DUYGU ERDOĞAN – Tasarım ve markalaşma konusunda yaptığı atak ile mücevher alanında ihracatını artıran Türkiye, yurt içinde ise bu kalite yükselişini devam ettirmek için özellikle pırlanta konusunda eğitimli istihdam artışını destekliyor. Türkiye’nin Mücevher Teknolojileri Araştırmaları Merkezi (JTR) tarafından Mücevher İhracatçıları Birliği için düzenlenen pırlanta eğitiminin ilk etabı tamamlandı. Pırlanta eğitimini tamamlayan 700 kişi sertifikalarını almaya hak kazandılar. Pırlanta konusunda uzman olan kursiyerler, tüketiciyi daha iyi bilinçlendirmek ve global çapta Türkiye’nin atağını desteklemek için uluslararası arenada da görev alacaklar.
Altından pırlantaya
Türkiye’nin mücevher ihracatında ABD, Orta Doğu, AB ülkeleri ve Meksika’nın geleneksel pazarları olduğunu anlatan Mücevher İhracatçıları Birliği Başkan Yardımcısı Ayhan Güner, Dubai ve Hong Kong’u da önemli pazarlar arasında sayıyor. Güner, “Türkiye’den talep edilen ürünler daha çok işlenmiş altın ürünleridir. Pırlantalı ve renkli taşlı mücevher konusunda önümüzde çok büyük bir pazar var. Türkiye mücevher sektörü bugüne kadar altın ürünlere odaklandı ve başardı. Şimdi sırada pırlantalı ve renkli taşlı ürünler var. Dünyada bu alanda da ilk üçe girebiliriz” dedi.
8.2 milyar dolar
2022 yılında 110 milyar doların üzerinde seyreden dünya mücevher ticaretinden Türkiye’nin aldığı pay, 8.2 milyar dolara yükseldi. Ayhan Güner, “Mücevher ihracatında önemli unsurların başında tasarım ve markalaşma geliyor. Türkiye üretim kapasitesini verimli kullanmakla beraber tasarım ve markalaşma ile katma değeri yükselterek dünya ticaretinden aldığı payı arttıracaktır. Bizim için önemli olan birim ihracat değerini yükseltmektir ki bu anlamda geçtiğimiz dönemde 540 dolar olan kg ihracat değerini yüzde 31 artışla 709 dolara yükselttik. Bu artış trendini devam ettirmek istiyoruz” diye konuştu.
Pırlantayı ayırt ediyor
JTR CEO’su Mehmet Can Özdemir, Türk mücevher sektörünün gelişmesi amacıyla Mücevher İhracatçıları Birliği desteğiyle JTR Mücevher Teknolojileri Araştırma Merkezi kurulduğunu hatırlatırken, “Örneğin pırlanta doğal mı laboratuvar yapımı mı ayırt edebilen Reveal makinesini geliştirdik. Dünyanın en iyi lup’unu Türk malı olarak ürettik. Sahip olduğumuz bu birikim ile hem sektördeki arkadaşlarımıza eğitimler veriyoruz hem de sektörümüze yeni genç arkadaşları kazandırıyoruz. Türkiye’de daha çok altın takı ticareti yapılmaktadır. Oysa pırlantalı mücevher ticareti çok daha yüksek katma değer anlamına gelmektedir. Eğitimli arkadaşlarımızın artması, önümüzdeki dönemde hem Türkiye’de turiste satış hem de yurt dışına ihracatta sektörümüze çok değerli katkılar sağlayacaktır” dedi.
Kalitenin 4C’si
JTR ile global çapta eğitim verme imkanı kazanan Türkiye, 2024 yılından itibaren yurtdışında eğitim vermeye de başlayacak. Pırlanta uzmanlığı diploması alan kursiyer Özlem Güngör de bu sayede dünyanın her yerinde çalışma kapasitesine sahip olanlardan. Güngör, “Eğitime katılmadan önce bir elmasın nasıl inceleneceğini bilmiyordum. Eğitim sonrası ise sanki yıllardır pırlanta bakıyormuşçasına elmaslarla çalışmayı öğrendim. Aldığımız eğitimin içeriği Uluslararası Pırlanta Konseyi standartlarındaydı. Böylece dünyanın her yerindeki meslektaşlarımızla aynı dili konuşabilir ve çalışabilir hale geldim” diye konuştu.
Son tüketicilerin pırlanta seçimi konusunda uluslararası sertifikasyonlarını kontrol etmeyi öncelikle öneren Güngör, şu bilgileri paylaştı:
“Mücevherin kalitesini aslında 4C’si belirliyor. Karat, renk, berraklık ve kesim. Bu bilgilerin detaylıca analiz edildiği raporlar mücevherin kalitesini garanti eder nitelikte oluyor. Bu nedenle ben tüketicilere marka sertifikalardan ziyade, uluslararası akreditasyona sahip laboratuvarları öneriyorum. Marka laboratuvarların standartlarını araştırdığımızda web sitelerinde ya da diğer kaynaklarda bulamayabiliyoruz. Oysa Uluslararası Pırlanta Konseyi Standartları son derece şeffaf ve herkes ulaşabilir. Bu standartların uygulandığının garantisi ise uluslararası akreditasyonlar. Bence tüketiciler sertifikalarda IDC ve IAS logolarını aramalılar.”