Sevilla, UEFA Avrupa Ligi Son 16 Turu ilk maçında Fenerbahçe ile karşı karşıya geldi. İspanyol ekibi, sarı-lacivertlileri 2-0’lık skorla devirdi. Fenerbahçe’nin mağlubiyetini spor yazarları yorumladı. Milliyet Gazetesi yazarlarından Ercan Güven, Jorge Jesus’un hamlelerini eleştirdi.
İşte Sevilla – Fenerbahçe maçının ardından yapılan değerlendirmeler…
JESUS RÖTAR YAPINCA / ERCAN GÜVEN
Aslında Fenerbahçe’nin ilk yarıda kazanacağı bir deplasmandı İspanya’da 2-0 kaybettiği… O kadar şahane başladı maça. O kadar etkili oynadı. Geçişlerde o kadar mükemmeldi.
Ne yazık ki, sadece ilk yarıda. Bir şans bir dalgınlık golüyle uçtu gitti olası zafer.
Buna karşın ilk devre La Liga’daki kötü gidişini UEFA Avrupa Ligi son 16 maçına taşıyan bir Sevilla vardı karşısında. Takımın yarısını değiştirmiş Sampaoli’nin orijini stoper olmayan Alex Telles ve Gudeli yanısıra henüz yeterli tecrübesi olmayan genç Nianzou ile kurduğu üçlü savunma Valencia’nın ağzının suyunu akıtıyor, Ferdi’ye en sevdiği iç koridorları yaratıyordu.
45 dakikada yedi pozisyon yakalayıp iki tehlike yaşayan Fenerbahçe’nin gol beklentisi bile Sevilla’nın altı katıydı.
Çünkü, sürekli öne çıkıp Kayserispor maçının ikinci devresindeki gibi oynayan sağ bek Ferdi ile birlikte dörtlü defans oynayan orta alanı sağlam tutan Fenerbahçe’de bir tek kötü oynayan bozuk moralli İrfan Can’dı… King ise her futbolcunun görevini yapmak için çabaladığı takımda görevini yapmaya çalışıp yapamayandı. Gol kaçırmaktan bitkin düştü adeta!
Fenerbahçe rakibin savunma arkasına attığı topları ya Arao ile topladı ya da ofsayt taktiğini çalıştırdı. Ağır denilen Samet ise zorlu deplasmanın ilk yarısında en hızlı en etkili stoperiydi Fenerbahçe’nin. İkinci yarı da sürdü ilk Avrupa deneyimindeki iyi futbolu.
Sevilla savunması o kadar yumuşaktı ki, hocası ikinci yarıya başlarken Alex Telles’i stoperden çıkarıp yerine Jordan’ı koymak zorunda kaldı. 56. dakikada uzaktan vurduğu şut Arao’ya çarptığı için Altay’ı ters köşe yatıran Sevilla’yı 1-0 galip duruma getiren o Jordan’dı.
Pozisyon olmadan çok kötü bir “şans golü” yedi Fenerbahçe. Resmen gol atma şansı çok düşük Sevilla’ya hayat verdi.
Çünkü Fenerbahçe ikinci devre rakip sahada hiç top tutamamaya başladı. Gündüz ile gece kadar farklıydı iki devre. Fenerbahçe’yi çizgilere doğru taşıyan Sevilla, arkadan çıkardığı demarke oyuncularla ortadan kaleye yaklaşmaya çalışıyordu. Jordan’ın golü de aynısıydı ve yön değiştirmese Altay’ın tutması işten bile değildi.
65’den sonra iki Jesus hamlesi geldi ve ilk devre gol kaçırmaktan yorulan, ikinci yarı ortadan kaybolan King’i çıkarıp Batshuayi’yi aldı. Crespo-Rossi değişikliği de yapılırken İrfan Can’ı oyunda tuttu hoca. Çünkü o kanat Ferdi ile birlikte Valencia’yı, Batshuayi’yi besleyen hücum hattı diye düşünüyordu ki, hataydı.
Ferdi yorulmaya başlayıp Sevilla Fenerbahçe’nin sağından gelmeye başlayınca Jesus bu kez Pedro ve Osayi’yi aldı Valencia ve sakatlanan Lincoln çıktı. Asıl yapılması gereken değişiklikte yine geç kaldı Jesus.
Hemen ardından Fenerbahçe ofsayt beklentisindeyken bir anda doğan pozisyonla Sevilla’nın ikinci golü geldi ve Jesus nihayet İrfan Can’ı çıkarıp Arda’yı soktu. Tabi ki, çok geçti.
