AYDIN HASAN Kahramanmaraş – Yaşar Pastanesi’nin sahibi ve Kahramanmaraş’tan çıkan dünya markası Mado’nun kurucusu üç kardeşin en büyüğü Mehmet Kanbur, fabrikanın nizamiye kapısının karşısına yerleştirilen konteynerde kalıyor.
Kahramanmaraş’ta dondurmanın yeni tarz serüveni, 1965 yılında buz fabrikasının açılması ile başladı. Eski tarz bir sokak dondurmacısı (dede) Mehmet Kanbur’un oğlu olan Yaşar Kanbur, 1969 yılında Aras Garajı’nın yanında küçük bir dükkan açtı. Dondurmacı dükkanı, 1980 yılında şehrin en işlek yerlerinden biri olan Trabzon Caddesi’ne taşındı ve Yaşar Pastanesi adını aldı. Yaşar Kanbur’un üç oğlu Mehmet, Atilla ve Erdal da dondurmacı oldu. Üç isim Mado’nun da kurucusu olacaktı. Şirketin başına geçen Mehmet Kanbur, özelleştirme sürecine giren Maraş SEK’i satın aldı ve dondurma üretimini daha ileri boyuta taşıdı. 1990’lı yıllardan itibaren Mado, önce Türkiye geneline yayıldı. Zaman içinde Kanada’dan Çin’e uzanan geniş bir coğrafyaya yayılarak dünyada dondurmanın bilinen önemli markalarından oldu. Mado ne kadar büyüse de, onun arkasındaki güç merkezi olan Yaşar Pastanesi hep Kahramanmaraş’ta kaldı.
310 kişilik kent
6 Şubat’taki iki depremde içinde bulunduğu binanın hasar görmesi nedeniyle Yaşar Pastanesi de kepenklerini kapattı. Mado’yu içinde barındıran Yaşar Dondurma Anonim Şirketi’nin Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kanbur ile şehir çıkışındaki iki fabrikasını birlikte gezdik. Ailesini İstanbul’a gönderen Kanbur, fabrikanın nizamiyesinin karşısına yerleştirilen iki odalı konteynerde kalıyor. 310 kişilik Mado konteyner kentinin kurulması için alt yapı çalışmaları sürüyor. Çalışanların kendisine daha çok “Ustam” diye hitap ettiği Mehmet Kanbur, Yaşar Pastanesi’nin bulunduğu binayı güçlendireceklerini belirterek, “Orası Mado’nun doğduğu yer, kapatmamız mümkün değil. Binayı güçlendireceğiz, yeniden faaliyete geçeceğiz. Ben çocukken şehrin nüfusu 21 bin idi, şimdi 1 milyon olmuş. Nasıl bırakıp gidebilirim ben bu kadim şehri, bu Maraş’ı? Evim hasarlı değil. Ama ben gidip evimde oturamam. Sonra dönerim deyip İstanbul’a da gidemem. Çalışanlarımız hep aynı ortamda yaşıyoruz. Burada, konteynerde yatıyorum” dedi.
‘Kıyamet kopuyor zannettim’
Mehmet Kanbur, söyleşimizde özetle şunları dile getirdi:
,“Ben deprem değil de sanki kıyamet kopuyor zannettim. 3 bine yakın çalışanım var. 60 şehit verdim. Bir defa hep beraber bir olmak zorundayız. Millet, devlet bir bugünkü yaraları sarmak zorundayız. Biz, bize düşeni biliyoruz. Bizim ölümüz de Maraş, dirimiz de Maraş, canımız da Maraş, kanımız da Maraş.
Çalışanları şehirde tutmak için bir takım politikalar izlemek lazım. Benim devletten isteklerim de bu yönde. Burayı cazibe merkezi haline getirelim. Van’daki de, Samsun’daki de Maraş’a gelsin. Bir maaş biz verelim, yarım maaş devlet versin. Elektriğe suya para almayın. 3 – 5 yıl almayın. TOKİ yarın evler yapacak. Bunu bedava verin ama 10 yıl Maraş’ta çalışmak kaydıyla. 10 yıl kalırsan ev sana bedava. O zaman Kahramaraş’ın ekonomisi ayağa kalkar.”
Yiğit düştüğü yerden kalkar
Deprem travmasının atlatılması için şehrin ekonomisinin ayağa kaldırılması gerektiğini belirten Kanbur, şöyle devam etti:
“Aynı zamanda şehri bir defa cazibe merkezi haline getirmek lazım. Adam dışarıdan geldiği zaman Maraş yıkılmış burada işim yok demeyecek. Yiğit düştüğü yerden ayağa kalkar. ‘Adamlar düştüğü yerden kalktılar helal olsun’ demeli. Kadim şehir burası 9 medeniyetin yaşadığı bir şehir. Burayı yeniden yapılandırmamız lazım. Maraş’ın bir hikayesi, geçmişi var. Bunu anlatamazsak ekonomik olarak da gideriz. Ekonomiyi düzeltemezsek buradan zengini de kaçar fakiri de kaçar. Bu şehir bizim her şeyimiz, doğduğumuz yer, öleceğimiz yer. Bunu ancak burada yaşayan insanlar yapar. Buradan gitmemiz mümkün değil. Bu kadim şehri ayağa kaldırmamız lazım.”