Efnan Atmaca – Yaşadığımız yoğun gündemde Sema Soykan’ın “Öteki Şeylerin Tarihi” adlı kitabı dinlendirici, merak giderici ve kafa açıcı bir pazar sohbeti vadediyor. “Kahve bahanedir, dostlarla sohbet şahane” derler, kitap bu sözün hakkını vererek okuru bir acı kahve eşliğinde sohbete çağırıyor. Soykan’ın yıllardır romanlarını yazarken ya da baba öğüdü merak duygusunu gidermek için araştırmalar yaparken karşılaştıklarından ortaya çıkan kitabı tarih, kültür, etimoloji, atasözleri, deneyimler ve galata-ı meşhurlara dair bir deneme niteliği taşıyor. Kitap, eğlenceli ama bir o kadar da öğretici. Ne de olsa geçmişi bilmek bugünü anlamaya ve geleceği şekillendirmeye yarıyor. Soykan’ın araştırmaları geçmişin izlerini sürerken nedenleri ve nasılları sorguluyor, şaşırtıyor ve bilgi sevenlere bir başucu kitabı sunuyor.
Ah Kapitalizm
Hamburgerin Hamburg kentinde doğduğundan bu adı aldığını öğrendik de kolonyanın Köln’den geldiğini, lepiskanın Leipzig’den çıktığını, misinanın uçlarının Messina’ya bağlandığını biliyor muydunuz? Türkiye’den angorayla Ankara var şehirlerin dile armağanı. Soykan bu kelimelerin o şehirlerdeki izlerini sürüp ilginç hikâyelerine yer veriyor kitabında. Bulunmaz Hint kumaşı deyiminin öyküsü oldukça düşündürücü çünkü kökleri ta sömürgecilik yıllarına uzanıyor. İngilizler Hint kumaşlarını bitirince geriye deyimi kalıyor. Sömürgecilik ile kapitalizm arasındaki ilişkiyi uzun uzun irdelemeye gerek yok. Hepimiz biliyor, gözlemliyor ve yaşıyoruz. Peki, o vakit geçirmek için çoluk-çocuk oynadığımız, 750 milyon kişi tarafından kullanılarak bir rekoru elinde bulunduran Monopoly’nin kapitalizme nasıl kurban gittiğini duymaya ne dersiniz? Lizzie Magie’yle tanışırsanız bir kadının anti-monopolist hikâyesini de öğrenirsiniz. Ve Monopoly’nin hayal edilenin tam aksi bir amaca dönüştüğünü okurken bir kez daha kapitalizmle hesaplaşma yaşarsınız.
Vagon-Li Olayı
Bu yıl Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılını coşkuyla, onurla ve gururla kutluyoruz. Cumhuriyet için nice bedeller ödedik ve ödemeye devam ediyoruz. Çünkü Cumhuriyet kırmızı çizgimiz. Bu kırmızı çizginin altını kalın kalın çizen bir olayı da hatırlatıyor kitap. “10. Yıl Marşı”nın yazıldığı yıldayız. TCDD’nin yataklı-yemekli işletme imtiyazına sahip Vagon-Li’de çalışan bir memur zengin eski bir İtalyan subayın şikâyeti üzerine Fransızca konuşmadığı için işten kovulunca başta gençler olmak üzere halk bu duruma kayıtsız kalmıyor. Olaylar giderek büyüyor ve binlerce insan yaşanan durumu protesto ediyor. Böylelikle Cumhuriyet’in önemli gençlik eylemlerinin başında gelen bu olay yaşanıyor. Sonucunda Dil Mücadele Cemiyeti kuruluyor. Yani Türk gençleri Atatürk’ün “Türk genci, devrimlerin ve Cumhuriyet’in sahibi ve bekçisidir” öğüdünü tutuyor.
Dostlar paylaşır
Kahve sohbetine kitap eşliğinde devam ederken belki de hiç sorgulamadığımız bilgiler çıkıyor karşımıza. Mesela uğur böceğinin neden uğurlu olduğuna inandığımız. Ortaçağ Avrupa’sında Katolik çiftçiler zararlı böceklerden kurtulmak için Meryem Ana’ya dua ettikten kısa bir süre sonra uğur böceklerinin onları yok ettiğini görmüşler. Ve bu olaydan sonra onları uğurlu saymışlar. Uğur böceklerinin üzerinde yedi benek olduğu için bu sayı da uğurlu sıfatını hak etmiş. Bu hikâye bizim kültürümüze de girmiş. Görüyoruz ki aslında sanıldığı kadar uzak değil hiçbir kültür birbirine.
Soykan’ın araştırmalarından oluşan kitap yukarıda ufak ufak cımbızladığım gibi pek çok farklı bilgiyi su gibi akan bir dille hikâyeleştirerek anlatıyor meraklısına. Gönül sohbet ister ama sohbetin konusu da önemli. Bu kitap da sohbetle gönlünüzü hoş ederken ruhunuzu doyuran bilgiler sunuyor. Özeti yine Soykan yapıyor kitapta: “Çünkü dostluk ve dertleşmek paylaşmayı gerektirir. Anlatmak, anlaşılmak adına çaba göstermeyi gerektirir. Çünkü biz insanız… Empati, hoşgörü, merhamet, zekâ sahibi varlıklarız.”