Kurban Bayramı’nı baba ocağı Bartın’ın Ulus ilçesi Ulukaya köyünde geçiren Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, bayramın ikinci günü AK Parti İl Başkanlığı’nda bayramlaşma törenine katıldı.
Burada konuşan Bakan Tunç, Kahramanmaraş merkezli depremler nedeniyle buruk bir bayram geçirdiklerini belirterek, “6 Şubat’ta meydana gelen ve 11 ilimizi etkileyen 50 binden fazla canımızı kaybettiğimiz asrın felaketi olarak dünya tarihinin en büyük depremlerinden birini yaşadık. Bu deprem nedeniyle hem Ramazan Bayramı’nda hem de bugün Kurban Bayramı’nda buruk bayram yaşıyoruz. Tabii ki bayramlar dayanışmanın, kaynaşmanın, yardımlaşmanın, birlik ve beraberliğin güçlendiği, doruğa çıktığı müstesna günlerdir. Bir taraftan bayramı idrak ederken, diğer taraftan da elbette ki deprem bölgesini unutmadan oradaki yaraları sarmaya, yıkılan şehirlerimizi yeniden inşa etmenin gayreti içerisinde canla başla çalışıyoruz. Depremin ilk anından itibaren Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere, ilgili bakanlarımız, hükümetimiz, devletimizin kurumları deprem bölgesini ayağa kaldırmak, yaraları tanımak için çetin bir mücadele veriyor. İnşallah kısa süre içerisinde orada yaşayan depremzede vatandaşlarımızı normal hayatlarına döndürecek çalışmaları bir an önce tamamlar ve o bölgeyi de daha güzel, daha mutlu bayramlara inşallah kavuştururuz” dedi.
‘İSVEÇ’TE MEYDANA GELEN OLAYI BARTIN’DAN LANETLİYORUZ’
İsveç’te bir caminin önünde Kuran-ı Kerim yakılmasına tepki gösteren Bakan Tunç, şunları söyledi.
“Adalette insan haklarında ve demokraside gerçekleştirdiğimiz reformlarla sessiz devrim sayılabilecek reformlara imza attık. Bunlar hep milletimizin desteğiyle başardı. Hayal dahi edilemeyen bir özgürlük ortamına Türkiye kavuştu. Düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki temel insan haklarının önündeki engelleri tek tek kaldırdık, ortadan kaldırdık. Demokrasimizi güçlendirdik, Türkiye’yi hukuk devleti, gerçek anlamda hukukun geçerli olduğu, hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu, demokratik hukuk devleti yolunda çok mesafeler aldık.
Elbette ki bunlardan rahatsız olanlar oldu. Düşünce ve ifade özgürlüğünü teröre destek vermek olarak algılayanlar maalesef oldu, olmaya da devam ediyor. Düşünce ve ifade özgürlüğünün kapsamı hem bizim hukukumuzda, Anayasamızda hem de uluslararası açıkça bellidir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi altına imza attığımız sözleşmenin 9’uncu maddesi din ve vicdan özgürlüğüne amirdir. Din ve vicdan özgürlüğünün korunmasına amirdir. Ama maalesef bugün görüyoruz ki o sözleşmenin altına imza atan Avrupa ülkelerinden maalesef kötü uygulamaların olduğunu görüyoruz. İşte İsveç’te meydana gelen caminin önünde Kuran-ı Kerim’i yakma olayını buradan Bartın’dan da lanetliyoruz. Bu din ve vicdan özgürlüğüne bir saldırıdır. Avrupa’da bunun gerçekleşmiş bir yüz karasıdır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin dokuzuncu maddesi din ve vicdan özgürlüğünü teminat altına alır. Bunun altına imza atan ülkeler, din ve vicdan özgürlüğüne yapılmış olan bir saldırı noktasında tedbir almak zorundadır. Ama maalesef İsveç’te bunun olmadığını görüyoruz. Özellikle NATO zirvesi öncesi bu tür girişimlerin, bu tür çirkinliklerin olmaması için gerekli tedbirlerin alınmasını istiyoruz ve bekliyoruz. Çünkü bu en temel insan hakkıdır ve bunu Türkiye olarak tepkimizi başta Dışişleri Bakanımız ve partimizin sözcüsü ve diğer yetkili makamlarımız ortaya koydular. İnşallah bir daha tekrarlanmaz.”
HİÇBİR İFADE, HİÇBİR DÜŞÜNCE ÖZELLİKLE TERÖRÜ DESTEKLEYEMEZ
Terörün hedefinde insan hakları olduğunun altını çizen Bakan Tunç, açıklamalarına şöyle devam etti:
“Tabii ki ülkemizde herkes istediğini konuşabilir, istediğini yazabilir. Ama istediğini yazarken eğer bu yazmalar, bu konuşmalar teröre destek mahiyetindeyse, hiçbir demokratik hukuk devletinde bu korunmaz. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10’uncu maddesi, Anayasamızın 26’ıncı maddesi, Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Siyasal Haklar Sözleşmesi’nin 19’uncu maddesi, düşünce ve ifade özgürlüğünü tanımlar ve bu özgürlüğün şiddeti savunma noktasında sınırlandırılmasını amirdir ve hiçbir ifade, hiçbir düşünce özellikle terörü destekleyemez. Çünkü terörün hedefinde insan hakları vardır.
Terörün hedefinde yaşam hakkının ihlali vardır. En önemli hak, yaşam hakkı ihlalidir. Eğer yaşam hakkı ihlaline yönelik bir saldırı ve bu saldırıyı da siz destekliyorsanız, terör gruplarını destekliyorsanız, şiddeti teşvik ediyorsanız, terörist başlarını masum göstermeye çalışıyorsanız, o zaman orada ifade özgürlüğünden bahsedemezsiniz. O zaman yargı, hukuk devleti duruma el koyar ve gerekli müeyyideyi ortaya koyar. Ülkemizde de düşünce ve ifade özgürlüğünün sınırları alabildiğine geniştir. Ancak bu Anayasamız ve altında imza attığımız uluslararası sözleşmelerdeki sınırlardır”
‘SOSYAL MEDYA DÜZENLEMESİYLE İLGİLİ DAHA İŞLEVSEL ÇALIŞMA YAPILABİLİR’
Bakan Tunç, sosyal medya düzenlemesi ile ilgili de açıklamalarında da şunları söyledi:
“Sosyal medyada herkes istediğini yazıp çizebilir. Bu en temel özgürlüktür. İnsan hakkıdır. Ancak bunun sınırları vardır. Eğer yazdığınız yazı, paylaştığınız görüntü, kişilik haklarını ihlal ediyorsa, şahsiyet haklarına tecavüz teşkil ediyorsa, burada hukuk ona dur, der. Bu evrensel bir hukuk kaidesidir. Şahsiyet haklarının korunması önemlidir. Çünkü herkesin özgürlük alanı sınırlıdır. Eğer bir başkasının özgürlüğüne siz müdahale ediyorsanız ‘ben özgürüm, bunun şahsiyet hakkını istediğim gibi ihlal ediyorum diyorsanız’ ya da derseniz bunu gerçek hayatta yapsanız da hukuk hesabını sorar. Sosyal medyada yapsanız hesabını sorar, çünkü aynı şeydir. Sosyal medyada daha tehlikelidir. Çünkü daha hızlı yayılır, daha çok kişiye ulaşılır. Dolayısıyla sosyal medya üzerinden şahsiyet haklarının ihlali noktasında hususları engellemek de elbette ki eğer yasal düzenleme gerekiyorsa ki geçmişte bu anlamda önemli yasal düzenlemeler yapıldı. Şu anda uygulamadan gelen talepler var. Vatandaşlardan gelen talepler var. Çünkü sosyal medya bir paylaşım fake hesapla yapıldığında bunun adresine ulaşmak kolay değil. Çünkü yabancı firmalar o kişiyi paylaşmıyorlar. O paylaşımı yapanı yargı makamlarına iletmiyorlar. Bu anlamda da Mecliste geçmişte Türkiye’de temsilcilik açmaları noktasında bir düzenleme yapılmıştır. Bu temsilcilik daha işlevsel hale getirilmesiyle ilgili olarak çalışmalar önümüzdeki süreçte elbette ki yapılabilir.”
Bakan Tunç’a konuşmasının ardından AK Parti Bartın İl Başkanı Yaşar Arslan tarafından, 3 yıl önce vefat eden annesi Behiye Tunç ile birlikte görüldüğü çivi kakma sanatı tablo hediye edildi.