Türk futbolunda ‘’Kulübü borçlandırdı, çekip gitti’’ cümlesini yıllardır duyarız. Asırlık birçok çınar, yönetimlerin yaptığı yanlış hamle ve planlamalar neticesinde kapanma noktasına gelirken, alt liglerde yaşam mücadelesi veriyor. Kocaelispor, Bursaspor, Sakaryaspor, Eskişehirspor gibi en çok taraftar kitlesine sahip olan kulüpler yıllardır yanlış borçlanmadan dolayı çıkmaz sokağa doğru ilerliyor.
Aslında bu kulüplerin bir örneği de Göztepe’ydi. Yönetimlerin yanlış transfer politikaları, doğru hesaplanmayan mali düzenlemeleri nedeniyle dibi gören Sarı-Kırmızılılar, Başkan Mehmet Sepil’in kulübü satın almasıyla yeniden şahlanmış ve Süper Lig’e kadar yükselmişti. Beş sezon boyunca Süper Lig’de mücadele eden Göztepe, geçtiğimiz sezon yeniden bir alt lige düştü.
İşte Mehmet Sepil’in ‘’Biz iyi iş adamı olduk ama futbolu iyi yönetemedik. Futbolu iyi yönetenlere devretmeliyiz’’ sözü belki de Türk futbolunda miladın başlangıcı oldu. Bu sözü Başkan Sepil’e söyleten aslında Nisan 2022’de yürürlüğü giren Yeni Spor Yasası’ydı.
Başta da söylediğimiz ‘’Kulübü borçlandırdı, çekip gitti’’ sözü Yeni Spor Yasası’yla birlikte tarihin tozlu sayfaları arasına girecek. Çünkü artık her yönetim kendi döneminden sorumlu olacak ve kulübü değil kendisini borçlandıracak. Bu da bir daha kulüplerin yanlış yönetimlerle borçlanmasının önüne geçecek.
Yeni Spor Yasası’nın bir diğer önemli sonucu ise yabancı yatırımcının önünü açması… İşin özeti aslında, işi ehline teslim etmek. Başkan Mehmet Sepil de bu yolu açan ilk isim oldu. ‘’Futbolu iyi yönetenlere devretmeliyiz’’ diyerek Göztepe’deki hisselerinin yüzde 70’ini Rasmus Ankersen’in CEO’luğunu yaptığı Sport Republic’e devretti.
‘Duruma bakıp hoca kovmam’
Elinde bir sihirli değnek varmış gibi Midtjylland ve Brentford’ta adeta peri masalı yazan Rasmus Ankersen, bir kulübün nasıl yönetilmesi gerektiğini en iyi bilenlerden… Ve ‘’Ligdeki duruma bakarak teknik adam kovmayacağım’’ diyor. Her kötü gidişin ardından faturanın teknik direktöre kesildiği Türk futbolu için ne kadar da yabancı bir söz değil mi?
Peki Sport Republic ve Rasmus Ankersen’in alameti farikası nedir?
Futbol, iyi taraftar, iyi organizasyon ve iyi yönetimle güzel… İşte Rasmus Ankersen bu birleşenleri odak noktasına koyuyor ve başarının temelini burada arıyor. Bunun için de her zaman ‘Veri Analizi’ne güveniyor. ‘’Benim için tek kriter, hedeflediğimiz performans verilerini yakalamak olacak’’ diyen Danimarkalı futbol adamına göre, maç kazanmak ya da lider olmak, “en iyi” olmanın kesin kanıtı değil. “İyi” olduklarına ancak, hedef verileri tutturdukları zaman ikna oluyor. Durumlarını, tabelaya bakarak yorumlamıyor.
Verilerin başarı için anahtar rolde olduğunu düşünen Rasmus Ankersen, Midtjylland ve Brentford’ta başarısını da doğru analize bağlıyor. ‘’Futbolda kendimize anlattığımız hikâyeler genellikle yanlıştır’’ diyen Ankersen ‘’Bir takım kötü sonuçlar aldığında ne olduğuna bakın. Taraftarlar ve medya bunu açıklamak için bir anlatının peşine düşerler. Takım başarılı olduğunda da durum aynıdır’’ sözlerini sarf ediyor.
