Seray Şahinler – Türk resminin yaşayan en büyük, en üretken isimlerinden biri Neş’e Erdok… Hayata ve sanata bakışıyla ilham veren, her eserinde gündeme ve topluma ışık tutmayı sürdüren Erdok’un yeni sergilerini her zaman heyecanla bekliyorum. Çünkü biliyorum ki Neş’e Erdok bir yerlerde dünyanın derdini omuzlarına yüklüyor ve bu dertleri anlatmak ve paylaşmak için durmadan resim yapıyor. Erdok’un son iki yılda ürettiği işlerinden oluşan 36. kişisel sergisi Yapı Kredi bomontiada GALERİ’de ziyarete açıldı. 10 Eylül’e kadar görülebilecek sergi, sanatçının yarım asrı aşan aralıksız sanat üretiminin devamı niteliğinde… Son dönemde tanık olduklarını aktardığı bir günlük gibi.
Toplumsal günce
Neş’e Erdok, çağının tanığı bir sanatçı. Sergideki işler de Türkiye’nin toplumsal güncesi. Son iki yılda yangından depreme hayatımızı etkileyen, bizi üzen, yaralayan gelişmeler en vurucu şekliyle tablolara yansımış. Sergide yer alan 22 eserde sanatçının katkısız bir gözlemle yorumladığı gündelik hayattan portreler, iç dünyasını yansıtan otoportreler ile son dönemde yaşanan önemli toplumsal meseleleri ele aldığı resimler yer alıyor.
Erdok’un kendine has yüzleri, karakteristik figürleri her seferinde yeni bir hikâye anlatır. Melankoli, karamsarlık, yaşama direnci, hayat mücadelesi, masumiyet bu hikâyenin parçalarından. Ama hepsinin ardında devingen bir süreç de var. Hatta yer yer ümitvari.
Neş’e Erdok’un bir eserine adını veren “Peki bu keder de neyin nesi” etrafında birleşiyor mesele. “Limon satarım, çiçek satarım” tablosundaki ifadeler, “Manavgat”, “Yangın” , “Kurtulanlar”, “Hatay” tablosu birbiriyle konuşur hâlde. Rus şair Lermontov’un “Düş” şiirinin evreni de Erdok’un figürleriyle hayat bulmuş. Erdok, belki de kuşağının bir duruşu ve karakteri olarak her şeye rağmen ayakta kalabilmenin önemini hatırlatıyor. Sanatçının bu yıl ürettiği “Ölmedik buradayız” tablosu da bu yönüyle serginin mottosu.
Serginin en ilgi çeken tablolarından “Melankolinin kara güneşi” altında hayaller kurmaya devam ediyoruz…
“Yaşamakla resim yapmak aynı şey”
Neş’e Erdok, koronavirüsün getirdiği kâbus dolu günlerde pandemi güncesi tutmuş ve yaşadıklarımıza resimleriyle derman olmuştu. Pandemi eserlerinin ardından geçtiğimiz yıl yine bomontiada’da son üretimini paylaşmıştı sanatseverlerle. Sergi açılışında konuştuğumuz Erdok’a bu motivasyonun kaynağını sordum: “2019 yılında bir hastalık geçirmiştim. Sonra pandemi geldi, iyice eve kapanıldı. Bir çeşit hapis hayatıydı. Bu sefer evin her köşesi resme girdi. Balkondaki çiçekler, bahçedeki ağaçlar her şey resme konu oldu. Ben her gün gazete okuyorum, aynı zamanda belgesel fotoğrafçılarını çok severim. Gerek orman yangınları sırasında gerek depremde, koronavirüs döneminde müthiş fotoğraflar çıktı ortaya. Fotoğrafçılar onu sanatsal bir şey için çekmedi tabii ama dolaylı olarak hepsi sanatsal kareler oldu. Onlardan etkilenip yaptığım resimler oldu. Beni çok düşündürdüler. Konuşmayı unutmayayım diye televizyon seyrediyorum, bütün gün açık, benim işime yarıyor. İnsanın yaşadığını hissetmesi gerekiyor. Yaşamakla resim yapmak bence aynı şey.”