Ayşegül Kahvecioğlu – Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin etkili olduğu bölgelerde “hasarlı binam yıkılmasın” diye açılan binlerce tespit davası, “şehirlerin yeniden ayağa kaldırılması” sürecinde ciddi aksamalara neden oluyor. Hatay-Antakya, Kahramanmaraş-Elbistan ve Adıyaman-Gölbaşı dava yoğunluğu ile dikkati çekerken, hükümet bu duruma karşı formül arayışında.
6 Şubat’ta yaşanan Kahramanmaraş merkezli iki büyük deprem, 50 bini aşkın kişinin ölümüne neden olmuş; toplamda 18 ili etkileyen felâkette 680 bin ev yıkılmış; 1 milyon 900 binden fazla vatandaş evlerinden uzakta, başka şehirlerde, konteynır ya da çadır kentlerde yaşamak durumunda kalmıştı.
Toplam 650 bin konut
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, depremin ardından yaptığı açıklamalarda, “Milletimize depremde yıkılan şehirleri 1 yıl içerisinde ayağa kaldırma sözümüz var. 1 yıl sonunda 319 bin konut, toplamda 650 bin konut yaparak hak sahiplerine teslim etmeyi planlıyoruz” ifadelerini kullanmıştı. Depremin ardından 6 ay geride kalırken, kalıcı deprem konutları için 180 binden fazla ihale yapıldı; inşaat çalışmaları başlatıldı.
Depremden etkilenen illerde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı eliyle konut yapımları devam ediyor. Ancak yıkımın yaşandığı bölgelerde “hasarlı binam yıkılmasın” diye açılan binlerce tespit davasının, “şehirlerin yeniden ayağa kaldırılması” sürecinde ciddi aksamalara neden olduğu belirtiliyor. Özellikle Hatay-Antakya, Maraş-Elbistan ve Adıyaman-Gölbaşı’nda pek çok vatandaşın, yıkılacak evlerin bulunduğu alanlara zemin sıvılaşması nedeniyle yeni dönemde imar izni verilmeyeceği tezinden hareket ederek, yeni durumun istisnası olmak için mahkemelere akın ettiği ortaya çıktı. Hükümet ise “mülkiyet hakkı” ile “kamu yararı” ikileminin önüne geçmek ve süreci hızlandırmak için yeni bir formül arayışında. Bölge ile ilgili atılacak yeni adımlar yapılacak çalışmaların ardından netleşecek.
MTA’nın 6 Şubat depremlerinin ardından yayımladığı “Sıvılaşma yapıları saha gözlemleri ve değerlendirmeler” raporunda, Doğu Anadolu Fay Hattı’nın ortagüney ve kuzey kolu boyunca ve Akdeniz doğu kıyıları boyunca sıvılaşma ve yanal yayılma özelliği gösteren 351 alan tespit edildiği belirtilmişti.
‘İzin verilmemeli’
İstanbul Teknik Üniversitesi’nin (İTÜ) hazırladığı nihai deprem raporunda şu ifadelere yer verilmişti: “Bilimsel temele dayanmayan imar affı, imar barışı gibi mühendislik hizmeti almamış, sağlıksız ve güvensiz yapı stokunu yasallaştıran düzenlemelere son verilmeli; doğal eşikler yeniden yapılanma sürecinde esas alınmalı, yeni planlama sürecinde kültür varlıkları hariç bu alanlarda yapılaşmalara izin verilmemelidir” denildi.