Anadolu Selçuklu Devleti ile Moğollar arasında 3 Temmuz 1243’te Sivas’ın Suşehri ilçesi yakınlarında 3 bin 50 rakımlı Kösedağ civarındaki Kösedağ Savaşı’ndan kalan 8 askeri zırh, dönemin en büyük savaşına ait tek maddi bulgu özelliği taşıyor. Zırhları Kösedağ Savaşı sırasında Sultan 2’nci Gıyaseddin Keyhüsrev’i koruyan askerlerin giydiği düşünülüyor.
Dönemin ustaları tarafından aynı boyuttaki demir halkalar örülerek yapılan zırhlar, savaşa dair tek kanıt özelliği taşıyor. Bir kişinin örerek bir araya getirmesinin yaklaşık 3 yılı bulduğu tahmin edilen 18 kilogram ağırlığındaki zırhlardan 1’i, Sivas Arkeoloji Müzesi’nde ziyarete kapalı özenle saklanırken, diğerlerinin ise Kültür ve Turizm Bakanlığı Nevşehir Bölge Laboratuvarı’nda bakım ve onarımı yapılıyor.
‘BU ZIRHLAR DIŞINDA ÖNEMLİ BULUNTU YOK’
Zırhlar hakkında bilgi veren Sivas Cumhuriyet Üniversitesi (SCÜ) Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Erdal Eser, “Bu savaş büyük bir yıkımdır. Elimizdeki tek kaynak olan İbn Bibi’nin kitabında aktardıklarına göre, çok hızlı ve çok büyük bir katliam gerçekleşmiştir. Bu savaştan sonra Anadolu bir daha toparlanamaz. Türklerin Anadolu’ya gelmesinden sonra yapılan çok sayıda muharebe var. Bunlarla ilgili elimize çok az veri geçse de Sivas Arkeoloji Müzesi’nde Kösedağ Savaşı’yla ilişkilendirdiğimiz bu zırhlar dışında önemli bir buluntu yok. Bu kalan 8 zırhtan 5’i iyi durumda, kalanları parça halinde. Bulundukları yerler, geldikleri çevreler ve tarihlendirme nedeniyle Kösedağ Savaşı’yla ilgili olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle hem dönemin askeri silah ve savunma araç gereçlerine ilişkin bilgi veriyor hem de savaş alanının gerçekten Kösedağ bölgesinde olduğunu netleştirecek veriler veriyor. Bu açıdan oldukça önemlidir. Selçuklu ordusunda sultanı koruyan özel bir kuvvet var. Bunların da kaynaklara göre ordu içerisinde bulunan yabancı ve paralı askerler olduğu biliniyor. Bu nedenle dönem açısından Selçuklu’nun hem sarayı hem de ordusu hakkında bilgi veriyor” dedi.
‘130 BİN HALKADAN OLUŞUYOR’
Zırhların o dönemde özenle yapıldığını vurgulayan Eser, “Zincir örgü denilen bir teknik kullanılıyor. Bu tekniğin Avrupa’da özellikle M.Ö. 3’üncü yüzyıldan itibaren verileri var. Bütün kültürlerde savunma araç gereçleri arasında zırh var. Doğu savunma anlayışı ve zırh imalatı içerisinde deri çok önemli bir yer tutuyor. Özel tekniklerle deriyi kalınlaştırıp hayati organları kapatacak şekilde kullanıyorlar. Ama bu zincir örgüde çok sayıda yapılmış sayısal denemeler var. Çok sayıda zincir halkası bir araya getirilerek ok ve kargı gibi çeşitli silahların vücuda zarar vermesinin engellenmeye çalışılması söz konusu. Bu açıdan batıda geliştirilmiş gibi görülüyor. Yapılan sayısal denemelerle altlı üstlü olarak bir zırh yapmak istediğinizde yaklaşık 130 bin halka üretmeniz gerekiyor. Sadece üst zırh için 2 bin ile 40 bin arasında halka sayısı değişiyor. Bunların ortalama ne kadar sürede üretildikleri deneysel çalışmalar ile ortaya konulmuş. 130 bin halkadan oluşan bir zırhı bir kişinin normal olarak örerek bir araya getirmesi yaklaşık 3 yıl kadar bir süreyi buluyor. Yoğun çalışmalarda ve büyük savaşlarda bunları üretenlerin sayısının artması bu zırhın üretim süresinin kısalmasına neden oluyordur. Ama çok ciddi bir emek harcandığı ortada. Teknik olarak bir halkaya 4 halka ya da bir halkaya 6 halka geçirilerek oluşturuluyor. Bu oluşturulurken teller çekme yöntemiyle ya da dövme yöntemiyle hazırlanıyor. Normalde 40 bin parçadan oluşan bir zırh için 760 metre tel gerekiyor. Bu teller bir araya getiriliyor, dövülerek veya perçinlenerek kapatılıyorlar ve örülerek zırh gerçekleşiyor” diye konuştu.
‘1 ZIRH 18 KİLO’
Zırhların savaş meydanına ağırlıkları nedeniyle kağnılarla getirildiğini belirten Eser, “Bu zırhlar savaş alanlarına götürülürken askerler üzerlerine giyinmiyorlar. Bunlar kağnı ve arabalara yükleniyor. Bunlar çok ağır olduğu için giyip gitmeleri mümkün değil. 1 zırh yaklaşık 18 kilo ağırlığında. Eksikleri olacağını, eteğinin uzun olacağını da düşünürsek 1 zırh yaklaşık 20 kilogram. 20 kiloluk zırh savaş anında o hareket esnasında giyinmek demek belki de yüzlerce kilo ağırlığa ulaşması demek. Bu malzemeler sultanı koruyan askerlerin giydiği malzemeler. Muhtemelen de pahalı ürünler olduğu için her askerin bu zırhı giyindiğini düşünmek mümkün değil. Doğu toplumlarını ve Türk askeri karakterini düşününce muhtemelen ağır gelirdi. Onunla hareket etmeleri de kolay olmazdı. Daha çok ordu içindeki yabancı milletlere ait kişilerin sultanı korumak için kullandığı malzemelerdir. Bu nedenle ben yaygın olduğunu düşünmüyorum” dedi.
KÖSEDAĞ SAVAŞI
Kösedağ Muharebesi, 3 Temmuz 1243’te Anadolu Selçuklu Devleti ile Moğollar arasında gerçekleşti. Baycu Noyan kumandasındaki Moğol ordusu ile karşılaşan Anadolu Selçuklu kuvvetleri, öncü birlikler arasında meydana gelen ilk çarpışmanın ardından dağılırken, Sultan 2’nci Gıyaseddin Keyhüsrev’in savaş meydanını terk etmesiyle, Moğol ordusu kolay bir zafer kazandı. Savaş, Selçuklu Devleti’nin yenilgi sonrası Moğol tabiiyetine girmesiyle sonuçlandı.