Tarlabaşı’nda kebapçının kapısına bırakıldı! Gerçeği 30 yaşında öğrendi

Gonca Kocabaş / Milliyet.com.tr – İstanbul doğumlu Büşra Dönmez, birçok kişi gibi ergenlik dönemlerinde evlatlık olup olmadığını merak etti. Gerçeklerle yıllar sonra tanıştığında ise hayatının şokunu yaşadı. Onun evlatlık alınma hikâyesi ise 90’lı yılların başına tekabül ediyor. Büşra’nın ailesi, uzun yıllar boyunca uğraşmalarına rağmen bir türlü çocuk sahibi olamayınca evlat edinmeye karar veriyor. Başvuru sürecinde aileye birçok çocuk gösteriliyor ama babası ilk görüşte onu seçiyor. Üstelik Büşra hakkında “Bu çocuğun akciğerleri problemli. Uzun yaşamaz. Almayın bu çocuğu” denilse de babası ondan vazgeçmiyor ve “Ben ona iyi bakarım” diyor. Babası, kızına kimlik çıkartmak için nüfus müdürlüğüne gittiğine “Canımı hastanede bıraktım” diye ağlayacak kadar Büşra’yı çok seviyor. Büşra da babasını “İnanılmaz bir adam. Tek kelimeyle inanılmaz” diyerek anlatıyor. Büşra Dönmez, tam 30 yıl sonra kendisine dair gerçekleri öğrendiğinde dahi babasını ve annesini çok sevmeye devam ediyor…

‘HERKES BU SORUYU KENDİNE SORMUŞTUR’

Küçükken evlatlık olduğunu düşünmeyen çok az kişi olduğunu, herkesin hayatında en az 1 kez bu soruyu kendine sorduğunu söyleyen Büşra Dönmez, “Kendisine ‘Ben evlatlık mıyım acaba?’ sorusunu sormayan çok az ergen vardır. Benim bu sorunun yanı sıra ailedeki kimseye benzememem ve hayat tarzım sebebiyle yetiştiğim ortamdan çok ayrıksı olduğum için şüphelerim vardı. Ama tabii hepsi yine ergenlik fantezisi seviyesinde kalıyordu. Çünkü hem babama hem de akrabalarıma inanılmaz benziyorum” dedi.

‘ÇOCUKLUĞUM PSİKİYATRİ ODALARINDA GEÇTİ’

Büşra, çok güzel ve kalabalık bir ailede, tam bir 90’lar çocuğu olarak büyüdü. Akciğerlerinde sorun olduğu için okula başlayıncaya kadar ailesiyle Tekirdağ’da deniz kenarında yaşadı. Sokakta kuzenleriyle oynayarak, bisiklet sürerek, akşamları ekmek arası domates peynir yiyerek, saat geç olduğunda her evden bir annenin “Hadi eve gel” diye seslendiği bir ortamda büyüdü.

Ancak herkes gibi o da hayatında travmatik durumlarla karşı karşıya geldi. Babasının Kıbrıs gazisi olduğunu söyleyen Büşra Dönmez, “Babamla birlikte Haydarpaşa GATA’nın psikiyatri koridorlarını çok arşınladım” dedi ve şöyle devam etti: “Çocukluğum psikiyatri odalarında geçti. Savaş sonrası posttravmatik stres bozukluğu sebebiyle bipolar duygudurum bozukluğundan mustarip. Annem ve benim için de çok zor zamanlarımız oldu elbette.”

Büşra Yılmaz, birçok mesleği bir arada yürütmesine rağmen mesleği sorulduğunda yazar olduğunu söylemeyi tercih ediyor. Kimlikte yazan ile gerçek doğum gününün farklı olmasından dolayı, doğum tarihinde artık ay ve gün belirtmediğini dile getiren Büşra, “Bunu 30 yaşında öğrenmek eğlenceli olmasa da insanın ömrü boyunca yanlış burcun fallarına baktığını fark etmesi trajikomik” diye konuştu.

