Evrim Altuğ- Arter’in Galeri 1’de yıl sonuna dek izlenecek yeni sergisi, Nuri Kuzucan’ın izleyicileri görsel ve kavramsal “Pasaj”lara sevk ettiği titiz bir deneyim kaynağı olarak keşfedilmeyi bekliyor. Sanatçının, ağırlıkla 2023 olmak üzere son sekiz yıla uzanan 20’yi aşkın yapıtının, küratör Nilüfer Şaşmazer imzası ile sunulduğu sergisi Arter girişindeki 2023 tarihli büyük rölyefi “Plan” ile flört ediyor. Aralarında Serdar Bilgili, Selin Süter, Selahattin Aksoy ve Alp Şenbay’ın yer aldığı farklı koleksiyonlardan derlenen sergisiyle Kuzucan, ışığın yüzeye fedakârlığını bereketli bir yaklaşımla sınayan, karakteristik bir emek ve sabrın demini, meraklılarıyla buluşturuyor.
2020 tarihli “Açık Mekân 2” projesiyle son olarak İstanbul Tepebaşı’ndaki Galerist’ten de aşina olduğumuz Kuzucan’ın çalışmaları, birer soyut ‘okuma ve yazma’ kursu gibi işliyor. Sanatçı, emeğini izleyici ve yapıtlarıyla aynı zaman ve mekân dilimlerinde sindirmeyi seven, sanatkâr tabiriyle ‘etüt’ten hiç gocunmayan, ‘ân’ın tazeliği ve biricikliğini yapıtlarıyla mütevazı bir şekilde savunan bir tavır ortaya koyuyor. Kuzucan bu öğrenim sürecini aynı zamanda Şaşmazer’in Arter bünyesine de empatik bir içgüdüyle sindirdiği mimarî kaygılarla misafir ettiği çalışmalarıyla pekiştiriyor. Böylesi ‘soyut’, aynı anda hem bu kadar tekil ama çoğul da olmaya teşne bir teşhirde, eserlerin künyeleriyle konuşacak olursak, Kuzucan’ın yapıtları, imgenin “Kaligrafi”si peşinden giderken, birbirlerine “Bir Yüzey, Dört Form” eşliğinde “Yeniden İnşa” ihalelerine yöneliyor. Eserlerinde rasyonel, serin bir tavırla üretse de Nuri Kuzucan ve yapıtları metafiziğin evrensel ehliyetini almış olmanın güvencesiyle bir araya geliyor.
Kuzucan’ın çalışmaları, birer soyut ‘okuma ve yazma’ kursu gibi işliyor.
Anlayış laboratuvarı
Mimari tasarımı Duygu Doğan’a ait olan sergide, sanatçı yapıtlarının ürettiği çok sesli müzikle, hayat ve ölüme bıyık altından gülümsüyor ve “Ahşap, Kumaş, Pigment, Işık ve Gölge, 28 Ünite” artık hayal kudretli ne verdiyse, sergi misafirlerinin zihinsel, duygusal açlığına duyarlı, kavramsal bir çilingir sofrası kuruyor. “Üçgenler, beyazlar, çizgiler”in “Rölyefler”le selamlaştığı, “Pasaj için Maketler”in “Küpler”e bindiği bir görsel sanat ‘mahallesi’ kuran, Şaşmazer’in tabiri ile bir “Mekân-Resim / Resim-Mekân” tecrübesine davetiye çıkaran Kuzucan, “Perspektif”lerin, “Diyagram”ların, “Üçgenler, Beyazlar, Çizgiler”den oluşan “Üçleme”lerin randevulaştıkları bu “Pasaj”da, bilhassa izleyicinin farkındalığını kışkırtan, yalın ve uzun soluklu bir ‘anlayış’ laboratuvarı kurduğunu gösteriyor. Sergi, izleyicisini tabii ki küratör Şaşmazer’in bir orkestra şefi titizliğiyle ikâmet verdiği eserler arasına bilerek bırakırken bir müddet sonra iç mimarisiyle de ışık ve sürpriz duygusu doğuran etkinlik plastik, hacimsel, zamana duyarlı ve elbette mimarî ama devingen bir uyumlanış adresi hâlini alıyor.
Özetle, Nuri Kuzucan ‘içerisi ve dışarısı’ arasındaki kişi ve kişiler ya da konum ve uzay arasındaki ölümsüz sevdayı gayet geometrik bir ezgi kaynağı hâline getirmesini biliyor. Sanatçı, “Pasaj için Fasadlar”ı, “Siyah Küpler, Beyaz Boşluklar”ı, “Diptik Mekân”larıyla günümüz zaman ve mekân fakirliğinden mustarip her bireyi, olanca estetik hatta terapi bonkörlüğüyle İstanbul Dolapdere’deki Arter’e bekliyor.