Can Şişman / Milliyet.com.tr – Merkez üssü Kahramanmaraş olan 7.7 ve 7.6 büyüklüklerindeki depremler milyonlarca ailenin hayatında derin izler bıraktı. Enkaz altında can veren sevdiklerinin acısıyla başa çıkmaya çalışan depremzedeler diğer yandan hayatta kalan sevdikleriyle birlikte hayata tutunmaya çalışıyor. Bu dönemde bazı aileler ise otizmli ve Down sendromlu çocuklarıyla çok daha zorlu bir sınavdan geçiyor. Evleri hasar gören bu aileler, depremin yarattığı maddi ve manevi zarar yüzünden altüst olan hayatlarında bir de çocuklarının özel durumuyla mücadele etmek zorunda kalıyor. Bu kişilerden biri de Hatay’da yaşayan Neriman Nas. 49 yaşındaki 3 çocuk annesi Neriman Nas’ın 6 Şubat tarihi öncesi ve sonrasında yaşadıkları, tüm Türkiye’ye bir asır gibi gelen Şubat 2023’ün adeta özeti gibi.
‘KENDİMİ HEP ‘HACIYATMAZ’ OLARAK GÖRÜYORDUM’
Hatay’ın Dörtyol ilçesindeki Ocaklı Mahallesi’nde yaşayan 49 yaşındaki Neriman Nas’ın hayatı tıpkı bölgedeki 13.5 milyonun yaşamı gibi derinden sarsıldı. Güleryüzü ve tükenmeyen enerjisiyle hayatı boyunca karşılaştığı zorlukların üstesinden gelmeyi başaran Nas için önce Kahramanmaraş’taki depremler, sonrasında ise Hatay’daki artçılar önemli bir dönüm noktası oldu.
Bugüne kadar yaşadığı zorluklar karşısında kararlı ve pes etmeyen bir tavır içinde olduğunu söyleyen Nas, “Açıkçası bugüne kadar kendimi hep ‘hacıyatmaz’ olarak görüyordum. Birçok zorluğa rağmen hep hayatta kaldım, hep yola devam ettim. Hatay’ın iklimi gibiydim. Yaşadığım hiçbir şey beni düşüremedi. Dört mevsim gibiydim, kendimi toparlamasını bildim. Ama 6 Şubat’tan sonra her şey değişti. Bugüne kadar kendime hep ‘En azından ölüm yok’ diyordum. Ancak birçok kişi gibi ben de en sevdiklerimi kaybettim. Bundan sonra kendimi hâlâ ‘hacıyatmaz’ olarak görebilir miyim, pek emin değilim” dedi.
DÜZENİNİN BOZULMASINI HİÇ SEVMİYOR
Doğma büyüme Hataylı olan Neriman Nas, çocuklarına âşık bir anne. Cezaevindeki kocasından boşanmak için gün sayan ve güçlü karakteriyle onu tanıyan herkesi adeta büyüleyen Neriman Nas’ın küçük kızı Pınar da lise mezunu olan 20 yaşında bir genç kadın. Her daim annesinin yanında ve onun adeta sağ kolu gibi. Büyük kızı Gizem ise Nas’ın gurur kaynağı. Türkçe öğretmeni olan Gizem, evlenip kendine yeni bir hayat kursa da her zaman annesinin ilk gözağrısı. 17 yaşındaki ortanca çocuk Mahmut ise otizmli bir genç.
Birçok otizmli çocuk gibi o da başta TODEV Otizm Vakfı olmak üzere birçok vakıf ve derneğin takibi altında. Otizmli gençlerin hayata tutunması için kilit rol oynayan eğitim sürecinden de geçen ve her zaman annesinin gözbebeği olan Mahmut, teknolojiyle iç içe ve teknolojik aletleri ustaca kullanabiliyor. Pek çok otizmli gibi o da mekan değiştirmeyi ya da düzeninin bozulmasını sevmiyor. Doğup büyüdüğü evden uzaklaştığı her an hem Mahmut hem de Neriman Nas için ciddi bir sınav anlamına geliyor.
DİŞ TEDAVİSİ İÇİN İSTANBUL’A GELDİKLERİNDE SİNİRLİ VE GERGİNDİ
Deprem felaketinden yalnızca birkaç ay önce Mahmut’un diş tedavisi sebebiyle İstanbul’a gelen anne ve oğul için hayat olağan seyrinde ilerliyordu. Oğlunun otizmli olduğunu bilen, başta TODEV Türkiye Otistiklere Destek ve Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Arzu Gökçe olmak üzere birçok kişiyle iletişim halinde olan Neriman Nas, Mahmut’un Hatay’daki evlerinden uzaklaştığı andan itibaren düzeni bozulduğu için sinirli ve gergin tavırlar sergilemeye başladığını fark etti.
