MÜJDE IŞIL- Gerçek hayat kurmacadan daha ilginç olabiliyor. Yurt dışında vizyona girdiğinden beri sıra dışı konusuyla hayli beğeni toplayan “Cocaine Bear/Çıldırmış Ayı” buna iyi bir örnek… Orduda paraşütçü olarak görev yapıp sonradan uyuşturucu kuryeliğine başlayan Andrew Carter Thornton, 1985’te içinde 15 milyon dolarlık kokain olan spor çantasıyla Tennessee, Knoxville üzerinde uçaktan atlıyor ama paraşütü açılmayınca ölüyor. Kaçakçının ölümünden iki ay sonra bir avcı, Thornton’a ait olduğu anlaşılan spor çantanın kalıntılarıyla çevrili ölmüş bir ayı buluyor. 200 kiloluk ayının üç-dört gram kokain aldıktan sonra zehirlenerek öldüğü anlaşılıyor. National Geographic, “Filmden farklı olarak gerçek hayatta ayı, saldırıya geçmedi, ölümcül miktarda kokain tüketti ve bu gülünecek bir şey değil. Uyuşturucu delisi bir ayının hikâyesinden çok, insanların atıklarının hayvan hayatını nasıl tehlikeye attığının örneği” diyerek yıllar sonra bu olayı haberleştiriyor.
Gelelim filme… Uçaktan başarısız bir atlayışla başlayan “Cocaine Bear/Çıldırmış Ayı”, Georgia’daki ulusal parka düşen uyuşturucu dolu çantaların peşindekilere odaklanıyor: Paketleri almak isteyen suç çetesi, bir şeyden haberi olmayan orman korucuları ile seyyahlar, kayıp çocuğunu arayan bir anne ve uyuşturucu çekip herkese saldırmaya başlayan bir ayı…
Eğlenceli ve tuhaf
Daha çok oyuncu kimliğiyle tanıdığımız Elizabeth Banks, üçüncü uzun metraj sinema filminde bir ayının istemeden de olsa seri katile dönüştüğü, kanlı bir absürt komediye imza atıyor. Açıkçası erkek egemenliğindeki bir türe el atmış da oluyor. Zira bu tür şiddet içeren filmler, slasher’lar, absürt komediler deyince akıllara Tarantino, Raimi ve Coen Kardeşler geliyor. Bu açıdan hayli ilginç bir meydan okuma denebilir “Çıldırmış Ayı” için. Her türlü saçmalığın yanı sıra kan revan içinde kalmış karakterleriyle, kendini ciddiye almayan tarzıyla gerçekten de tuhaf bir çekiciliği var filmin. Absürt mizahın kullanıldığı sahnelerde, komedi anlayışınız eşitlenebiliyorsa hayli keyifli dakikalar sizi bekliyor.
Banks, DiCaprio’ya Oscar getiren “The Revenant/Diriliş” ile Jean-Jacques Annaud’nun bizde “Bir Sevgi Filmi” adıyla çevrilmiş “L’ours”unu da merkeze alıyor aslında. Filmde kahramanların her biri DiCaprio’laşıyor bir bakıma ama tam tersi mânâda. “L’ours” ile bağlantısı ise finalde gizli.
Elizabeth Banks röportajlarında, filmde insanın doğal yaşama karşı hükmedici tavrını eleştirdiğini ve her şeyin temelinde ayının intikamı olduğunu ifade ediyor. Bunu anlatma şekli saçma bulunabilir ama mizahın orantısız gücünden güzelce faydalandığı da aşikâr. Açıkçası, gerçekte yaşananlardan yola çıkarak “bunda gülünecek bir şey yok” tarzı yaklaşım, mizahın doğasındaki esneklikle örtüşmüyor. Elizabeth Banks’in yapmaya çalıştığı türler kırması herkese kahkaha attırmasa da ilginç bir seyir deneyimi sunuyor. Filmin oyuncu kadrosundaki büyük yıldız Ray Liotta’nın, vefatından önce tamamladığı son filmi olması ise “Çıldırmış Ayı”nın üzücü tarafı.
Vizyonda önce çıkanlar
“Missing/Kayıp”: Teknolojinin imkânlarını kullanarak masa başında gerilim yaratan “Searching”in tematik açıdan devam filmi. Film, farklı karakterlerle yine bir kayıp hikâyesi anlatıyor. June, Kolombiya’ya tatile giden annesinden haber alamayınca e-maillerinden sosyal medyada bıraktığı izlere kadar her ipucunu kullanarak onu bulmaya çalışıyor. Video oyunu gibi sürekli yeni bir engel çıkaran senaryosuyla filmde aksiyon hiç düşmüyor.
“Maybe I Do/Belki Evet, Belki Hayır”: Diane Keaton, Richard Gere, Susan Sarandon, Emma Roberts, William H. Macy gibi yıldız isimleri bir araya getiren romantik komedi, yıllar önce Robert Redford’la birlikte “Quiz Show” ekibinde yer alan Michael Jacobs’ın ilk sinema filmi. Birbirlerinden habersiz, birbirlerinin eşleriyle ilişki yaşayan iki çiftin çocukları evlenme aşamasına gelince bütün dengeler altüst olur.