Özetle Jesus katkısı yoktu İspanya’da. Hoca rötarlıydı.
Ne karın doyururdu, ne gideni geri getirirdi, ne de evsiz kalanların başına çadır veya konteynır olurdu ama her yaranın merhemi “moral” olabilirdi bir Avrupa galibiyeti. Üstelik maçın yarısında kazanmaya çok yaklaşmıştı Fenerbahçe.
Neyse ki, bu işin bir de Kadıköy’ü var. Bu Fenerbahçe burada bu Sevilla’yı yener de… Skor yeter mi tur atlamasına; orası bilinmez.
FUTBOL AFFETMEZ… / ŞANSAL BÜYÜKA
Fenerbahçe‘nin karşısında 20 takımlı İspanya liginde 16.sırada bulunan ve sıkıntılı günler yaşayan Sevilla değil, Avrupa kupalarını en fazla kazanan takım olan Sevilla vardı…
Fenerbahçe; Avrupa kupalarını kazanmayı alışkanlık haline getirmiş olan rakibi karşısında, özellikle ilk yarıda Süper Lig‘de bulamayacağı kadar pozisyon buldu, atamadı…
Valencia kaçırdı, Ferdi iyi vuramadı, Valencia bir daha kaçırdı… Hele Joshua King’in girdiği pozisyonlar… Karşı karşıya kaldığı pozisyonda kaleci Dimitrovic‘e bacak arası yapmak istedi olmadı, sonra Ferdi‘nin adrese teslim pasını nasıl üstten dışarı vurdu, inanılacak gibi değil…
İlk yarı bittiğinde düşündüm; bu pozisyonların yarısına Sevilla girse ne olurdu acaba? Gözlerimi kapattım, bu düşünceyi hemen, hızlıca kafamdan attım…
Jesus‘un hakkını teslim edelim… Macera aramayan, rakibe göre dizayn edilmiş bir onbirle sahaya çıktı… Göbekte üç stoper Serdar Aziz, Samet ve Szalai ile iyi bir duvar ördü… Yetinmedi; sola çektiği Szalai‘yi, Lincoln‘ün arkasına sarkıtıp kademeli bir savunma anlayışı oluşturdu…
Buna rağmen hep aklıma takılıyor… Sezona takımın en iyisi olarak başlayan, sonradan buhar olup kaybolan Osayi Samuel sağ geride, Ferdi önünde oynasa daha etkili olmaz mı acaba ? Ferdi demişken; bu kadar etkili bir – iki Avrupa maçı daha oynama şansı yakalarsa, değeri kaç milyon eurolara çıkar, hangi takımlar peşine düşer…
Hatırlatmak isterim; ilk yarı bittiğinde, Sevilla tek pozisyona giremeden soyunma odasının yolunu tuttu… Dilerim ikinci yarı da aynen böyle olur… Şimdilik noktayı koyalım, ikinci yarıya bakalım…
Futbol affetmiyor… Bu kadar kaçırırsan gerçekten affetmiyor… İkinci yarı ile birlikte rüzgar yön değiştirdi ve Sevilla‘nın arkasından itmeye başladı… Samet son saniyede altın bir dokunuş yapmasa, belki de ikinci yarıya gol yiyerek başlayacaktık…
Ama gol de gecikmedi… Futbolda şanssızlık varsa, o da geldi Fenerbahçe‘yi buldu… Jordan‘ın uzaktan şutunda kaleci Altay köşeye yatmış topu kontrol etmeye hazırlanıyordu ki, Arao‘nun diziyle buluşan top yön değiştirip gol oldu…
Fenerbahçe‘de uzun süredir “Altın makas“ olan Serdar Aziz ile geldiği günden beri eleştiriden kurtulamayan Samet‘in son derece iyi oynadıklarını söylemeliyim…
Ne kadar yorulmuş olursa olsun; Valencia‘yı çıkartıp aylardır oynamayan Joao Pedro‘yu sahaya sürmeyi Jesus‘a yakıştıradım… Valencia‘nın ölüsünün, Pedro‘nun dirisinden daha iyi olduğunu Jesus bilmiyor mu?
Fenerbahçe, çok egemen oynadığı ilk yarıda durumu, en alt limitten söylüyorum, en azından 2-0 yapmalıydı… Fenerbahçe’nin yapamadığını ikinci yarıda Sevilla yaptı… Bir daha gördük, bir daha yaşadık; futbol affetmiyor…