İstanbul’da sağlık sebebiyle bulundukları günler boyunca oğlundaki psikolojik değişimi gözlemleyen Neriman Nas, oğlunu olumsuz yönde etkilediğini düşündüğü İstanbul yolculuğunu noktaladı ve Mahmut’la birlikte tekrar Hatay’daki evlerine döndü. Yıllardır yaşadığı evden uzaktayken hayatında ilk defa annesine fiziksel şiddete yol açacak hareketler sergileyen Mahmut, Hatay’daki evlerinde sakinlemeye başladı. Ancak takvimler 6 Şubat’ı gösterdiğinde ne Mahmut ne de annesi Neriman tıpkı 13.5 milyon vatandaş gibi başlarına gelecek felaketin henüz farkında değildi.
‘O AKŞAM ADANA’DAKİ YIKILAN 14 KATLI BİNADA OLACAKTIK’
5 Şubat günü Neriman Nas’ın aslında bir planı vardı. 49 yaşındaki Nas, oğlu Mahmut, büyük kızı Gizem ve kızının kocasıyla birlikte 4 kişi olarak Adana’ya gitmeyi planlamıştı. Adana’da çok sevdiği erkek kardeşi Bülent Yalçın yaşıyordu. Bülent Yalçın evliydi. Eşi Ayşegül ve oğlu Arda ile birlikte mutlu bir hayat süren Bülent Yalçın, kız kardeşi Neriman ve yeğenlerini evine davet etmişti. Neriman Nas, hayatını değiştiren o anı şöyle anlattı:
“Kardeşimin eşi Ayşegül’le kız kardeş gibiydik. O akşam telefonda onunla Adana’ya geldiğimizde ne yemek yapacağımızdan bile bahsetmiştik. Her şeyi planlamıştık. 5 Şubat akşamında aslında Adana’da, kardeşimin ailesinin evinde olacaktık.”
Neriman Nas ve çocukları, 5 Şubat akşamında Adana’da değil Hatay’da kaldılar. Son anda gitmeyi bir gün erteleyen Neriman ve çocukları tamamen tesadüfen hayatta kalacaklarını bilmiyordu.
EVLERİ ‘AĞIR HASARLI’ OLARAK GÖRÜNÜYOR
Merkez üssü Kahramanmaraş olan depremlerin büyük yıkıma yol açtığı illerden biri de Adana’ydı. Bülent Yalçın ve ailesi, Adana’da yıkılan 14 katlı bir binada oturuyorlardı. Gece yaşanan 7.7 büyüklüğündeki ilk depremde bina tamamen çöktü ve üçü de hayatını kaybetti. Neriman Nas ve ailesi yalnızca bir gece önce Adana’ya gitselerdi onlar da o evde olacaklar ve şu anda hayatta olmayacaklardı. Hayatta olduklarına sevinemeyecek kadar derin bir kayıp yaşayan Neriman Nas, yaşadığı duyguyu şöyle tarif etti:
“Kocaman bir boşlukta gibiyim. Hayatta kaldığım için ne mutluyum ne de mutsuzum. Sanki şu anda hiçbir hissim yokmuş gibi.”
Üstelik Nas’ın yaşadığı kayıplar yalnızca erkek kardeşi ve ailesiyle sınırlı değil. Nas, özellikle Antakya’da çok sayıda yakını ve arkadaşını kaybetti, birçoğuna ise hâlâ ulaşamıyor. Depremden sonra yaşadıkları ev ciddi hasar alan Neriman Nas’ın ailesinin bu evi e-devlet kayıtlarında ‘ağır hasarlı’ olarak gözüküyor.
FİZİKSEL ŞİDDET UYGULAMAYA BAŞLADI
Depremden sonra psikolojik anlamda tamamen olumsuz yönde etkilenen Mahmut, tıpkı İstanbul’da geçirdiği dönem gibi gergin ve huzursuz. Birçok artçıdan sonra kendini tedirgin eden Mahmut, özellikle ilk depremden sonra annesi Neriman’a sıklıkla fiziksel şiddet uygulamaya başladı. Sıklıkla annesinin elini ısırmaya çalışan ve annesine fiziksel olarak zarar vermek isteyen Mahmut’u sakinleştirebilmek için büyük bir çaba sarf eden Neriman Nas’ın yakınları, kadının yaşadığı zorlu durumları sosyal medyada paylaşmaya başladı.
Acil bir yardıma ihtiyaç duyan Neriman Nas için sosyal medyada adeta seferberlik ilan edildi. Neriman Nas’a yardım eli uzatmak isteyen birçok kişi gerek yurt içi gerekse yurt dışından başta Arzu Gökçe olmak üzere Neriman Nas’ın ihtiyaçları için harekete geçti. Telefonda fiziksel şiddete uğradığına tanıklık ettiğimiz Nas, battaniye ihtiyacı olmadığını, yalnızca oğluna bir yaşam alanı kurmak için bir konteynere ihtiyaç duyduğunu sıklıkla vurguladı.
Milliyet.com.tr olarak Neriman Nas’a telefonda ulaştığımız gece, onun otizmli oğlu tarafından fiziksel şiddete maruz kaldığına tam yarım saat boyunca tanıklık ettik.
