatta, “Eğer hikayemi, mücadelemi, yaptıklarımı görüp hayatında bir şeyleri değiştirmeye karar verirsen ya da sahip olduklarının farkına varmış olursan; sana dokunmuş olacağım. Ve kendime vermiş olduğum sözü tutmuş olup, misyonumu da gerçekleştirmiş olacağım” derken, hikayesini, hedeflerini bir kez de MİLLİYET için anlattı…

– Öncelikle o kazanın olduğu dönemi dinleyelim mi?

“23 Mayıs 2013’tü. Arkadaşımla yazılım üzerine bir proje üstünde çalışıyorduk. Okul bahçesinde otururken, başıma bir stant devrilmişti. Gözlerimi açtığımda ellerim kapanmış, hareket ettiremiyordum. Göğsümden sonrasının hissini de kaybetmiştim. Çekilen mr’lar, tomografiler sonrasında 6. boyun omurum kırılmıştı ve yeni bir macera başladı. Ameliyat olmalıydım… Sekiz saatlik bir ameliyattan sonra gözlerimi açtım. Artık daha zorlu bir süreç beni bekliyordu…”

– Her şey bitti denilen noktada nasıl kendini motive ettin…

“O günlerden birinde kendime hayatımı değiştirecek soruyu sordum: Yaşadığım bu olaydan sonra insanlar: “Bir Yiğit vardı, çok da gençti. Bir kaza geçirdi ve şimdi hiçbir şey yapamıyor” deyip kendi sahip olduklarına şükür mü edecekler, yoksa “Bir Yiğit var, genç yaşta çok zor şeyler yaşadı ama öyle bir mücadele verdi ki neler başarıyor” deyip beni örnek mi alacaklar? Ben kararımı orada verdim. Kendime bir söz verdim ve ‘Ben öyle bir mücadele vereceğim ki insanlara ilham olacağım’ dedim. 8 ayın sonunda hastaneden çıktım ve 2 yıldan fazla ev ve fizik tedavi arasında mekik dokudum. O günlerden birinde, babam eve dönerken, çalıştığı yerde bir okçuyla tanıştığını söyledi. Ve böylece benim için farklı bir macera başladı.”

– Okçulukla tanıştıktan sonra ilk günler nasıldı?

“2015 yılının sonuna doğru, milli okçu Naci Yenier’in idmanlarını izlemeye gittim. Onun o kadar iyi atışlar yapması “Okçuluk galiba kolay bir spor, ben yapsam birkaç ayda hepsini 10’dan vururum” dedirtmişti. Ve o yayı almak için izin istedim. “Tabii al ama düşürme” dedi. Neredeyse hem yayı hem de kendimi düşürüyordum. Sonra fark ettim ki, yayı elime almayı bırakın sandalyede düzgün oturamıyorum. O gün kendime bütün okları sarıda toplayacağım sözünü verdim.”

– İlk çalışmalar zorlu muydu?

“Önce sadece bir pilates lastiğiyle aylarca kol antrenmanları yaptım. 2016 yılının başında hocam Ali Vatansever, “Gel sana ok attıralım, hatta videoya çekelim, ilerde baktığında neler başardığını görürsün” demişti. En hafif yayla bile atış yapmak o kadar zormuş ki. Benim umut ışığım sol el işaret parmağım olduğu için okçuluğa da solak yayla başladım. Ama hayatında sol eliyle yazı yazamamıştım ve pek başarılı olamadım…”

“VE HEPSİ SARIDA”

– Sürekli çalıştın peki ya hedeflerin?

“Mlli takım hocalarının potansiyel gördüğü sporcuları çağırdığı bir gelişim kampına davet edildim. Artık emeklerimin karşılığını alıyordum. Hasan Hancı ve Özcan Ediz hocalarımın desteğiyle ilk kampımda bir hayalim gerçek oldu. Attığım okların hepsi sarıdaydı. Pekin’de düzenlenen Paralimpik Okçuluk Dünya Şampiyonası’nda ilk kez milli formayı giydim. Bireysel olarak 4. olurken, takımımla beraber 2 tane dünya rekoru kırdık ve şampiyonluğa ulaştık.

– 2018 Avrupa Şampiyonası’nın da senin için farklı bir hikayesi var sanırım…

“Evet, şampiyonadan 3 hafta önce kampta sağ akciğerim sönmüştü. Ameliyat olmadan iyileşirsem yarışmaya gidebileceğimi söylediler. Bacağımın arasında tüple, elimde balonlarla nefes egzersizleri yaptım. Ciğerlerim hacmini kaybettiği için uyumamaya çalışıyordum. Tek isteğim o yarışmaya gidebilmek ve bu tecrübeyi kaçırmamaktı. Organizasyonu bireysel olarak 5., takımımla ise yine 1. sırada tamamladım.”

