Gonca Kocabaş / Milliyet.com.tr – İki kızı ve Almanya doğumlu eşiyle Türkiye’ye kesin dönüş yapan Fatma Taşyürek (32), yaklaşık 9 sene önce Almanya’ya gelin giderek memleketinden ayrıldı. Fatma, gelin olarak gidip kısa sürede de hamile kaldığı için burada çalışma fırsatı bulamadı. Eşi Murat Taşyürek ise Almanya’da tamamladığı eğitimler sonrası Türkiye’ye gelene kadar yaklaşık 12 yıl boyunca mikro çip fabrikasında çalışarak ailesine baktı. İlk gittiği zamanlarda hem dil konusunda hem de kültürel anlamda zorluk yaşayan Fatma Taşyürek, özellikle de hamilelik döneminde oldukça sıkıntılar çekti. Kontrollere sürekli eşiyle birlikte giden genç kadın, dil sebebiyle bu dönemde psikolojik olarak çok yıprandı ancak 2 sene içerisinde uyum sağladı. Almanya’da en zorlandığı şeylerden biri ise ailesinin uzakta olması ve aile desteği alamaması oldu. Gurbette olmanın yalnızlığı da beraberinde getirdiğine değinen Fatma Taşyürek, “Yaşadığın her duyguyla tek başına savaşmak zorundasın. Çünkü yanınızda paylaşabileceğiniz, ağlayıp dertleşebileceğiniz bir aileniz olmuyor. Sadece telefonla konuşabiliyorsunuz, o da işte ne kadar oluyorsa” şeklinde konuştu.
‘BİLEREK ANLAMAMIŞ GİBİ YAPIYORLARDI’
Fatma Taşyürek, Almanya’da zaman zaman insanların dil konusunda tepkilerine ve surat ifadelerine de maruz kaldığına dikkat çekerek, “Sanki ilk etapta mükemmel derecede Almanca bilmek zorundaymışım gibi davranılıyordu. Aslında Almanya’ya gitmeden kursa gitmiştim, A1 düzeyinde Almanca bilgisine sahiptim. Zaman geçtikçe dili daha çabuk kavrayabildim. Sonrasında da zaten kendi işlerimi ufak ufak görmeye başladım. Bir de o dönemlerde Almanca konuşmaya çalışırken maalesef insanların bilerek beni anlamamaya çalışma tepkileriyle de karşılaştım” deyip başından geçen olayı şu sözlerle anlattı:
“Bir keresinde hiç unutmam, markette eşimle alışveriş yaparken Türkçe konuşuyordum. Bir adam yanımıza geldi ve Almanca elindeki salça kutusunun üzerindeki içerikler yazan kısmı eşime sinirli bir şekilde okutmaya çalıştı. Sanırım adam, kendince eşimin Almanca bilmediğini düşünmüştü. Eşimin annesi Alman, babası ise Türk ve Almanya doğumlu. Eşim yazıyı Almanca akıcı bir şekilde okuyunca adam da teşekkür edip gitmişti.”
‘DİĞER GURBETÇİLERE GÖRE DAHA ŞANSLIYDIM’
6 yıl Almanya’da yaşadıktan sonra Türkiye’ye kesin dönüş yapma kararının eşine ait olduğunu dile getiren Fatma Taşyürek, “Sebeplerine gelirsek, benim tüm ailem Türkiye’de yaşıyordu ve eğer Türkiye’ye dönersek aile ortamını doya doya yaşama fırsatımız olacaktı. Çocuklarımız da büyükleriyle ve kuzenleriyle hasret çekmeden, kendi özleriyle, ait oldukları vatan toprağında büyüyeceklerdi. En önemli sebeplerden biri de sosyal yaşantımız biraz daha gelişecekti. Çünkü Almanya çok kuralcı, yasakları bol bir ülke. Karşılaştığımız insanların soğukluğu da bizi buraya temelli dönmeye itti. Sevdiklerimizle ve çocuklarımızla kendi kültürümüzde, hep beraber yaşamak istedik” açıklamasını yaptı.
