İstişare en önemli hasletlerimizden biriydi. Birbirimizle konuşmadan, tartışmadan, uzmanlara danışmadan karar almazdık.
Belki de içinde bulunduğumuz çağın gereği çok hızlı hareket ediyor, çok hızlı kararlar alıyoruz ya da kervan yolda düzelir mantığıyla günü kurtarmaya çalışıyoruz.
Oysa istişare gibi yok. Olmamalı da.
Neden mi?
– Hep aynı isimlerle görüşür, hep aynı kanaldan bilgi alırsanız bir süre sonra bakar kör olursunuz!
– Nefret eden ya da edilen bir toplum mu olmak istiyoruz yoksa tartışan, empati yapan, uzlaşan bir toplum mu?
– Bardağın sadece boş tarafını gören mi yoksa boşu kadar dolu tarafını da gören biri mi olmak istiyoruz?
– Dijital medya her ne kadar dünyayı ayağınıza getirse de merak ettiğiniz yerleri, kişileri ve makamları arada bir gidip mutlaka yerinde de görmelisiniz. Diyalog kanalları hep açık olmalı.
– Hep aynı müziği dinlerseniz diğerleri kulağınızı tırmalar. Her sese aşina olmanın kimseye bir zararı olmaz.
– Yeniliklere açık değilseniz, çağın değiştiğinin de farkına varamazsınız.
– Kantarınız yanlışsa doğrunun ne olduğunu asla öğrenemezsiniz.
– Eleştiriden ya da yeni fikirlerden korkmak, gelişmenin, huzurun ve en önemlisi de diyaloğun önündeki en büyük engeldir.
– Tartışmadan, uzlaşmadan doğruyu bulamazsınız!..
Halk isterse!..
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, “Bu yıldan sonra ara tatil uygulaması kaldırılacak mı?” sorusuna “Öyle bir şey yok. Velilerden, öğretmenlerden, öğrencilerden böyle bir talep gelirse bakarız” karşılığını vermiş.
Bakan Bey mülakat konusunda da keşke aynı tavrı sergilese.
Atama bekleyen öğretmenlerimizden gelen sese kulak verse.
İstişare bu konuda değil de hangi konuda bu kadar elzem?
Fikir alışverişinde bulunulursa eminiz ki en kısa zamanda doğru ve sürdürülebilir bir yol bulunacaktır!..
Yurttaşlık dersi
Eğitimin en temel hedeflerinden hatta en önemlilerinden biri de iyi insan, iyi yurttaş ve mutlu bireyler yetiştirmektir.
Peki, bunu ne kadar yerine getirebiliyoruz?
Eskiden Hayat Bilgisi ve Yurttaşlık Bilgisi dersleri vardı ve bu konuda kalıcı değerler kazandırıyordu.
Sonra adı da değişti, kapsamı da. Sınavlarda yeterince soru çıkmadığı için de tıpkı diğer sosyal bilimler dersleri gibi yok olma noktasına geldi. Adı 2013 yılından itibaren “Türkiye’de İnsan Hakları, Yurttaşlık ve Demokrasi” dersi oldu ve ilkokul 4. sınıfta haftada iki ders saati olarak sınıf öğretmenleri tarafından okutulan zorunlu dersler arasına girdi.
Peki, nerden nereye gelindi?
Bu konuda da gelin Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yasemin Karaman Kepenekci’nin “Türkiye’de İnsan Hakları Eğitiminin Gelişme Serüveni” isimli çalışmasına bir göz atalım:
– Bu çalışmada Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren ilköğretim (ilkokul ve ortaokul) ve lise ders programlarında insan hakları ve demokrasi eğitiminin gelişimi incelenmiştir.
– 1924 programında “Musahabat-ı Ahlakiye ve Malumat-ı Vataniye” dersi okutulmuştur.
– 1926 yılında kabul edilen İlk Mektep Müfredat Programı ile bu ders önce “Vatani Malûmat” adıyla okutulmuş ve dersin adı, daha sonra “Yurt Bilgisi” olmuştur.
– 1932 İlk Mektep Müfredat Programı ile 1936 İlkokul Programı “Yurt Bilgisi” dersine yer verilmiştir.
– 1938 ortaokul 3. sınıf “Yurt Bilgisi” dersi programında insan hakları ve demokrasi ile ilgili konulara yer verilmiştir.
– 1948 İlkokul Programında “Yurttaşlık Bilgisi” dersine yer verilmiştir.
– 1968 İlkokul Programlarında ayrı bir Yurttaşlık Bilgisi dersine yer verilmemiştir.
– Talim ve Terbiye Kurulu’nun 14.06.1985 gün ve 93 sayılı ve Eğitim ve Öğretim Yüksek Kurulu’nun 10.07.1985 ve 10 sayılı kararlarıyla insan hakları ve demokrasi ile
ilgili konular “Vatandaşlık Bilgileri” adlı dersin altında okutulmaya başlanmıştır.
– 1995-1996 Eğitim-Öğretim yılından itibaren ilköğretim 8. sınıflarda “Vatandaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi” dersi okutulmaya başlanmıştır.
– 1997-1998 Eğitim-Öğretim yılından itibaren Vatandaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi dersi 7. ve 8. sınıflarda haftada birer saat olarak okutulmaya başlanmıştır.
Dersin ismi ve konulacağı sınıflar sürekli değişse de insan hakları ve demokrasi eğitimiyle ilgili olarak iki önemli yaklaşım ön plana çıkıyor.
Bunlardan ilki insan hakları ve demokrasi ile ilgili konuları içeren dersin, programlarda bağımsız bir ders olarak yer alması, ikincisi ise insan hakları ve demokrasi eğitiminin tüm öğretim programlarında (her yaş ve her disiplin içinde) yer alması!
Peki, bunu yeterince yerine getirebildik mi?
İnsan hakları, demokrasi ve yurttaşlık bilinci ile donatılmış gençler yetiştirebildik mi?
Keşke gönül rahatlığıyla kocaman bir evet diyebilseydik…
Özetin özeti: Yapacak çok iş var ama bazıları var ki her şeyden çok daha ivedi ve çok daha önemli!..