KUZENİNİN ‘BÜŞRA ASLINDA EVLATLIK’ DEDİĞİNİ DUYDU

Ailesiyle geçirdiği en güzel anısına değinen Büşra, “Babam Abant Gölü’nü çok severdi. Her tatilimiz Bolu’da geçerdi ve bu sebeple imzam nilüfer çiçeğidir. Hatta yazdığım ilk kitabımın adı da ‘Nilüfer’ mesela” dedi ve şöyle devam etti:

“Çocukken koşa oynaya gölün çevresinde dolaşırken bir elma şekeri satıcısı görmüştüm. Koşup babamın elinden tutup ‘Kulağına bir şey söyleyeceğim’ diyerek eğildiğinde yanağından öpüp elma şekeri istemiştim. Kime şımaracağını iyi bilen bir cimcimeydim. En net ve en tatlı hatıram o sanırım.”

Büşra, hayatının şokunu yaşadığı anı ise kuzeniyle aynı iş yerinde çalıştığı sırada yaşadı. Evlatlık olduğunu bilmediği dönemde kuzeniyle beraber aynı iş yerinde çalışan Büşra, kuzeninin iş ortamında arkasından söyledikleri karşısında duyduklarına inanamadı.

Kuzeninin “Büşra aslında evlatlık” dediğini duyan genç kadın olayı sorup soruşturmaya karar verdi. Kuzeni her ne kadar “Şaka yaptım” diyerek konuyu geçiştirmeye çalışsa da bu konu uzun bir süre Büşra’nın hafızasında takılı kaldı. Bu konuyu annesine sordu ve ondan “Nereden çıkarıyormuş bu, ben bilmiyor muyum doğurduğum çocuğu?” cevabını alınca konunun üstü yine kapatılmış oldu. Ancak gerçekler ilerleyen yıllarda ortaya çıkacaktı.

‘ANNE-BABA ADI ADEM VE HAVVA OLANLARIN YETİM OLDUĞUNU BİLİYORDUM’

Büşra Dönmez, aradan yıllar geçtikten sonra bir kuruma ibraz etmek için nüfus kayıt örneğini alırken orada dikkatini çeken bir kayda rastladı. Bu kayıtta adı soyadı ve anne-baba adı farklı, T.C. kimlik numarası ve doğum tarihi ise kendisiyle aynıydı.

Anne ve babasının adının Adem ve Havva olduğunu gören Dönmez, “O an aklıma anne-baba adı Adem ve Havva olan çocukların yetim olduğuna dair bir bilgi geldi ama emin olamadım. Nüfus müdürlüğündeki arkadaşımı aradım. ‘Yanlışlık vardır düzeltiriz’ diyerek geçiştirdi” dedi.

Büşra, yıllardır adeta içini kemiren evlatlık olup olmadığı konusunu bir hastalık sebebiyle tedavi görmeye başladığı dönemde öğrendi. Doktorları, hastalığın kalıtsal olabileceğini söylediği için ailesi durumu kendisine açıklamaya karar verdi. Eski eşiyle bir konuda tartışırken kendisine şüphelerinin gerçek olduğunun söylendiğini dile getiren Dönmez, “Böyle anlarda insana bir hissizlik gelir. Bana da öyle oldu. Sudan çıkmış balığa döndüm haliyle” diye konuştu.

‘BİYOLOJİK AİLEM UMURUMDA DEĞİL’

Dünyada kendisiyle aynı duyguları yaşamış binlerce yetim çocuk olduğuna dikkat çeken Büşra Dönmez, “Ne ilk ne de son hikâye benimki. Ama en net söyleyebileceğim şey şu: Biyolojik ailem zerre umurumda değil ve hiçbir hissim yok onlara dair. Dolayısıyla kızgınlık ve öfke yaşamadım. İnsan tanımadığı ve sevmediği birine kızamaz. İnsanlara hissettiğimiz duygular onlarla ilgili değil kendimizle ilgilidir genelde. Bende de onlara dair hiçbir veri olmadığı için benim umurumda değiller. Onları tanımak istemiyorum, hiç istemedim” diye konuştu.

‘O KİTABI ÖZELLİKLE OKUMALILAR’

Kendisine bu olayın daha önce söylenmiş olmasını istediğini vurgulayan Büşra Dönmez, “Birçok sorunumu çok daha kolay çözümleyebilirdim. Bağlanma kuramına aşina olan herkesin bileceği üzere ebeveynleriyle, özellikle de annesi ile güvenli bağ kuramamış her çocuk hayatının geri kalanında türlü mental ve fiziksel rahatsızlıklarla öyle ya da böyle boğuşacaktır. Kuram okumak belki insanları sıkabilir ama Engin Geçtan’ın ‘İnsan Olmak’ kitabını okumalarını tavsiye ederim. Anlamlandıramadıkları birçok düşüncenin kaynağını bulabilirler o kitapta” dedi.