Gurbette olmanın ilk etaplarda zorlu olduğuna dikkat çeken Fatma Taşyürek, “Gerçekten eşimden ve kayınvalidemden başka hiç kimseyi tanımıyor ve bilmiyordum. Ancak ben diğer gurbetteki hasret çeken vatandaşlara göre daha şanslı olduğumu düşünüyorum. Çünkü Almanya’da yan komşum bir Türk aileydi ve bana manevi olarak o kadar iyi geldiler ki çok çabuk o yalnızlık hislerimi kaybettim. Betül ablam oradaki en büyük destekçimdi” yorumunda bulundu. Böylesine komşusu olmasaydı çok daha zor günler geçireceğine dikkat çeken Fatma, sebebini de yaşadığı bölgedeki insanların mesafeli ve çok soğuk olmalarına bağlıyor. Güleryüzlü insanlarla, tavırlarla nadiren karşılaştığını söyleyen Fatma Taşyürek, Türkiye gibi sıcakkanlı ve hareketli bir ülkeden gidince böyle tavırlar karşında çok şaşırdığının da altını çiziyor.
‘ACILAR İÇİNDE KIVRANIRKEN SUSMAMI İSTEDİ’
Almanya’da yaşamak için kurallara hiç sorgulamadan uyan, duygularınıza yenilmeyen biri olunması gerektiğini dile getiren Fatma Taşyürek, “Yoksa çok başınız ağrır, üzülürsünüz” diyerek doğum sürecinde çok etkilendiği bir andan örnek verdi:
“Ben normal doğumla kızımı Alman hastanesinde dünyaya getirdim ve benim için en zor geçirdiğim anlardı. Ebelerin, doktorların tavırları oldukça soğuktu. Bu benim için travmatik bir durum oldu. Benimle asla iletişim kurmadan kendi aralarında bir şeyler konuşuyorlardı. Ebe beni acılar içinde kıvranırken bağırıp susturmaya çalışınca ne olduğumu şaşırdım. Türkiye’de olsam öyle bir tavır karşında en azından üslubunca karşılık verip yardımcı olmalarını isteyebilirdim. Dediğim gibi bu tamamen benim yaşadığım, karşılaştığım bir şey. Avrupa’daki tüm ebeler ya da insanlar böyle değil elbette, bu konuda genelleme yapmam doğru olmaz.”
Türkiye’ye kesin dönüş için yola çıkıp hava alanına indiklerinde bile büyük bir rahatlama ve gevşeme hissettiklerini söyleyen Fatma Taşyürek ilk olarak, heyecanla anne ve babasının yanına gitti. Daha o noktada kendini çok güvende hissettiğini dile getiren Taşyürek, “Türkiye’ye kesin dönüş kararımızın en büyük destekçileri ailemizdi. Geldiğimiz için çok sevindiler. Bana ‘Ezan sesleriyle yavrularını büyütme fırsatı buldun kızım’ demişlerdi. Çok şükür ki öyle de oluyor. 2 senedir buradayız ve çok mutluyuz. Ancak şu detayı da eklemem lazım. Eşimin annesi Alman, babası Türk ve eşim Alman vatandaşı. 34 yaşına kadar da orada yaşamış, oranın kültürünü almış biri. Onun için Türkiye’de hâlâ adaptasyon sorunları yaşıyor ama birlikte aşacağız, inanıyorum” açıklamasını yaptı.
Çocuklarının çok hızlı bir şekilde Türkiye’ye alıştıklarını söyleyen Fatma Taşyürek, ülkesine kesin dönüş yapmak isteyen gurbetçilere tavsiyelerde bulundu. Taşyürek, “Çocuklarını, kendi kültürümüzde büyütmeye özen göstersinler. Dinimizi, dilimizi, atalarımızı bilsinler. Özlerini unutmasınlar ve imkânları varsa ilk fırsatta vatan topraklarına dönsünler. Çünkü vatan toprağında her şekilde destek görürsün. Gurbette hasretlik çekilmaz, insanı içten içten yer bitirir” şeklinde konuştu.