Göztepe lider sever

Bülent Buda: Oyunun başlarındaki tek yönlü ataklar, Göztepe’nin maçı daha ilk dakikalarda koparacağının sinyallerini veriyordu. Lakin sarı kırmızılı oyuncular, sanki nasıl olsa atarız gibi tehlikeli bir yönelimdeydiler. Çok zorlanmadan yapılacak yorum, daha ilk 15’te fark en az iki olurdu. Hiç de öyle abartıyorsun gözüyle bakılmazdı. Bütün o üretilen ya da ev sahibinin armağan ettiği fırsatlardan sonra, 40’larda sol ayağını iyi kullanmasıyla ünlenen Yalçın’ın sağ plasesine çarpan ve de ağlara giden top, golün her türlüsü olabiliyormuş dedirtiyor insana. Hadi ilk yarı olmadı, ikincisinde bu fark açılır beklentileri bayağı bir beklemeye dönüştü. O aşamada Denizlispor taraftarı, tribünleri terk etti. Trajik bir durum, rakip de olsanız üzüyor insanı. Neyse, yine rötarlı bir ikinci gol. Bu arada, yüklenen Denizli’nin eşitliği gelse ne diyecektik acaba… Uzatmalarda itişen, güreşen, kapışan, güç gösterisine girişen futbolcuların sergilediği ilkel görünümler, ligin karakteristik yapısının göstergesiydi adeta. Göztepeli futbolcuların Play Off yarışının içinde olmaları, daha yaratıcı, daha etkileyici oynayabilmeleriyle olası.
Fatih Tanfer: Sarı kırmızılılarda, geçen hafta da ifade ettiğim gibi, kaleci Arda, defans üçlü Atınç, Emir ve Arslanagic; sezgileri ve pozisyon bilgileriyle cepheden gelen hava toplarında yine hata yapmadı. Oyun kurmada da çok olumlu etkileri vardı… İsmail Köybaşı çok faydalı oynuyor. Orta alanda Yalçın’ın moralinin ve özgüveninin artması sonucu takıma çok katkısı oldu. 48. dakikada attığı golle de iyi oyununu taçlandırdı. Göztepe, dinamik oyun tarzına bir de disiplinli anlayışı eklenince, Denizli’den aldığı 3 puanla Play Off yarışının içinde olduğunu ispatladı. Ayrıca Denizli’de kendisini destekleyen taraftarını da mutlu etti. Göztepe, hiçbir zaman iddiasız olamaz.
Mehmet Demirtaş: Göztepe, Denizli’de kazanarak, hem Play Off iddiasını sürdürdü, hem de seriyi 6 maça çıkardı. Şimdi hepimiz bu takımın Play Off oynayıp Süper Lig biletini almasını hayal ediyor ve heyecanla ligin sonunu bekliyoruz. İnsan düşünmeden edemiyor. Göztepe, sezon başında yapamadığı kadro mühendisliğini ara transfer döneminde yapmış olsaydı, şu an Play Off’un ayak sesleri yerine bambaşka şeyler konuşuyor olurduk. Özellikle Göztepe’ye gelmeyi çok arzu eden, 20 maçtır yenilgi yüzü görmeyen ve haftalar öncesinden Süper Lig biletini cebine koyan Samsunspor’un hocası Hüseyin Eroğlu’nu, reddeden akıl, şu an başını nerelere vuruyordur!.. Evet, odaklanmamız gereken tek nokta Play Off… Umudumuz, Göztepe’nin hak ettiği Süper Lig’e dönmesi, ancak eleştirimizi de yapalım. Yıllardır yanlış yapılan hoca ve oyuncu tercihlerini, Göztepe’nin geleceği için artık sürdürmeyelim. Bu sezon milat olsun… Play Off potasına ve fikstüre baktığımız zaman, bu takıma çatır çatır katkı koyacak, gol atacak oyuncular lazım. Kalitesi belli, yetenekleri sınırlı oyuncular var bu takımda. Yalçın’ın futbolunu geliştirmesi, Arda Özçimen’in kalesine duvar örmesi, Göztepe’nin bu sezon en büyük kazanımı. Göztepe, bu olumsuzluklarla eğer ki Play Off oynarsa, büyük bir mucizeyi gerçekleştirmiş olacak. Elbette zorlukların yanında kolaylıklar da vardır. Kimse, kendisi için gizlenen müjdeyi bilemez. Mahallemizin takımı Göztepe’nin önce Play Off, ardından Süper Lig’e dönmesi en büyük dileğimiz. Şimdi öncelikle Ali Akman, Kvasina ve de Yasin’in, bu takıma gol üretecek oyuncuların mental olarak daha fazla adapte olması sağlanmalı. 12. adam olan muhteşem Göztepe taraftarı, oyuna daha fazla dahil edilmeli. Tam da bu noktada büyük bir odaklanma ve de kenetlenme zamanı. Göztepe, finalleri ve liderleri sever. Haydi, şimdi tam zamanı…