“Bir insan eğer gerçeklerle barışmak istemiyorsa barışmasın. Psikoterapide böyle bir yöntem yok. Bu küskünlük kendilerine zarar vermiyorsa barışmasınlar, önemli değil. Belki bu küslük başka bir yönden besliyor olabilir kişinin mevcudiyetini. Ama bu küslük hayatı etkileyen ve kişinin günlük yaşantısına sirayet eden bir problem sebebi olduysa işte o zaman muhakkak profesyonel destek alınmalı.” Büşra Dönmez

‘HİSSETTİĞİM KÖKSÜZLÜK HİSSİNİN NEREDEN GELDİĞİNİ ANLADIM’

Kendisine dair gerçekleri 30 yaşında öğrenen Büşra Dönmez, yıllarca içindeki köksüzlük hissiyle boğuştuğunu, gerçekleri öğrendikten sonra ise rahatladığını söyledi. Dönmez, yaşadıklarını şöyle anlattı:

“Çok yoğun bir çalışma tempom olduğu için ben yokken çocuklarıma annem ve babam bakıyor. Bir gün benimle konuşmaya geldiler. Yanlarında çocuklarım da vardı, bu yüzden çok konuşamadım. İkisi de yaşlıydı ve beni kaybetmekten korktukları için çok duygusaldı. Ağladılar, göz yaşları adeta sel oldu. Ben ise duvar gibiydim. Onlara ‘Siz her hâlükârda annem ve babamsınız benim. Bu olanlar hiçbir şeyi değiştirmiyor. Ben zaten biliyordum’ dedim ve konuyu kapattım.”

Dönmez, anne ve babasının yanından ayrıldıktan sonra yıllardır aradığı sorunun cevabını sonunda bulduğunu söyleyerek “Hayatım boyunca kendimi köksüz ve kimsesiz hissettim. Nihayet bunun sebebini öğrendiğim için rahatlamıştım. Nedenini bilmediğim için kendimi suçladığım her düşüncenin, bende sıkıntı yaratan her mental rahatsızlığın sebebini böylelikle öğrenmiş oldum” diye konuştu.

‘SAYENİZDE MÜTHİŞ BİR AİLEM VE HAYATIM VAR’

Evlatlık olduğunu öğrenen birçok kişi biyolojik ailesinin kim olduğunu merak ediyor. Büşra ise o kişilerden farklı olarak biyolojik ailesiyle iletişime geçmemeyi özellikle istiyor. Hayatı boyunca gerçekleri öğrenmek istese de ve kendisini meraklı bir insan olarak tanımlasa da biyolojik ailesinin kimliğini bilmekle pek de ilgilenmiyor.

“Çocuk Esirgeme Kurumu’na dosyamı almaya gittiğimde bana ulaşmamaları için evrak doldurdum” diyen Dönmez, “Sanırım peşine düşmediğim tek gerçek bu” dedi.

Sosyal medyadaki paylaşımları nedeniyle çocuğunu ya da kardeşini arayan insanlardan tonlarca mesaj aldığını söyleyen Büşra Dönmez, “Biyolojik aileme dair manevi hiçbir bağım yok. Youtube’da bu konuyla ilgili verdiğim bir röportajı izleyenler beni kalpsiz, acımasız ve nankör olarak tanımlıyor. İlk başlarda bu tarz yorumlara çok cevap verdim ama artık aldırış etmiyorum” dedi.

Kendisine yapılan yorumlara cevap vermediğini söyleyen Büşra Dönmez, her ne kadar biyolojik ailesini merak etmese de onlara söyleyebileceği iki şeyi şöyle sıraladı: “Tarlabaşı’na terk edilmiş bir çocuk olarak hayal gücüm beni öyle yerlere sürüklüyor ki sanırım onlara şu iki şeyi söylerdim. Birincisi, beni kebapçı yerine cami avlusuna mı bıraksaydınız acaba? İkincisi de, size teşekkür ederim, sayenizde müthiş bir ailem ve hayatım var.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir