Önder Yılmaz –Küresel ticaret rotasını genişleten Türkiye, kutup bölgelerinde artan küresel rekabetin dışında kalmamak için yeni adımlar atıyor. TBMM Dışişleri Komisyonu’nda, kutuplarda ticaretin kapısını açacak olan Spitsbergen Anlaşmasına Türkiye’nin de taraf olmasına ilişkin kanun teklifi kabul edildi. Dışişleri Bakan Yardımcısı Yasin Ekrem Serim, Svalbard takım adalarının statüsünü belirleyen Spitsbergen Anlaşması’na isteyen her ülkenin taraf olabildiğini belirterek, anlaşmaya 46 ülkenin taraf olduğunu anımsattı. “Bu durum, tek başına Arktik bölgesinin gittikçe artan önemini göstermesi açısından dikkat çekicidir” diyen Serim, Türkiye’nin Anlaşma’ya taraf olarak faydalanabileceği hakları şöyle özetledi:
Balıkçılık yapılacak
“Ülkemiz gemileri ve vatandaşları, Svalbard takımadalarında ve kara sularında balıkçılık ve avcılık alanlarında diğer taraf devletlerle eşit haklara sahip olacaktır. Vatandaşlarımız adalarda mal mülk edinme ve kullanımı konusunda taraf devletlerin vatandaşlarıyla eşit haklara sahip olacaktır. Adalarda yaşayanlar yerel düzenlemelere tabi olarak denizcilik, madencilik, endüstriyel ve ticari faaliyetlerde bulunabilmekte olup, anlaşmaya taraf olmamız durumunda vatandaşlarımız da bu haklardan yararlanabilecektir.”
Zengin yataklar
Tüm bu alanlarda düzenleme yapma yetkisinin anlaşmayla Norveç’e verildiğini bildiren Serim, “Ancak bunu yaparken Norveç’in taraf devletlerin vatandaşlarına ayrımcı muamele yapamayacağı hükme bağlanmıştır” dedi ve Anlaşması’nın bilim çevrelerinin de ilgisini çektiğine dikat çekti. Serim, bilim çevrelerinin bölgeye ilgisine ilişkin şunları kaydetti:
“2018-2022 tarihli Ulusal Kutup Programımız dâhilinde önümüzdeki dönemde ülkemizin Antarktika’nın yanı sıra Arktik bölgesine de bilimsel faaliyetlerini yoğunlaştırması hedeflenmiştir. Katılımımız Arktik Konseyinde gözlemci statüsü elde etme şansımızı da arttıracaktır. Doğal kaynaklardan yararlanma şartlarının kolaylaştığı malum olmakla birlikte, Svalbard etrafında çok zengin mineral yataklarının bulunduğu bilinmektedir. Anlaşma ya taraf olmakla ülkemizin bölgedeki varlığının güçleneceğini, bilim ve iş insanlarımızın bölgeye ilgisinin artacağını ve bilimsel faaliyetlerin giderek daha fazla katma değer sunacağını gözlemliyoruz.”
Yeni İpek Yolu
TÜBİTAK MAM Kutup Araştırmaları Enstitüsü Genel Müdürü Burcu Özsoy da seçim öncesinde Arktik bölgesine ilişkin Dışişleri Komisyonu’na uydu fotoğrafları eşliğinde animasyonlu sunum yapmıştı. Dünyanın yaşadığı iklim değişikliğinin en temel sebebinin Arktik’teki deniz buzlarının azalması olduğunu vurgulayan Özsoy, “Maalesef ki neredeyse 3’te 1 oranda azalmış deniz buzları yüzünden okyanusun ısısı, atmosferin soğuğu çatışıyor ve şu an iklimimizdeki ekstremleri ve felaketleri yaşıyoruz” değerlendirmesinde bulundu. Özsoy, ticaret rotalarının nasıl değiştiğini de şöyle anlattı:
“Özellikle Çin’in kuzeyde yeni bir ‘İpek Yolu’ olarak nitelendirdiği rotalar… Aslında kuzeyde eriyen deniz buzundan açılmış yolun ticari olarak kullanımı, karasal olarak kullanılan alanlar ve daha önceki kullanılan alanlara bakıldığında; azalan deniz buzlarından çok ciddi bir deniz ticaret rotasında kazanım söz konusu. 2040 ve 2059’a baktığımızda açık olacak alanların günümüze kıyasla ne kadar arttığı ve kuzey noktasından artık buza kuvvetli gemilerin direkt olarak geçebileceğini de görmekteyiz. 20 bin kilometrekarelik güney rotası, kuzey rotasında 13 binlere düşüyor. Yani mesafede; Arktik deniz buzlarının da azalımıyla kuzeyde ciddi anlamda bir ticaret rotasının oluşumu mevcut.”
Özsoy, aynı zamanda deniz kaynakları ve deniz canlılarının da değişen iklimle beraber kuzey bölgelere göç ettiğini belirtti.
Tamamen vizesiz bölgeler
Svalbard Antlaşması olarak da bilinen Spitsbergen Antlaşması, 9 Şubat 1920’de Paris’te imzalandı. Norveç’in Svalbard’daki Arktik takımadaları üzerindeki egemenliğini tanımlayan anlaşmaya göre, adalarda Norveç yasaları geçerli değil ve takımadalar askersizleştirildi. İmza sahipleri, adalarda ticari faaliyetlerde bulunmaları için eşit haklara tabi tutuldu. Benzersiz bir şekilde takımadalar, tamamen vizesiz bölgeler oldu.
Hidrokarbon rezervleri
Türkiye’nin bölgede balıkçılık ve avlanma, denizcilik, madencilik, ticaret ve endüstriyel faaliyetlerinde bulunma hakları olacağına işaret eden TÜBİTAK MAM Kutup Araştırmaları Enstitüsü Genel Müdürü Burcu Özsoy, hidrokarbon, petrol ve doğalgaz yataklarına dikkat çekti. Kuzey ülkelerinin Arktik’teki hidrokarbon rezervleri ve petrole platformlar kurarak ulaştığına değinen Özsoy, “Türkiye’nin bu bölgede kabiliyetinin artması, ticaret rotalarında kendi tecrübelerimizin oluşması, denizcilik faaliyetleri, ortak altyapı projelerinin geliştirilmesi söz konusu” ifadelerini kaydetti.