ALTINORDU’DA BAHAR HAVASI 

Bülent Buda: Hayatın kendisinde, yaşamın tüm alanlarında yıldızın parladığı anlar vardır. Ali Özgün, öyle anlardan birini yaşadı ve izletti. İstemek, insanın çok şeyin üstesinden gelmesini olası kılıyor. Şimdi başa saralım hikâyeyi. Ali Emre’nin önünde zorunlu olarak dizili ikili var başlangıçta. Yusuf Yalçın ile Kubilay ikilisi, savunmanın göbeğinde saatli bomba… Sol ayaklarını iyi kullanamayan, sağ ayaklı iki stoper. Neyse ki, sorunu fazla yaşatmadan Metehan Mimaroğlu soldan nefis kesiyor, Kürşat yapıştırıyor kafayı, tabela eşitleniyor. Ardından da Ali Özgün kendisini Denizli kalesine kilitliyor, ara açıldıkça da açılıyor. Ve de 90’larda Hüsamettin, günün yapılış olarak en nitelikli golünü atarken pastanın üzerine kremasını yerleştiriyor. Şimdi biraz övgü, biraz da eleştiri… Sol ayağını iyi kullanan Alperen’in savunmanın soluna alınması doğru. 65. dakikada da, Kürşat-Volkan değişiminde Kubilay Aktaş öne çıksa, Volkan gerçek yerine, stopere geçseydi daha doğru olmaz mıydı? Metehan Mimaroğlu’nun siftahı yok ama iştahı, sol kanadın tozunu attırmasıyla gollük ikramları Reyhan Pastanesi’nde bile yapılamıyor…. Bu bağlamda sevgili Ali Dere’yi ıskalamak istemem. Altınordu’ya katıldığı günden bu yana devamlılık anıtı gibi. Çok değerli 3 puan kazandılar, iyi de oldu…

Mehmet Demirtaş: Altınordu’nun son haftalardaki çıkışı, takdiri sonuna kadar hak ediyor. Özellikle Hasan Hoca’nın takımın başına geçmesinden bu yana çıktığı 3 maçta 2 galibiyet aldı ve yükselişe geçti. Evet, bu galibiyet çok iyi oldu; 6 puanlık bir maçı kazandılar. Teknik heyet ve futbolcuların birlik ve beraberlik içinde olmaları, galibiyeti getiren en büyük unsur oldu. Şimdi sırada Eyüpspor var. Ardından ise Altay (D), Manisa FK (E), Bandırmaspor (E), Bodrumspor (D), Erzurum FK (E), Çaykur Rizespor (D)…. Fikstüre baktığımızda, rakiplerinin hepsi Play Off potasında. Altınordu bu süreçte hem kendi kaderini hem de ligin kaderini tayin edecek konumda. Bu birliktelik, bu oyun anlayışı, bu inanç ve bu başarıyla aşamayacakları engel yok.

Fatih Tanfer: Altınordu, Denizlispo’u 5-2 yenerek önemli 3 puana sahip oldu. Ben demiştim demeyi sevmem, bazende mecbur kalıyorsunuz. Hasan Özer bu takımı tanıdıkça, oyuncuların yeteneklerini bildikçe daha iyi kadro mühendisliği yapacaktır. Altınordu’da iki tane fark yaratan oyuncu var iri Metehan diğeri ise Emircan…. Metehan. atletik, rakip defansın üzerine gidip adam eksilten yetenekli 5 golün 3’ünün asistini yaptı. İnanıyorum ki elindeki oyuncu yapısıyla iyi değerlendirip Altınordu tehlikeli bölgeden kurtulmalıdır. Altınordu Türkiye’nin gururudur.

Kuvvetinle, kudretinle şen Altay!

