Sezonun üçüncü grand slam tenis turnuvası Wimbledon’da ana tabloda görev alan dört hakemden biri olan Atakan Dürüst, Türk hakemlerin çok yetenekli olduğunu ve Wimbledon’daki hakem sayısının çok daha fazla olabileceğini vurguladı. Dürüst, “Türk hakemlerinin o konuda hakkının yendiğini düşünüyorum. Uluslararası turnuvalarda Türk olmamızla alakalı bir sıkıntı yaşıyoruz” dedi.
Dilek Akdilek ise “Dünyada en çok turnuva düzenleyen ikinci ülkeyiz. Birinci İspanya, ikinci Türkiye. Çok gibi görünse de ona nazaran hakem sayımız az. Wimbledon’da görev almayı hak eden arkadaşlarımız da var. Daha çok hakemimiz olabilirdi” diye konuştu.
İngiltere’nin başkenti Londra’da düzenlenen Wimbledon’da ana tabloda dört, elemelerde ise dokuz Türk hakem görev aldı. Dört hakemden biri olan Atakan Dürüst ve elemelerde görev alan Dilek Akdilek, Demirören Haber Ajansı’nın (DHA) sorularını yanıtladı.
“EN PRESTİJLİ TURNUVALARDAN BİRİSİ”
Beden eğitimi öğretmeni olan Atakan Dürüst, 15 yıl önce tenise başladığını ve ilk olarak birinci kademe antrenörlük eğitimi aldığını, daha sonrasında ise hakemliğe geçtiği belirtti. Tenisin kandaki bir zehir olduğunu ve bulaştığında da kurtulmanın zor olduğunu söyleyen Dürüst, görev aldığı Wimbledon’dan şöyle bahsetti: “Dört tane Grand Slam var. Wimbledon bunlardan birisidir. Bence en prestijli olan turnuva. Ben Türk hakemlerinin çok yetenekli olduğunu düşünüyorum. Aramızdaki başhakemlerimiz, kule hakemlerimiz çok başarılı, çok yetenekli. Wimbledon’daki hakem sayımız tabii ki çok daha fazla olabilirdi. Ama diğer üç Grand Slam’e bu kadar sayı bile gönderemiyoruz. Wimbledon en çok gönderdiğimiz turnuvalardan birisi. Ben Türk hakemlerinin o konuda hakkının yendiğini düşünüyorum. Biraz Türk olmamızla alakalı bir sıkıntı yaşıyoruz uluslararası turnuvalarda. Dokuz kişi elemede, dört kişi ise ana tablodaydık. Ana tabloda çok daha fazla Türk olabilirdi. Bu yeteneğe sahip çok hakemimiz var” ifadelerini kullandı.
Turnuvaya başvuru sürecini anlatan Dürüst, “Her turnuvanın farklı şartları oluyor. Bir başvuru formu dolduruyorsunuz ve sizin başvurunuz değerlendiriliyor. Başvurunuza da yazmanız gereken birçok uluslararası turnuva olması gerekiyor. Ben 2016 yılında başladıktan sonra açıkçası bunu hedef edinmiştim. Çok fazla yurt dışında turnuvada çalıştım. Tabii sonrasında onlar biriktikçe daha büyük turnuvalara gitmeye başladım. En sonunda ise Wimbledon seçimine kadar geldi. Dil bilinmesi, insan ilişkileriniz iyi olması, soğukkanlı olunması gerekiyor. Birçok kıstas var aslında. Ama bunları yapabilen çok iyi hakemlerimiz olduğunu söylemek istiyorum” diye aktardı.
“KENDİMLE VE TÜRK HAKEM CAMİASI ADINA GURURLUYUM”
Yapmış olduğu işten gurur duyduğunu ifade eden başarılı hakem Atakan Dürüst, “Oraya çok tecrübesiz gitmek yapılabilecek bir şey değil. Çünkü büyük oyuncularla birlikte çalışırken büyük bir baskı hissediyorsunuz. Benim öyle bir şansım vardı ki ben o oyuncularla çok daha önce çalışmıştım. O biraz yardım etmişti bana. Çok stresli bir iş. Bir de ülkenizi temsil ettiğinizi hissediyorsunuz. Konuşmanız, tavrınız, çalışma şekliniz, nasıl iş çıkardığınız hep izleniyor ve sürekli olarak puanlanıyor. Buna gelecekte de devam edebilmek için çok daha fazla şeye dikkat etmemiz gerekiyor. Tabii ki çok heyecanlıydım. Wimbledon çok üst düzey dediğimiz turnuvadır. İlk seçildiğime dair maili aldığımdaki heyecanımı anlatamam, çok büyüktü. Oraya ilk girişim, ilk Wimbledon’daki müzeyi gezişim hiç unutmayacağım anılardır. Tabii ki çok büyük bir olay benim için. Kendimle de, Türk hakem camiası adına da bu gurur duyuyorum” diye konuştu.
