Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serkan Ayan, binlerce insana mezar olan yapılarla ilgili soruşturma süreçleri hakkında bilgi verdi. Prof. Dr. Serkan Ayan, normal koşullarda bina yıkıldıktan sonra Cumhuriyet savcılıklarının olaya el koyduğunu, bilirkişi vasıtasıyla numuneleri alıp kontrolleri yaptığını belirtti. Binanın neden yıkıldığının teknik olarak tespit edilmesinin ardından yargılama sürecinin başladığına dikkati çeken Prof. Dr. Ayan şöyle devam etti:
“Yaşadığımız olay o kadar büyük ki; yıkılan bölgede adliyelerin zarar görmesi, hâkim, savcı ve bilirkişilerin hayatlarını kaybetmesi nedeniyle teknik olarak buna yetişmek imkansız hale geldi. Bu büyük insan kaynağının kaybedilmesi nedeniyle, bu tespitlerin yapılabilmesi için Adalet Bakanlığı çok sayıda savcı görevlendirdi. Barolar Birliği’nin mimar, mühendis odalarının organizasyonları var. Çevre illerden bilirkişiler oraya gidip tespit yapıyorlar. Bir avukat ve inşaat mühendisinden destek alınarak numune alınması ve bunun hangi taşınmazdan alındığının belgelenmesi gerekir.”
Baro ve odalarla işbirliği
Yargılamada delilin çok önemli olduğunun altını çizen Prof. Dr. Ayan, şöyle devam etti:
“Binaların demirlerinden, birleşim noktalarından beton kesitlerin alınarak muhafaza edilmesi, poşetlenmesi, mühürlenmesi gerekir. Numune doğru alındıktan sonra ileride analiz edilecek ama laboratuvarlar da zarar gördüğü için bu numuneler muhtemelen başka şehirlere gönderilecek. Benim önerim barolar ve mimar mühendis odaları ile iletişime geçilmesidir. Çevre şehircilik müdürlükleri ve belediyelerle iletişim kurularak enkaz kaldırılmadan önce bu tespitlerin yapılması lazım. Eğer hiçbir imkan yoksa o binayla ilgili televizyonda çıkan kamera görüntüleri ya da fotoğraflar dahi dava konusu olduğunda delil değeri taşıyabilir.”
10 yıl içinde vatandaş yargıya başvurabilir
Depremzedelerin uğradıkları maddi ve manevi zararlar için tazminat davaları açabileceğini belirten Prof. Dr. Ayan, Yargıtay’ın dava başvuru süresiyle ilgili 1999 depreminden sonra ortaya koyduğu ilke kararları bulunduğunu hatırlattı. Zaman aşımı süresinin deprem tarihinden itibaren başladığını belirten Ayan, vatandaşların davayı geç açmaları nedeniyle zaman aşımı sorunuyla karşılaşmayacağını kaydetti. Ayan, “Örneğin 2023 yılında deprem oldu. 2000’de yapılan bir binada kurallara uyulmadığında, deprem tarihten itibaren 10 yıllık süre içinde vatandaşlar müteahhitlere dava açabilirler. İnşaat yapılması teknik olarak mümkün olmayan yere ruhsat verildiyse onayı veren belediyenin zarar gören vatandaşa karşı bir tazminat zorunluluğu olur” dedi.
‘Projeler muhafaza edilmeli’
Delil tespiti konusunda uzman desteği alamayan vatandaşların kendilerinin de bir tutanak tutabileceğini anlatan Ayan, şu önerilerde bulundu:
“Bazı örnekler alıp poşete koyabilirler. Müteahhit yıkıntıyı alıp atmaya çalışıyorsa ve o aşamada savcılık, polis ya da jandarmayı arayarak çözüm üretemediyseniz yıkıntılardan fotoğraflar alabilirsiniz. Bu basit fotoğraflar dahi delil olabilir. Yıkılan binaların enkazlarında beton parçalarının un gibi dağıldığını görüyoruz. İçinde kağıt, çuval parçaları ya da deniz kabukları var. Bu başlı başına bina yapma tekniğine uygun davranılmadığını gösteriyor. En azından o binayı yapan müteahhidin sorumlu olduğunu kanıtlamak için bu bile tek başına yeterli. Bu delillerin analiz edilmesi noktasında projelerin de dikkate alınması lazım.
‘İspat problemi olabilir’
Bazı yerlerde müteahhitlerin delilleri karartmaya çalıştığı yönünde duyumlar aldıklarını belirten Prof. Dr. Ayan, “Vatandaşlar enkazdan çıkarıldıktan sonra molozu alıp atanlar oluyor. Buna mutlaka engel olmak lazım. Aksi takdirde ilerideki yargılamalarda çok ciddi ispat problemi ortaya çıkabilir. Konu yargı organlarının önüne geldiğinde delillerin usulüne uygun toplanıp, toplanmadığıyla ilgili bir değerlendirme yapılacak” dedi.