Kahramanmaraş merkezli deprem, inşaatları oluşturan tüm birimlere farklı şekilde yaklaşılmasını hatırlattı.
Bir daha bu boyutta bir facianın yaşanmaması için tüm birimlerin dehe dikkatli ve daha kalifiye olması için yöntem arayışına girildi.
Deprem Bölgesi’nde incelemelerde bulunan ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Erdem Canbay, Türkiye’deki deprem mevzuatlarının yeterli olduğunu ancak Tıpta Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı (TUS) benzeri bir sınav ile yetkin mühendisliğin getirilmesi gerektiğini belirtti.
“TUS benzeri sınavlar yapılmalı”
Türkiye’de yetkin mühendislik sisteminin hayata geçmesi için doktorluk eğitimini örnek olarak veren Canbay, Tıpta Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı’na (TUS) benzeri sınavların bu alanda da yapılması gerektiğini savunarak şöyli konuştu:
Tıpta 4 değil 6 sene okunuyor. Ondan sonra dünyanın nerdeyse en zor sınavı olan TUS’a giriyorsunuz, kazanırsanız en az 4 sene daha okuyorsunuz. Ondan sonra örneğin ‘ben kardiyalog oldum’ diyorsunuz. 6 artı 4 toplam 10 senenin sonunda uzmanlaşmış kabul ediliyorsunuz ve belli haklara sahip oluyorsunuz. Türkiye’de inşaat mühendisliğinde ya da öbür mühendisliklerde de böyle bir yaklaşım yok maalesef. Bunun düşünülmesi gerekiyor.
“Türkiye’deki deprem mevzuatları yeterli”
Türkiye’deki deprem mevzuatları yeterli. Buradaki anahtar kelime, eğitimli, yetkin mühendise ihtiyacın bulunması. Bunun için 4 senelik mühendislik eğitimi yetmiyor. Tüm detayları 4 senede mühendis adaylarına öğretmemiz mümkün olmuyor.
“Bir doktor 6 yıl eğitimden sonra pratisyen olabiliyor”
Tıp eğitimini örnek gösteren Canbay, bir doktorun yetişmesi için gereken 6 sene sonunda sadece pratisyen hekim olunabildiğini belirterek, şöyle devam etti:
Pratisyen hekim, her ilacı yazamıyor, ameliyat yapamıyor ama bir inşaat mühendisi 4 sene okuduktan sonra istediği her şeyi yapabiliyor. İnşaat mühendisi, mezuniyet belgesini aldığı günün ertesi günü, isterse Türkiye’nin en yüksek binasının, isterse en büyük barajının altına imzasını atar. Bütün dünyada, inşaat mühendisliğinde mezun olduğunuz zaman hiçbir imza yetkiniz olmaz. Zamanla tecrübeyle ve belli sınavlara girerek imza yetkilerini kazanırsınız. Türkiye’de yetkin mühendislik sisteminin hayata geçmesi için İnşaat Mühendisleri Odası ile beraber çok uğraşıyoruz. Ama maalesef bir şekilde hep geri döndü. ‘Ellerindeki diplomayı göstererek bu kazanılmış bir haktır’ dendi. Elbette kazanılmış bir hak. Biz 4 sene sonrasında, inşaat mühendisi olmasınlar demiyoruz ki… Ancak belli yükümlülükleri, belli sorumlulukları alabilmek için bunları yapabilme kabiliyetine sahip olduklarını göstermeleri gerekiyor.
Yeni mezunlar büro açarsa
Prof. Dr. Canbay, yetkin inşaat mühendisliği sistemi için önerilerini şu şekilde anlattı:
Yeni mezun inşaat mühendisine ‘Hiçbir şey yapma.’ demiyoruz elbette. Zaten yeni mezun olmuş bir mühendis eğer ofiste çalışacaksa yine çalışmaya devam ediyor. Ama üzerinde daha tecrübeli başka mühendisler oluyor, zaten imzayı genelde onlar atıyor. Bu arada hesaplama, modelleme, analiz yapıyorlar, o arada işi öğreniyorlar. Yani bir tecrübe ediniyorlar, mühendislik önsezisi kazanıyorlar. Zaten gerçekte olan da bu. Esasında bu sistem bir şekilde var ama yeni mezun isterse birinin yanında çalışmadan bürosunu açıp kendi kendine ‘Her hesabı yapıyorum.’ diyebilir. Oysa bunu diyememesi gerekir. Deprem ayrı bir konu. Bizden 4 seneden mezun olan mühendis adayı hiç deprem dersi almıyor değil. İsterse birkaç dersi almış oluyor ama bunun yüksek lisansını yapmalı. Bu önemli. ‘Ben deprem üzerine çalışacağım.’ diyorsa depremle ilgili konuların dersini alsın ve ondan sonra uzmanlaşsın. Çünkü bu alanda çok konu var. Yani hem hesap hem imalat, yapım tarafı var.
“Kimse kontrol edemez bu çıktıları”
İnşaat mühendisliğinde, hesaplama tarafında da eksikler bulunduğunu dile getiren Canbay, şöyle konuştu:
Bilgisayar programlarının kölesi olmamak gerekiyor. Tamam bilgisayar programları gerekli çünkü günümüzde bilgisayarsız hesap yapmak mümkün değil. Analiz sonunda bilgisayar bir kontrol listesi çıkarıyor. Bilgisayarda yapılan modelleme gerçek bina değil, sadece bir yol gösterici. Ne kadar doğru modellerseniz gerçeğe yakın, yol gösterici sonuç alırsınız. Maalesef şu anda bir hayali bina modellenip kontrol listesinde her şeye ‘tamam’ dedirtme oyunu oynanıyor. Sonra binlerce sayfa çıktı alınıp rapor diye sunuluyor. Kaldı ki kimse kontrol edemez bu çıktıları. Denetim firmaları da sadece bu kontrol listesindeki ‘tamam’lara bakarak onay veriyorlar. Bu yaklaşım doğru değil, çok yanlış.
“Bilgisayara veri giren teknikere dönüştü inşaat mühendislerimiz”
Bilgisayar programlarının birçok limitleri, kabulleri ve kısıtları olduğuna dikkati çeken Canbay, şunları kaydetti:
Bunların farkında olup gerçek yapıyı doğru modellemeliyiz. Şu anda öyle yapılmıyor. Bilgisayara veri giren teknikere dönüştü inşaat mühendislerimiz. Böyle olmamalı. Onun için iyi bir eğitim alıp, mühendislik önsezisi ve kazanılan tecrübeyle deprem geldiğinde kuvvetlerin binada nasıl akacağını nasıl doğru dağıtılacağını görüp hesaplardan ne çıkacağı öngörülebilmeli. Bilgisayar, sadece buna yardımcı olmalı. Şimdi tam tersi. Maalesef mühendislerimiz, bilgisayara veri giren teknikerlere dönüştü. Hesap sonucu neyse tümüyle doğru kabul ediliyor, bir mühendislik süzgecinden geçirilmiyor. Tehlikeli ve hatalı bir yaklaşım bu.