Bülent Buda: 3 direk önünde Eren Karataş, orta alanda Eren Erdoğan… Altay’da gençlik ateş aldı, fışkırıyor. Marco’nun yaşıtları demli çaylarını evlerinde yudumlarken o yeşil alanlarda gol gösterisini sürdürüyor. İstanbul’da Eyüpspor, Erzurum’da Erzurumspor… Durmak bilmiyorlar. Sakarya üst sıraları zorluyor, onları da kaşla göz arasında üçlüyorlar. Dilaver Hoca’nın maç sonu konuşmasında vurguladığı sonuca giden paslar, müthiş bir saptamaydı. Oyun alanında da bu kavram belirgin bir biçimde uygulanıyor. Kendilerini aşanlarla kendilerini yenileyenler karışımına dönüştüler. Süreç ilerledikçe, gerçekten kutlanacak bir özveri sergiliyorlar. Taraftar desteğinin olmadığı 3 maç 9 puan… Her babayiğidin üstesinden gelemeyeceği sorunları aşıyorlar. Bu görüntüleriyle edindikleri kimlikler onlara çok yakışıyor. Ünlü bir tenisçi, bir keresinde şöyle diyor: “İdeal olan, fiziksel olarak rahat, zihinsel olarak sıkı olmaktır.”
Fatih Tanfer: Siyah beyazlılar, Süper Lig’e çıkmak için mücadele veren Sakaryaspor karşısında, fiziksel eforu yüksek oyunculardan kurulu bir takımdı. Terlerinin son damlasına kadar mücadele ettiler. Sabırlı oynadılar ve kazandılar… Kaleci Eren, her geçen gün daha iyi oluyor. Savunmada Kaptan İbrahim Öztürk ve arkadaşları inanılmaz oynuyorlar. Altay’ın başarısında Tolga, Zeki, Nadari ve Ceyhun’un büyük etkisi var. Orta alanda iki yönlü oynuyorlar… Golleri Zeki ve Ceyhun’un atması, asla bir tesadüf değil, çalışma ürünü… Bunlara gençlerin enerjisi de eklenince, gurur duyulacak bir Altay izledik. Elbette altın çağını yaşayan Marco Paixao’nun devamlı hareketli, pas trafiği içinde olup gol ve asistler yapması da, takımın başarı nedenlerinden biri. Teknik Sorumlu Tuna Üzümcü ile birçok probleme rağmen iyi bir duruş sergileyen Başkan Ayhan Dündar ve arkadaşları da alkışı hak ediyor.
Mehmet Demirtaş: Transfer yasağı, TFF’den 3 puan silme cezası, kısıtlı kadro, seyircisiz oynama cezası, maddi imkânsızlıklar… Altay, tüm olumsuzluklara rağmen direniyor. En önemlisi ise, yaşlı-genç karışımı dar kadrosuyla son haftalarda muhteşem bir çıkış yakaladı. Öncelikle, başta kalede Eren olmak üzere herkesin yüreğine sağlık. Süper Lig için ilk 2’yi kovalayan Sakaryaspor’un favori gösterildiği karşılaşmada, rakibinin 10 kişi kalmasıyla sahada Altay rüzgârı esmeye başladı. Kolay değil, ligin en çok gol atan ve de kalesinde en az gol gören takımlarından birini 3 golle mağlup etmek. Alkışı sonuna kadar hak ediyorlar. Tuna Üzümcü, kafasındaki oyun şablonunu oturtmuş durumda, ancak ikinci yarıda yaptığı değişiklikleri tekrar gözden geçirmesini öneririm. Oyuna dahil olanın, çıkanın üzerine oyun anlamında katkı koyması gerekli. Ligin boyu kısaldı. Altay’ın oynayacağı 7 karşılaşma kaldı. Bunlardan 4’ü evinde, 3’ü ise deplasmanda. Sıradaki rakip Bandırmaspor. Maç maç düşünüp iç ve dış mihraklara kulak tıkayıp gemiyi güvenli limana yanaştırmaları en önemli arzumuz. Bir söz de Sakaryaspor maçını anlatan spiker arkadaşa… Spiker tarafsız olmalı. Maçın başından sonuna kadar Sakarya’yı övmesi dikkatimizden kaçmadı. Altay 3-1 galip, bitime 1,5 dakika kalmış, arkadaşımız hâlâ Sakaryaspor’dan gol bekliyor ve maçın kaderinin değişebileceğini düşünüyor. Bu nezaketsizliğe son verilmesini temenni ediyorum.