İlk iş analiz departmanı
‘’Gözlerinize güvenmeyin’’ sözünden yola çıkan Rasmus Ankersen’in hem Midtjylland hem de Brentford’taki ilk yaptığı iş analiz departmanı kurmak oldu. Verilerle donatılan bir kulübün başarısız olma ihtimalini çok düşük gören Danimarkalı futbol adamı, veriler sayesinde her zaman bir sonraki durumun görülebileceğine inanıyor.
Ankersen’in transfer politikası ise kendi tabiriyle “en büyük” değil “en doğru” yetenekleri bulmak… Bu da içinde bulduğumuz futbol ikliminde ne kadar garip geliyor değil mi? Analiz departmanından elde edilen veriler sonrasında takım için en yararlı futbolcuları çıkaran Ankersen, bu sayede transfer politikasını belirliyor. Popülist transfer yerine her zaman takımın yararına olacak futbolcuyu transfer ediyor. Sadece genç olarak da düşünülmesin, yaşı ne olursa olsun takıma uyum ve yarar esas önemli olan…
Altyapı olmazsa olmaz
Veri ve transferden bahsettik o zaman Ankersen’in en başarılı olduğu yere geçelim; altyapı… Danimarkalı futbol adamı için bir kulübün mali olarak doğru yönetilebilmesi için altyapı olmazsa olmaz. Çünkü ne kadar yeni yetenek, o kadar başarı, o kadar mali kazanç demek! Sadece bir oyuncuyla değil, sürekli işleyen bir altyapı en önemli düşüncesi… ‘’Kendi altyapınızdan yetişen bir oyuncunun yerine yine altyapıdan bir oyuncu koyabiliyorsan başarılısınız demektir’ diyen Ankersen, dünyanın dört bir yanından oyuncu araştırıyor. Bakın izliyor demiyorum, araştırıyor diyorum. Çünkü Rasmus Ankersen için ‘İzlemek’ futbolda artık demode… Çünkü bir futbolcu için veriler en önemli bilgi kaynağı ve doğru veri ve bakış açısı oyuncunun geleceği için bir işaret…
İşte Rasmus Ankersen’in Türk futbolunun pek alışık olmadığı bakış açısı… Yeni Spor Yasası’yla birlikte ‘İşi ehline teslim eden’ Başkan Mehmet Sepil, bir devrimin başlamasına vesile oldu. Belki de bu anlaşma sadece Göztepe’nin değil, Türk futbolunun da kaderini değiştireceğe benziyor.
İngiliz basınında Göztepe satışı
Göztepe’nin satışı İngiliz basınında da yer aldı. Sport Republic şirketinin Southampton Kulübü’nü satın almasının ardından rotasını Göztepe ve Fransız Valenciennes’a çevirdiği belirtildi. Manchester City’nin sahibi City Football Group gibi bu şirketin de bir çok futbol kulübünü bünyesinde barındırma yolunda ilerlediği belirtildi.
Brexit sonrası İngiliz kulüplerinin Avrupa Birliği’nden yapacakları transferleri ligde oynatmalarına yönelik kurallar biraz daha sıkılaştı. Hollanda, Belçika, Portekiz ve Türkiye gibi Avrupa’nın 5 büyük liginin hemen altındaki liglerden takımların satın alınmasıyla ilgilenilmesinde bu faktörün de payı olduğu ifade edildi. Çünkü bunun için gerekli çalışma iznine yetecek puanlamaya, görece daha sıkı liglerde düzenli oynayan oyuncuların erişmesi, Çin, Danimarka, Polonya gibi ülkelerden geleceklerden daha kolay.
Tasarladıklarını gerçeğe dönüştürebilirlerse, oyuncuların gelişimlerine yardımcı olmak ve farklı bir deneyim sunmak için grup içindeki çeşitli takımlarda dolaşmaları da muhtemel olacak.