Milliyet Sanat, temmuz sayısında Barbie kapağıyla sanatseverlerin karşısına çıkıyor. Sezen Sayınalp kaleme aldığı “Perde Barbie pembesiyle şenleniyor” başlıklı yazısında okurları Barbie dünyasının derinliklerine inmeye davet ediyor. Greta Gerwig’in yönettiği ve senaryosunu Noah Baumbach ile beraber yazdıkları “Barbie” filmini mercek altına alan Sayınalp filme dair “Barbie dünyasındaki bir varoluş krizini temel alan film aslında birden fazla Barbie’yi kendi özellikleriyle perdeye taşıyan bir yapı ortaya koyuyor” diyor. Sayınalp yazısında bu oyuncağın sınıfsallık, roller ve normlara kadar uzanan çeşitli tartışma kanalları yarattığını anlatıyor. Barbielerin yıllarca tek bir beden formunda olduğunu, heteronormatif, eril bir dünyaya göre biçimlenen ‘güzellik ve beden’ algısını temsil ettiğini söyleyerek eleştirel bir bakış ortaya koyan yazar bu algıyla yaratılmaya çalışılan kusursuzluk fikrine karşı çıkıyor. Yine sinema sayfasında Hasan Nadir Derin’in “Nolan’dan bilim insanı biyografisi” başlıklı yazısı var. Derin, yazısında Christopher Nolan’ın yeni filmi “Oppenheimer”a dair bir inceleme sunuyor. Barış Saydam, Fatih Akın yeni filmi “Rheingold/Ren Altını”nı “Bir kimlik arayışı” başlıklı yazıyla mercek altına alırken Atilla Dorsay, Arthur Schnitzler’in oyunundan uyarlanan “La ronde/Dönme Dolap”ı konu ediniyor. Burçin Yalçın ise “Mission: Impossible/Görevimiz Tehlike” serisinin vizyona girecek yedinci filminden yola çıkarak okuru ‘90’lardan günümüze doğru bir yolculuğa çıkarıyor. Vurucu başlığıyla dikkat çeken Janet Barış “Bu ne yaman çatışma anne?” diye sorarak beyaz perdenin anne-kız ilişkilerine bakış atıyor.
Kulin’in isyanı
Edebiyat sayfalarında Ümran Avcı sorularını yakın zamanda “Yarın Yok” adlı distopik bir roman kaleme alan Ayşe Kulin’e yöneltiyor. Dünyanın geneline hâkim olmaya başlayan otoriterleşmeye, doğayı talana ve gelir adaletsizliğine tepkisini dile getirmek için bu kitabı yazdığını söyleyen Kulin, “Rant peşinde koşup birbirimizi yiyeceğimize sahip olduklarımızı geliştirmeye zaman ayırsaydık insanlık olarak çok başka bir yerde olurduk” sözleriyle sert bir eleştiri ortaya koyuyor. Deniz Yüce Başarır ise Charleston çiftliğini mercek altına alarak okurlarını Virginia Woolf’un ve daha yazarın ayak izlerini takip etmeye çağırıyor.
Ayşe Kulin
Suna Kan’a veda
Müzik sayfalarında caz rüzgârı esiyor! İstanbul Caz Festivali’nin programını inceleyen Özgür Yılgür “İstanbul caz ablukasında” başlığının altında bu yıl 7-19 tarihleri arasında 30’uncusu gerçekleşecek festivalin öne çıkan konserlerinden bir seçki sunuyor. Baran Danış, ENKA Sanat’ın genç yeteneklere yönelik yeni destek programı’nın detayları için sözü ENKA Sanat Direktörü Gül Mimaroğlu’na bırakırken Eda Solmaz yakın zamanda “ÁTTA” adlı yeni albümlerini yayınlayan İzlanda’nın dünyaca ünlü grubu Sigur Rós’un geçirdikleri değişimin izini sürüyor. Genç müzisyen Emir Can İğrek ikinci albümü “Parti İptal”i Yavuz Hakan Tok’a anlatıyor ve “Kalbimi etkileyen her şeyin şarkısını yazabilirim” diyor. Milliyet Sanat, 11 Haziran’da hayatını kaybeden Suna Kan’a veda etmeyi de unutmuyor. Kemal Küçük’ün “Cumhuriyet’in idealist virtüözü” başlığıyla andığı Kan’ın geniş bir portresi derginin sayfalarında okurları bekliyor.
Plastik Sanatlar’da Reşad Ekrem Koçu’nun emsalsiz dünyası sanatseverlerle buluşuyor. Salt Galata’daki “Başka Kayda Rastlanmadı”yı inceleyen Cem Erciyes, sergiyi popüler kültürden tarih yazımına ve kent kültürüne pek çok alanda ilham verici olan Koçu’yu tanımak için eşsiz bir fırsat olarak değerlendiriyor. Evrim Altuğ, İspanyol çağdaş fotoğrafçı Isabel Munoz’un Göbeklitepe’de çektiği karelerden oluşan “Yeni Bir Hikâye” adlı serginin detaylarına iniyor.
Reşad Ekrem Koçu
Zamanda yolculuk
Seyhan Akıncı bu ay tiyatro tarihimizin perdesini aralıyor. Ankara’da bulunan Refik Ahmet Sevengil Tiyatro Kütüphanesi’nde tarihin tozlu sayfalarını karıştıran Akıncı, bir diğer yazısında Mine Söğüt’ün “Deli Kadının Hikâyeleri”nin peşine düşüyor. Söğüt’ün eserinden sahneye uyarlanan “Deli Kadın” oyununu mercek altına alan Akıncı sorularını hem Söğüt’e hem de oyunun yönetmeni Meryem Şahin’e yöneltiyor. Seçkin Selvi de Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları aracılığıyla sahnelenen “D-21 Deniz’e Mektup” adlı oyunu anlatıyor.