ÖNDER YILMAZ/ANKARA- Vatandaşın her sorununa çare aradığı Kamu Denetçiliği Kurumu(KDK), Kahramaraş merkezli deprem felaketini hem sahada yardıma koşan elemanları hem de kuruma yapılan şikayet ve başvurular üzerinden analiz etti.
Milliyet’e konuşan KDK Başkanı Şeref Malkoç, KDK’nın deprem bölgesindeki çalışmaları ve kurumun yaptığı analizi paylaştı. “Depremin önlenmesinin mümkün olmadığına göre depremden önce tedbir almalıyız” diyen Malkoç, vatandaşa, mütehahhide, yerel yöneticilere, devlet yöneticilerine önemli görevler düştüğünü kaydetti. Dünyanın bütün kıtalarında Çin’den sonra en çok inşaat yapanların Türkler olduğuna dikkat çeken Malkoç, “ABD’den Güney Amerika’ya, Afrika’dan Ortadoğu’ya, Avrupa’dan Asya’ya kadar Türklerin yaptığı uluslararası inşaatlar işçilik ve mühendislik bazında çok kaliteli ve beğeniliyor, tercih ediliyor.
Malkoç, “Dünya standartlarında çok iyi inşaatlar yapıyoruz ama nasıl oluyor da Türkiye’de depremlerde bu kadar bina yıkılıyor, bu kadar zaiyat oluyor. Türk mühendis ve müteahhitlerinin yurt dışında yaptığı binalarda depremde ve afetlerde yıkılan yok. Bu nasıl oluyor?” sorusunu sorduklarını kaydetti. Malkoç, sorunun temelinde üç problemin yattığını ilişkin tespitte bulunduklarını açıkladı.
Denetim kötü
Malkoç, depremin faciaya dönüşmesindeki en önemli eksikliğin mevzuatın iyi olmasına rağmen inşaat esnasında denetimlerin çok kötü yapılması olduğunu söyledi.
İkinci önemli sıkıntının arsa sahipleri ve mütehahhitlerin doyumsuzluğu ve para kazanma hırsı olduğuna dikkat çeken Malkoç, şöyle devam etti:
“Özellikle şehirlerde müteahhitlerin yaptığı binalarda arsa sahiplerinin inanılmaz aşırı talepleri oluyor. ‘Kat karşılığı yüzde 60 – 70’le veririm’ diyor. Bu noktada aşırı bir doyumsuzluk para kazanma hırsı var. Bu sefer müteahhitler de kar hırsıyla ve denetimde zayıf olduğu için malzemeyi eksik kullanıyor, demiri kaliteli kullanmıyor, kaliteli işçi, mühendis çalıştırmıyor ve denetimden kaçıyorlar. Gidiyor belediyeden beşkat olan yere çeşitli oyunlarla zorlayarak 10 kat yapı izni çıkartıyor. Yani bu doyumsuzluk bizi yıkıyor. Düzgün doğru çalışanlar yok mu var. Bu depremde de görüldü. Bir tabağın bile kırılmadığı binalar var.”
Vebal belediyelerde
Malkoç, sorunun oluşumunda belediyelerde de vebal olduğuna vurgu yaparak “Beledeyiler, imar ve inşaat konusunu, iyi ve düzenli olup olmamasından ziyade bir gelir kapısı olarak görüyorlar. Ve çok sayıda da usulsüz rüşvet denebilecek ahlaksız işler var. Yine hepsi için söylemiyoruma am çoğunluğu böyle” diye konuştu. “Bunlar oluyor mu olmuyor mu?” diye soran Malkoç, bu üç neden bir araya gelince Türkiye’nin felaketin altında kaldığını söyledi.
Olağanüstü İstanbul yasası çıkmalı
İstanbul depremi olasılığına da vurgu yapan Malkoç, “İstanbul çağrısı”nda bulunarak “Mutlaka hazırlık yapmak gerekiyor. En acil yapılması gereken TBMM’de bütün partilerin desteğiyle İstanbul depremiyle ilgili olağnaüstü yetkilere haiz özel bir kanun çıkması lazım. Mülkiyetle, inşaatla ilgili düzenlemeler ve bazı sınırlamaların getirilmesi gerekecek. İşte o kanunla İstanbul depremi olmadan önce tespit edilen ve yakılması gereken binalar yıkılmalı” değerlendirmesini yaptı. Türkiye’nin 13,5 milyon insanın etkilendiği Maraş, Hatay ve Adıyaman’ın yaralarını çabuk sarabileceğini dile getiren Malkoç, “Ama İstanbul’da Allah göstermesin tedbir almazsan deprem olursa İstanbul bu ülkenin kalbi, beyni. Oradaki tahribatı düzeltmek çok uzun zaman alır. İstanbul düşerse Türkiye kalkamayacak şekilde düşer” diye konuştu.