Turnuvada yaşamış olduğu deneyimi değerlendiren Atakan Dürüst ilerideki işleri hakkında bilgi vererek, “Wimbledon’dan çok büyük hatıralar ile döndüm aslında. Oranın çalışma sistemi, oranın havasını, o atmosferi görebilmek, yaşayabilmek bunların hepsi çok büyük hatıralar. Büyük bir turnuvada çizgi hakemliği yapıyorsanız, bazen çok ince durumlarda karar vermeniz gerekiyor. Çok stres dolu bir karar anı. Onda yanıldığınız anlar olabiliyor. Onlarda çok kötü hissediyorsunuz. Ama devam edebilmeniz gerekiyor. O stresi de yenebilmeniz gerekiyor. Kazakistan’ın Astana şehrinde çok büyük bir turnuva vardı. Orada her maç final gibiydi. Ortaya her çıktığımızda çok heyecanlıydık. Orası benim için çok özeldi, büyük bir deneyimdi. Yazları çizgi hakemliği yapıyorum. Son 3-4 yılımı buna ayırıyorum. ATP’lere, WTA’lere ve Challengerlara çizgi hakemi olarak gidiyorum. Ağustos’un ilk haftasında Almanya’da Challenger turnuvası var. Oraya davet edildim. Oradan iki hafta sonra Polonya’da WTA ve Challenger turnuvalarında görev alacağım” dedi.
“YETENEK OLARAK HİÇBİR EKSİĞİMİZ YOK”
Son yıllarda Türkiye’deki tenis sporunu ve oyuncuları değerlendiren Dürüst, “Çok genç, çok iyi, potansiyele sahip hakemlerimiz var. Daha yeni White Badge ve Bronze Badge olan arkadaşlarımız, yurt dışında çizgi hakemliği yapan arkadaşlarımız var. Ben bizim hakemlerimizin önünün açılması durumunda başarılı olacağını zaten biliyorum. Bu ülkenin tenisteki düzeyi ile de alakalı bir durum. Eğer, Türkiye kadınlarda ve erkeklerde ilk yüze oyuncu sokarsa ve bu sürekli hale gelirse bu hakemlerimize de yansıyacaktır. Çok yetenekli oyuncularımız da var. Bizde sanırım biraz eğitim problemi yaşanıyor. Tenis sporu için belli bir ekonomik düzeye sahip olunması gerekiyor. Bu ekonomik durum ile beraber antrenör sıkıntısı ortaya çıkıyor. Yetenek olarak hiçbir eksiğimiz yok. İlk yüze daha önce oyuncu soktuk. Büyük turnuvalar kazandık. Bunların sürekli hale geleceğini düşünüyorum. Ama bu daha çok destekle olacaktır. Türkiye Tenis Federasyonu’nun desteği var ama ülkenin de tenis sporuna büyük bir desteği olması gerekiyor diye düşünüyorum” diye aktardı.
Son olarak gençlere tavsiyede bulunan Dürüst, “Tenisi seven insanlar gençler, ulusal çapta olan turnuvalarımıza, federasyon tarafından düzenlenen uluslararası turnuvalarımıza hakem olarak katılabilirler. Her sene hakemlik kurslarımız açılıyor. Bunlara katılarak hakemliğe adım atabilirler. Gelecek onlara ve gayretlerine bağlı” diyerek sözlerini sonlandırdı.
DOKUZ TÜRK HAKEMDEN BİRİ: DİLEK AKDİLEK
Elemelerde görev alan dokuz Türk’ten biri olan Dilek Akdilek ise tenise lise yıllarında başladığını ve çocuğu olduktan sonra kısa bir süre tenise ara verdiğini söyleyerek, “Tenise tekrar başladığımda senyör tenisçi olarak görev aldım. Senyör tenisçi olarak devam edip, birkaç sene milli takımda oynadım. Onunla ilgili birtakım hedeflerim vardı. Birkaç yaş grubunda milli takıma girdim. Yakın arkadaşlarım dil bildiğimi ve ilerleyip uluslararası hakem olabileceğim konusunda bana ön ayak oldular. Ben de tenis turnuvalarında hedeflediğim yerlere ulaştığım için biraz da o tarafı denemek istedim ve çok hoşuma gitti. 2004 yılında TTF’den tenis hakemliği aldım. Sonra 2010 yılında İtalya’daki okula gidip uluslararası tenis hakemliği eğitimi aldım. Sonrasında oynamayı bırakıp, meslek olarak hakemlik yapmaya devam ettim” dedi.
Başvuru sürecini anlatan Akdilek, “Öncelikle AYTEF’te bütün hakemlerin bir sayfası oluyor. Wimbledon’un başvuruları orada yayınlanıyor. Oradan başvuruyoruz. Oranın şefi, tenis federasyonu ile konsolidasyon sağlayarak seçimleri yapıyor. Kaç kişisin başvurduğunu ve isimleri bildiriyorlardır. Tenis Federasyonu’nun da önerdiği insanlar oluyordur. Çünkü oranın şefi, Türkiye’deki turnuvalarımıza şef olarak geliyor. Karşılıklı Erasmus programı gibi bir şey oluyor. Onlar bize geliyor, biz onlara gidiyoruz” şeklinde konuştu.
“DÜNYADA EN ÇOK TURNUVA DÜZENLEYEN İKİNCİ ÜLKEYİZ”
Turnuvada daha fazla Türk hakemin görev alması gerektiğini söyleyen Akdilek, “Dünyada en çok turnuva düzenleyen ikinci ülkeyiz. Birinci İspanya, ikinci Türkiye. Çok gibi görünse de ona nazaran hakem sayımız az. Wimbledon’da görev almayı hak eden arkadaşlarımız da var. Çok daha fazla hakemimiz olabilirdi” dedi.
Başka turnuvalarda da görev aldığını fakat Wimbledon’ın daha farklı olduğunu söyleyen Akdilek, “Wimbledon’ın atmosferi, geleneksel bir turnuva olması, kıyafeti, yönetmeliği ve oyuncularının bembeyaz giyinmesi, apayrı bir olay. Diğer büyük turnuvalarda Federer ve Djokovic’in maçlarına sürekli çıkmamıza rağmen; Wimbledon’a girince, havayı soluyunca insan sanki bambaşka bir gezegendeymiş gibi hissediyor” ifadelerini kullandı.
Hakem olarak görev aldığı bir turnuvada unutamadığı bir anısını anlatan Akdilek, “Federasyondan arkadaşımla katıldığım bir turnuva vardı. Büyük turnuvalarda şahin gözü oluyor. Biz çağrı yaptığımızda, oyuncu itiraz ettiğinde kameralarla bakıyorlar. Orada çok çok yakın bir top için oyuncu şahin gözü istemişti. Aşırı heyecanlanmıştım ve benim kararım doğru çıktı. Ondan sonra da bütün sosyal medyada benim ve maçın görüntüsü dönmeye başladı. O çok heyecanlı bir andı” diye konuştu.
“TÜRKİYE’DE TENİS GEÇMİŞE GÖRE ÇOK İLERLEDİ”
Son olarak Türkiye’deki tenisin gelişmesini değerlendiren ve sporculara tavsiyede bulunan Akdilek, “Türkiye’de tenis geçmişe göre çok ilerledi, çok teşvik var. Okullarda çok bilgilendirme var. Doğu bölgelerimiz de keza öyle. Doğuda tenisin ‘t’si bilinmiyordu fakat şimdi turnuvalar düzenleniyor. Şırnak, Batman ve Ağrı’da turnuva yapıldı. Erzincan ve Van’da yapılacak. Iğdır’da turnuva yapılıyor. Mesela ben İngiltere’ye Şırnak’tan gittim. Bunlar çok büyük başarı. Türkiye’nin bir ucuna kadar yayılabiliyoruz ve oyuncularımız çıkabiliyor. Bu büyük turnuvalara, elemelere bile olsa oynamak için gelebiliyorlar. Gençler çok iyi, çok hızlı geliyor. Yani eski nesle göre çok daha bilinçliler. Tabi eğitmenler ve kulüpler de daha bilinçli. Her gün, her şey yenilendiği gibi bilgiler de tazeleniyor. Tenis her yaşın sporu bence. Her isteyen, her yaşta başlayabilir. Eskiden zengin sporu olarak adlandırılıyordu ama şimdi ulaşılması daha kolay. Belediyenin ücretsiz kursları var, ikinci el malzemeler var. Başlamak isteyen hiçbir şekilde korkmadan başlasın. Hakem olmak isteyenlere de tenis oynamalarını tavsiye ediyorum. Çünkü tenis oynarlarsa maçı yönetirken, oyuncuların psikolojisini anlamak, topu takip ederken nereye düşebileceğini hissedebilmek onlara artı oluyor. Çok daha kolay ilerleyebilirler. Herkesin denemesini tavsiye diyorum” ifadelerine yer verdi.