Kaybedenler kulübü 

Bülent Buda: Taraftar tribünleri boşaltıyor. Şehir bitmiş, umutsuz. Futbolcular oynuyor gibi. Zorlanarak. Şu lig bitse de herkes başının çaresine baksın gibi bir halleri var. Çoğu kez yazdım, bir daha yazalım. Ticaret, sanayi, turizm büyük kenti Denizli’nin tek bir takımını ligde tutunduramaması içler açısı bir durumdur. Yazık. Gerçekten çok üzücü, yıkıcı..

Fatih Tanfer: Denizlispor, kümede kalmak adına 3 puanın şart olduğu Göztepe karşısında oyuncuların birbiriyle olan uyumsuzluğu ve organizasyon eksikliğiyle, belki de yılın en kötü futbolunu oynadı. Atak yapamadı, nedense bir inanç ve güven kaybı vardı… Saha içinde hem pres yapamadı, hem de yerleşimde sorunları oldu. Hücumda Ömer etkisiz kaldı. İkinci golü yedikten sonra, Mayi’nin kırmızı kartı, futbolcunun takımdan ne kadar uzaklaştığının bir göstergesiydi. 2-0’dan sonra, Gökhan’ın şutu ve Berkant’ın aşırtma vuruşuyla pozisyon aradı, oyuna ağırlığını koydu. Haklı olarak taraftar da sordu: 2-0’a kadar neredeydiniz? Kalan maçlarda umarım yetenekli oyuncularıyla doğruları yapıp kurtuluş mücadelesi verebilirler.
Mehmet Demirtaş: Denizlispor’un içinde bulunduğu durum hepimizin içini acıtıyor. Denizlili futbolcular da artık kabullenmiş ligden düşeceklerini. Bu futbolla, Denizlispor’un lige tutunması mucize. Birkaç ay önce Denizlispor Başkanı Mehmet Uz, şu açıklamaları yapmıştı: “220 milyon borç var. Bahane üretmek istemiyoruz. Çözüm üretmek istiyoruz. Maalesef stadyumda ve dışarıda kimse sorunu algılamak istemiyor. Sonuç ne olursa olsun, borcu sıfırlarsak, küme düşsek daha güçlü geliriz aslında.” Başkan, emeline ulaşıyor gibi… Ligin bitmesine çok az süre kaldı. Denizlispor’un tedavisi zor. Tecrübeli Teknik Direktör Kemal Kılıç, sahadaki durumu görüyor. Maç sonunda basın toplantısında, “Oyunculara kırgınlığım odur ki, kaybedebilirsiniz maçı. Ama daha cesur, daha inançlı, daha birbirine kenetlenip, en azından alt taraftaki takımların düzeylerine çıkıp, yarışa öyle devam etmekti hedefimiz. Ama maalesef bunu yapamadık” dedi. Uzun lafın kısası, 1966 yılında kurulan bu koca çınar düşüyor… Belki de yok olmaya doğru gidiyor…

Balıkçılar hayata döndü!

Bülent Buda: Can sıkıcı bir süreçte, kayıpların ardından Bandırma’nın deli gibi esen rüzgârında kovaladılar golleri, kendilerine geldiler. Yani diyeceğim o ki, futbol oyununda zaman zaman gelgitler, oyun karakterinin kaybına da neden oluyor. Ve bunu, kendi gerçeğine dönüştürmek için iyi bir oyunla maç kazanmaları şart olmuştu. Bu isteği, hem deplasmanda hem farklı bir skorla hem de eksiklerden ötürü ilk 11’de alana çıkan Muhammet Musa, Omar İmeri, Gökdeniz’in 9 numarada sergilediği yaratıcı futbol üzerine, birinci sınıf gol dokunuşları sevindirici ve de kutlanacak eylemlerdir. Bundan böyle umut ediyor ve bekliyoruz ki, ligin bitiminde balıkçılar, Play Off’un içinde top koşturmayı sürdürsünler…
Mehmet Demirtaş: Tarihinde ilk kez TFF 1. Lig’de mücadele eden Bodrumspor, sezon başındaki performansının üzerine koyarak devam etseydi, belki de Samsunspor’un en büyük rakibi olacaktı. Ancak olmadı. Bunun özeleştirisini kendi içlerinde yapıyorlardır. Kötü gidişi Bandırmaspor karşısında 4 golle sonlandırdılar, bir bakıma şeytanın bacağını kırdılar. Şimdi sırada Boluspor var. Bulundukları konum dahi büyük başarı. Şimdi önlerinde Play Off var. Belki de oradan Süper Lig… Başaracak kadro kalitesine ve gücüne sahipler.
Fatih Tanfer: Bodrumspor haftalar sonra Bandırma deplasmanında galip gelerek büyük moral buldu. Takımın devamlılığı, doğru ve hızlı pas trafiği başta Gökdeniz’in hücumdaki etkinliğiyle güçlü bir takım olduğunu gösterdi. Bu maçta hücumda presi en uçtan başlattı, takım boyunu kısalttı, Hakan’ın da orta sahada da basit oynayan teknik oyuncu Hakan Özmert’in isabetli pas yüzdesiyle orta alanda da etkili oldu. Rakibini adeta şaşırttı. Sahanın her yerinde yaptığı pres ve doğru savunma anlayışı alınan 4-0’lık galibiyetin nedeniydi. Play Off yarışı için alınan süpriz sonuçlar sonrası inanılmaz bir mücadele bizi bekliyor.

Asla pes etmiyorlar! 

Bülent Buda: Kaan’la başlamak farz oldu. O ne müthiş, fantastik bir sol vuruş. Şapkadan tavşan çıkarmak böyle bir şey olmalı. Ustalık, zarafet, cesaret. O vuruşa, o gole tam sayfa ayırabilirim… Kim ne derse desin, sol ayağını etkili kullananlar bir başka oluyor. Kötü bir ilk yarı oynadılar. Kalesinde Ömer Kahveci oynadıkça gençleşiyor. Bana Bucaspor’daki ilk yıllarını anımsatıyor. Ne güzel zamanlardı? Burak Altıparmak, ters giden anları toparlamak ve de takımın galibiyete uzanması için çok çalışıyor, çok ter akıtıyor. Burak da bana, Denizli’yi Süper Lig’e taşıdıkları muhteşem futbol mevsimini anımsatıyor. İkinci yarıda maçı koparmak için tüm takımda müthiş bir kalkışma, güçlü bir istek egemendi. Tüm futbolcuların çabalarında gözlemleyebiliyordunuz, bu başkaldırıyı… Çoğunlukla final paslarıyla bitirici dokunuşlar eksikti işler kötülerken. Manisaspor çok talihli. Futbola sevdalı, sevgili başkan Cengiz Ergün’un yol göstericiliğiyle katkıları çok değerli ve de unutulamaz. Hadi bakalım, adım adım Play Off’a… Bekleyelim, izleyelim, görelim…
Fatih Tanfer: Manisa FK, ara transferde birçok oyuncuyu kadrosuna katıp düşme hattından uzaklaşmak isteyen Gençerbirliği karşısında iki perdelik oyun oynadı. Birinci perde, Manisa FK adına hiç de iyi değildi. Gençlerbirliği 1-0 öne geçti, 45+3’te Erkan mutlak golü atsa, durum 2-0 olacaktı. İkinci yarıda sahada arzuladığımız, güçlü kadrosuyla neler yapabileceğini bildiğimiz Manisa FK’yı izledik. Yalçın Hoca, oyuncularının yeteneklerini en efektif biçimde kullandı, sahada gurur duyulacak bir Manisa FK vardı. Haftalardır söylediğim görüşümün arkasındayım: Manisa FK, ikinci yarıdaki oyununu oynayıp temposunu artırırsa, lig sonunda Play Off’un içinde kalır. Seyredin o zaman Manisa FK’yı…
Mehmet Demirtaş: Manisa FK, kendi sahasında ilk yarısını 1-0 geride kapattığı maçta Gençlerbirliği’ni harika bir geri dönüşle 2-1 mağlup etmesini bildi ve Play Off iddiasını sürdürdü. Yalçın Hoca’nın hedefe odaklandığı ilk 11’i, hem kafasındaki sisteme hem de sahaya oturdu. Hedef mutlak 3 puandı ve geriye düşmelerine rağmen bunu başardılar. Siyah beyazlılar, puan olarak Play Off hattını yakaladı, ancak averajla potanın dışında kaldı. İstekli, hırslı ve de pes etmeyen oyunlarıyla gelecek için umut veriyorlar. Bu hafta Altay’ın eli boş gönderdiği Sakarya’yla deplasmanda oynayacaklar. Yolları açık olsun…

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir