‘Kadınlar yalnızlaştıkça özgürleşiyor’

Müjde Işıl  – Kadın hikâyelerinin nadiren perdeye geldiği sinemamızda orta yaş/üstü bir kadının hayata tutunma çabasını izlemek dikkate değer bir deneyim. “Suna”nın yönetmen/senaristi Çiğdem Sezgin ve başrol oyuncusu Nurcan Eren ile filmi konuştuk. 

Suna özgür ruhlu ve dirençli bir kadın. Toplumdaki çoğu (orta yaş) kadını mı temsil ediyor? 

Özellikle orta yaşlara gelmiş kadınların çok cesur ve özgür ruhlu olduğunu görüyorum. Orta yaş kadını baba baskısından kurtulmuş, koca baskısından da ya kurtulmuş ya da kurtulmak üzeredir. Kadınlar boşandıktan sonra deri değiştirir, hayata sıfırdan başlar. Gençlik geçmiştir çünkü. Hayatı ıskalamış olmanın acısı, ‘keşke’lerin gün geçtikçe artışı, geriye dönüp bakıldığında hep başkaları için yaşamış olduğunu fark etmesi, kadınların daha özgür yaşamaya olan hevesini artırıyor bence. Kocasından boşanan kadınlar sinemaya gidiyor, tatile gidiyor, keza kocası vefat eden kadınlar da öyle… Kadınlar yalnızlaştıkça özgürleşiyor. Tabii hayatın yükünü tek başına omuzlamak da onları kaçınılmaz olarak güçlü kılıyor. Ekonomik olarak birine bağımlı değilseniz özgürsünüz demektir. Suna’nın hiçbir geliri yok, mesleği yok; yorgun ve yaralı biri. Yoksulluk onun ezik olmasının nedeni zaten ama karakter diye de bir şey var. İnsan fakirleşince huy değişmez ki…  

Filmdeki hiçbir erkek kurtarıcı olarak kodlanmıyor.  

Hiçbir erkek bir düşmüş kadının kurtarıcısı olamaz. Kadın, düştüğü yerden kendisi kalkar. Kalkamaz veya… Kadınlar, kendilerini düştüğü yerden kurtaran adamların diyetini ödemekle geçirir kalktıktan sonraki yaşamlarını, ki bu da ayrı bir düşüştür, minnet ve eziyet vardır burada. İnsan ilişkilerinde denkliğin gerekliliğine inanıyorum. Suna dengini bulamıyor filmde. Ben dengini bulamayan Suna filmi yapmak istedim.  

Suna”da başrolü kimi düşünerek yazdınız?  

Nurcan Eren iyi arkadaşımdır, iyi de oyuncudur. Sakin, bağırmadan oynar. İnsanın içine işler oyunculuğu. Filmi, başka birini düşünerek yazdım ama daha yazım aşamasında onunla vedalaştım. Daha sonra çalışmak istediğim bir kadın oyuncu ile ruhen ve fikren ayrılığa düşünce yolumuz ayrıldı. Nurcan Eren senaryoyu okumuştu. Eve gelen komşu kadın olacaktı ama Suna oldu. Suna’yı Nurcan Eren’in yorumlaması ile film senaryonun üstüne çıktı. Nurcan Suna’ya çok yakıştı. 

NURCAN EREN: ‘Suna’da her kadından bir parça var’

Senaryoyu ilk okuduğunuzda Suna karakteri hakkında yorumunuz ne oldu?

İlk okuduğum andan itibaren Suna’yı çok sevdim. Yaşadıkları, yaşatılanlar ve yaraları çok tanıdıktı. Tüm bu sıkışmışlığın arasında, bilinene ve beklenene razı gelmeyen, cesur, kendine has bir duruşu da vardı. Yoksulluğun ortasında yeniden başlayabilen bir kadın. Bu coğrafyada kadın olarak var olma mücadelesini Suna’nın yolculuğundan görmek beni çok etkiledi.

Suna’nın yaşadıkları ile yaşamınız arasında paralellikler var mıydı?

Suna’da çocukluğumdan beri tanıdığım her kadından bir parça var. Bazen sınırlarının dışına çıkmasına hiç müsaade edilmemiş bir akrabamı görüyorum, bazen tüm yaşadıklarına susmak zorunda hisseden komşumuzu, bazen de kendimi…

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir