Derleyen: Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr – Dünyaya meteor düşmesi bilim kurgu romanlarına ve filmlerinde sık sık işleniyor, özellikle hobi olarak astronomiyle yakından ilgilenenler göktaşlarının gezegenimize çarpma ihtimalini yakından takip ediyor. Gezegenimize aslında sık sık irili ufaklı göktaşları düşse de bu cisimler genellikle okyanuslara ya da yerleşimin olmadığı ıssız bölgelere düştüğü için çoğu zaman pek de dikkate alınmıyor. Ancak bazı meteor olayları can kayıplarına da yol açabiliyor. Tarihteki ilk ölümlü meteor olayı 19’uncu yüzyılda, şu anda içinde olduğumuz coğrafyanın çok yakınına düştü.
TARTIŞMALARIN ODAK NOKTASI HALİNE GELDİ
Takvimler 2020’yi gösterdiğinde dünya pandeminin gölgesinde yeni bir düzene geçiş yaparken o korku dolu günlerde aslında tam 132 yıl öncesine ışık tutuldu. 1888 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşanan ölümlü meteor olayına dair arşivler incelenmiş, NASA ve Türk bilim insanları daha önce keşfedilemeyen bilgilerle karşı karşıya kalmıştı. Köyde yaşayan bir kişinin hayatını kaybettiği, diğer bir kişinin de yaralı olarak kurtulduğu olaydan sonra gündeme gelen merkez ise Takiyüddin’in Rasathanesi oldu.
Tartışmaların odak noktası olan bu astronomi gözlemevi, 1580 yılında yapımı henüz tamamlandığı esnada İstanbul’da bir deprem olmasından ötürü halk arasında paniğe yol açmıştı. 2020 yılındaki arşiv araştırmaları sırasında ortaya çıkan gizli kalmış bir meteor belgesi ise 1888’de dönemin bilim insanları ve devlet yetkilileri tarafından Sultan II. Abdülhamid’in özel emri ile kaleme alınmıştı.
BUGÜN YERİ TAM OLARAK BİLİNMİYOR
1571 yılında Osmanlı Sarayı’na müneccimbaşı olarak atanan gökbilimci Takiyüddin bin Maruf-i, Padişah Sultan III. Murad’a, astronom Uluğ Bey’in Semerkant’ta hazırlattığì ‘Zic-i İlhânî’ adlı astronomi gözlem ve hesaplarının eskidiğini belirten bir rapor sundu. Padişah’ın rapora ilgi göstermesi Takiyüddin’in Rasathanesi’nin kurulmasında etkili oldu. Rasathanenin ne zaman kurulduğu tam olarak bilinmese de 1575 ve 1580 yılları arasında 5 yıllık süreçte gözleme açık kaldığı edinilen bilgiler arasında.
Takiyüddin’in Rasathanesi’nin bugün yeri tam olarak bilinmiyor. Ancak rasathanenin İstanbul’un Avrupa Yakası’ndaki yüksek bölgelerden biri olan Tophane sırtlarında olabileceği tahmin ediliyor. Bazı tarihçilere göre rasathane Galatasaray Mektebi’nin bulunduğu mevki civarında, bazı kaynaklara göre Galata Kulesi’nde ve Galata Sarayı’nda, bazılarına göre ise Galata Dağı’nın tepesinde bulunuyordu.
Sadrazam Kamil Paşa’nın Sultan 2. Abdülhamit’e ilettiği mektup
DEPREM GERÇEKTEN RASATHANE YÜZÜNDEN Mİ OLDU?
İddiaya göre rasathanenin tamamlanmasının üzerinden sadece birkaç ay geçtikten sonra görülen bir kuyruklu yıldız, Sultan III. Murad’ın Takiyüddin’den kehanette bulunmasını talep etmesine sebep oldu. Takiyüddin de bu yıldızın mutluluk ve saadet devrinin habercisi olduğu yönünde bir tahminde bulundu. Ancak tam aksine o devirde ortaya çıkan bir salgın hastalığın getirdiği felaket nedeniyle rasathaneye muhalif olanların sayısında ciddi bir artış oldu. Muhalifler padişaha rasathanenin yıkılması için yoğun bir baskıda bulundu ve bu baskılar sonuç getirdi. Yalnızca kısa bir dönem gözlemlere devam edebilen bilim yuvası yoğun baskılar yüzünden denizden topa tutularak 1580 yılında yıkıldı.
Prof. Dr. İlber Ortaylı’ya göre rasathanenin yıkılmasının asıl sebebi, o günlerde İstanbul’da yaşanan bir depremdi. Rasathanenin halk tarafından deprem meydana getirmekle suçlanması yoğun baskı ve protestoların ardındaki sebebi oluşturuyordu.
RASATHANEDEN SONRA METEOR DÜŞTÜ
Takvimler 22 Ağustos 1888’i gösterdiğinde Musul’daki Dilaver Köyü’ne meteor düşmüş ve köylüler arasında büyük bir panik havası oluşmuştu. Köyde yaşayan bir kişinin hayatını kaybetmesine ve yine bir kişinin de ağır yaralanmasına sebep olan bu olay, 308 yıl önce yıkılan rasathaneyi akıllara getirdi. Yaşanan her olayı kayıt altına aldıran dönemin padişahı II. Abdülhamid, yetkililere ve bilim insanlarına meteorla ilgili derhal bir rapor yazdırma emri verdi. Sultan II. Abdülhamid’in istihbarat ağına çok önem verdiğinin bilindiğini ifade eden Trakya Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Altay Bayatlı, söz konusu belgelerin yıllar sonra ortaya çıkmasına ilişkin şunları söyledi:
“Abdülhamid Han, o dönemde bölgelerindeki valilerden yaşananlarla ilgili sürekli bilgi yani tahrirat (resmi daire tarafından yazılan yazı) istiyor. Devlet arşivlerindeki bu belge de bir tahrirat belgesidir. Musul Valisi Darendeli Mustafa Faik Paşa, merkeze bu bilgiyi gönderiyor. Gönderdiği belgede taş yağdığını, Süleymaniye’nin doğusundaki Dilaver Köyü’nde bir kişinin öldüğü ve bir kişinin yaralandığını anlatıyor. Dünyada bir ilk olma özelliğiyle de bu yüzden önemli bir belge.”
Belgede dikkat çekici nokta yaşananların dünya tarihinde bir ilk olmasıydı. II. Abdülhamid’in meteor belgesinde yazılanlar, Irak’ın Musul vilayetine düşen meteor sonucu Süleymaniye bölgesinde bir kişinin ölümü ile ilgiliydi. Raporda dünya tarihinde bugüne kadar kayda alınmış meteor kazalarında ölüm vakasına direkt olarak rastlanmamış olduğu da yazılmıştı.
Meteoritics & Planetary Science dergisinde 24 Şubat 2020 tarihinde Ege Üniversitesi Fizik Bölümü’nden Ozan Ünsalan, Trakya Üniversitesi Tarih Bölümü’nden Altay Bayatlı ve hem SETI Enstitüsü hem de NASA Ames Araştırma Merkezi’nden Peter Jenniskens tarafından yayınlanan bir makalede resmi kayıtlara geçmiş tarihteki ilk ölümlü meteorit vakasının Osmanlı Devleti topraklarında, 22 Ağustos 1888 Çarşamba günü, saat 20.30 sıralarında yaşandığını gösteriyor.
‘BAZI BİLGİLER DOĞRU DEĞİLDİ’
Yaşanan meteor kazasına ait resmi belgelerin tam 132 yıl sonra ortaya çıkması herkesi şaşkına çevirdi. Türk bilim insanlarının NASA ile birlikte yürüttüğü araştırma süreci 2020’de tamamlandı ve tarihi meteor kazası tam 132 yıl sonra Osmanlı arşivlerinden yararlanılarak tamamen aydınlatıldı. Kesinlik kazanan önemli bilgi, Musul’da meteor çarpması sonucu 22 Ağustos 1888 yılında bir kişinin öldüğü bilgisinin 2020 yılında resmiyet kazanmasıydı. O tarihten 440 yıl önce deprem meydana getirmekle suçlanan bilim yuvası olan Takiyüddin’in Rasathanesi’nin de resmi olarak ‘suçsuz’ olduğu böylelikle ispatlanmıştı.
Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ozan Ünsalan, 132 yıl önce yazılan belgeden yola çıkılarak basına yansıyan haberlerde bazı yanlışlıkların olduğunu bu araştırmalar sırasında kamuoyu ile paylaştı. Doç. Dr. Ünsalan, şunları söyledi:
“Basına yansıyan bu haberlerde bazı yanlış noktalar gözümüze çarptı. İngiliz bilim insanlarının yapmış olduğu çalışmalardan bahsediliyor. Sanki İngiliz bilim insanları bizim devlet arşivlerimize girmiş ve burada bu araştırma sonuçlarını ortaya çıkarmış oldukları gibi bir izlenim vardı ama çalışmalar tamamen ülkemizde gerçekleştiridi. Türk bilim insanlarının ortaklaşa disiplinler arası çalışmaları ve NASA’dan da katkılar sonucuyla bu bilimsel çalışma dünya çapında ses getirdi.”