‘BANYO VE MUTFAK KURMA KONUSUNDA YARDIMA İHTİYACIM VAR’
Depremin üzerinden 15 gün geçtikten sonra Neriman Nas, en büyük ihtiyacı olduğunu özellikle belirttiği konteynere Denizlili bir MÜSİAD üyesi sayesinde kavuştu. Yaşlı annesi ve çocuklarıyla birlikte ağır hasarlı evde kalmaya devam eden Neriman Nas, henüz konteynerda oğlu için bir yaşam alanı kurabilmiş değil. Özellikle mutfak ve banyo gibi ihtiyaçlar için ağır hasarlı evi kullanmak zorunda kalan Neriman Nas, kendisine ulaşan konteynerden ötürü çok mutlu olduğunu söylese de başkalarından sürekli yardım talebinde bulunan bir kişi olarak görülmekten ya da algılanmaktan özellikle rahatsızlık duyuyor. Ancak birçok yakınını kaybettiği için oğlu Mahmut’la birlikte hayatlarına nasıl devam edecekleri konusunda ciddi bir kaygı yaşıyor.
Depremden sonra Mahmut’u görmeye birkaç psikologun geldiğini söyleyen Nas, oğlunun yanından ayrılması fikrine ise karşı çıkıyor. Oğlunun, yaşadıkları eve yakın bölgede mutlu olacağını söyleyen Nas, “Birbirimizden ayrı yaşayamayız Mahmut’la. Benim hayatımın merkezi Mahmut. Ona acilen bir yaşam alanı kurmalıyım konteynerde. Ama ne yapmam gerektiği konusunda, özellikle konteynera banyo ve mutfak kurma konusunda yardıma ihtiyacım var” diye konuştu.
‘OĞLUM KALABALIK ORTAMLARI, APARTMANLARI SEVMİYOR’
Oğlunun bir başka şehirde, özellikle İstanbul gibi kalabalık bir yerde yaşayamayacağını söyleyen Neriman Nas, “Bizim kıyafete, battaniyeye ihtiyacımız yok. Bana villa da saray da verseler yine de Hatay’da kalmak istiyorum. Oğlum kalabalık ortamları, apartmanları sevmiyor. Geriliyor. İstanbul’da yarım kalan diş tedavisinde o kadar kötü oldu ki mecburen buraya döndük ve zaten sonra da deprem oldu. Ben bir iş yerinde çalışsam şu anda oğluma bakacak birine ihtiyaç var. İşten kazanacağım para bakıcıya gidecek, elimde bir şey kalmayacak, geçinemeyeceğiz. Üstelik bakıcılar, otizmli bir çocuğa sahip ailelerden çok daha fazla para talep ediyorlar” dedi.
2015 yılından beri Neriman Nas’ın yaşadıklarına tanıklık eden TODEV Türkiye Otistiklere Destek ve Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Arzu Gökçe, şunları söyledi:
“Hiçbirimiz bu kadar büyük bir afeti daha önce yaşamamıştık. Kimilerine geç kaldık, kimilerine ‘Yalnız değilsiniz’ dedik. Batıya gelecek otizmli kardeşini evine kabul etmekte zorlanan ablayı da Adıyaman’da tüm yakınlarını kaybeden ve İstanbul’a gelen ailenin ‘Ailem sizsiniz’ cümlesi de kulaklarımızdan silinmeyecek. Artık acil bir ‘engelli afet eylem planı’ ve önceden belirlenmiş toplanma alanları organizasyonunu yapmamız gerekiyor. Bunun önem ve gerekliliğini bu üzücü süreçte sahada deneyimledik. Afetlere hiçbir zaman hazırlıksız yakalanmamalıyız. Bu çalışmalar için, bakanlıklarımızla yapılacak çalışmalar için hazırlıklarımız başladı.”
Otizmli gençlerin psikolojisine dair hatırlatmalarda yapan psikoterapist ve Otizm TV editörü Özgür Atlas da, “Otizmli çocuklara göre dünya zaten tehlikelerle dolu, belirsiz ve kaotik görünür, hissedilir ve bu tarz durumlar birkaç nedenden dolayı daha da karmaşık, derin ve zorlayıcı bir hale dönüşebilir. Rutinlerinin değişmesi, istediklerine hemen ulaşamamaları, güvenli yaşam-beslenme alanlarına ulaşamama gibi durumlar ister istemez onların kaygı-öfke-şiddet üçgenine yönelmelerine neden olabilir. Eğer ebeveynlerinin de kayıpları ve kendi güvenlik alanlarıyla ilgili kaygıları varsa çocuğun bunu da hissetmesi, farkına varmasıyla ebeveyn için daha zorlayıcı durumlar ortaya çıkacak hale dönüşür. Bizim önerimiz, uzmanlarla yoğun iletişim içinde ebeveynlerin kendi sosyal gruplarını oluşturmaları, bir iş birliği ve iş bölümü çerçevesinde dayanışarak sorunlara kendi içinden gelen güçleri kadar yapabileceklerini anladıkları sosyal ortamlar yaratmaları. Her birimiz güvende olana kadar yapılacak çok iş var” açıklamasını yaptı.