“HEDEFİM PARİS’TE ALTIN”

– Üstüne daha birçok şampiyonluk kazandın, peki Paris Oyunları sana ne anlam ifade ediyor…

“2022 Dünya Şampiyonası’nda hem takım halinde hem de bireysel olarak altın madalya kazanmam da benim için farklı bir deneyimdi. Tabii ki Paris beni de heyecanlandırıyor. Avrupa ve dünya şampiyonalarında madalyalarım var. Ama olimpiyatlar bu işin zirvesi. Şubat ayında yapılacak elemelerde en iyisini yapıp Paris’e gitmek istiyorum. Orada da oklarımı altın madalya için atacağım.”

“OTOPARKTA ANTRENMAN YAPTIM”

Bazı dönemlerde maddi zorluklar da yaşadığını belirten Yiğit Caner, “Antrenmanlara gitmek zor ve masraflıydı. Bu yüzden otoparkta çalıştım. Hedef alacak param kalmadığı için televizyon kutusuna, koltuk minderine ok attım” dedi.

– Aslında ilk etapta her şeyi kendine göre uyarlamışsın…

“2016 benim için gözlem yapma, bir şeyler deneme, başarısız olma ve 50 metre mesafeye çıktığımda okların karavana gitmemesi için dua etmekle geçti. Antrenman yapan çocuklar benim de oklarımı çekmeye gittikleri için eğer karavana giden bir ok varsa onu aramaya gittiklerinde onların antrenmanlarını olumsuz etkilemem anlamına geliyordu. O yüzden tek dileğim ilk önce kağıdı bile tutturmak değil, hedef minderini tutturmaktı…”

– Maddi zorluk yaşamadın mı?

“Tabii ki yaşadım. O dönemde param bitmişti. Antrenmanlara gitmek benim için zor ve masraflıydı. Sonunda ‘Evimizin altındaki otoparkta çalışırım’ dedim. Hedef alacak param kalmadığı için televizyon kutusundan, koltuk minderinden, kauçuktan bir hedef yapıp annemin de yardımıyla günde 5-6 saatlik antrenmanlar yaptım. Karanlık, soğuk, gece, gündüz demeden çalıştım. Orada atışlar yaparken kendimi hep final sahasında atıyormuş gibi hissettim. Her idman sonrasında yayı havaya kaldırıp, şampiyon olursam böyle sevineceğim derdim. Takımla şampiyon olduğumuzda bu sevinci yaptım. Benim için ‘Anlatılmaz, yaşanır’ dediğimiz türden anlardı.

Hayatında yazılımcı olmanın avantajını kullandığını söyleyen Yiğit Caner Aydın, “Yaptığım programla evdeki her şeyi telefonumdan kontrol edebiliyorum. Bu da bana büyük kolaylık oluyor” dedi.

– Aslında tekerlekli sandalyen de farklı…

“2017’de Dünya Şampiyonası olduğunu öğrendim ve önce eksik olan şeylerin listesini çıkardım. Bunlar olmadan benim ilerlemem imkansızdı. En büyük eksikliğim aktif bir tekerlekli sandalyeydi. Kazadan önce zor zamanlar için sakladığım az bir birikimim vardı. Bütçeme göre tekerlekli sandalye bakarken mağaza sahibi bana bir sandalye gösterdi, ‘buna da oturur musun’ dedi. O sandalyeye oturduğumda sanki dünya değişti. Hasta sandalyesinden yarış arabasına geçiş yapmak gibi bir histi. Ama fiyatı benim ayırdığımın 2 katıydı. Borç aldım, dükkan sahibine de ‘Parayı pazartesi göndereceğim’ dedim, o da kabul etti. Sandalye ile kendime olan güvenim yükseldi. Ardından sağ kolla atış yapabilmek için önce bir ayakkabıcıda deriden tetik aparatı yaptırdım. Sonra daha iyi atışlar yapabilmek için 2. el bir yay satın aldım.”

Yiğit Caner Aydın, S Sport’ta yayınlanan Premier Panorama programını sunarak, Türkiye’nin tekerlekli sandalye kullanan ilk televizyon programı sunucusu oldu. Aydın bu programda Premier Lig’de haftanın gollerini, özetlerini, maçların unutulmaz anlarını ve ligin geçmişini yayınlayan programın anonslarını yaptı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir