Dermatolog Dr. Menteşoğlu, mavi ışığa maruz kalmanın kaçınılmaz olduğuna dikkat çekerek, “Mavi ışık, görünür ışık spektrumunda en kısa dalga boyunda (380 -500 nm), dolayısıyla en yüksek enerjide olduğu için genellikle yüksek enerjili görünür ışık olarak adlandırılır. Mavi ışığın ana kaynağı ise güneştir. Ek kaynaklar arasında cep telefonları, bilgisayarlar, laptoplar ve televizyonlar gibi dijital ekranlar, LED’ler ve floresan aydınlatma yer alır. Bu nedenle mavi ışığa maruz kalmak kaçınılmazdır. Mavi ışığın, UV ışığına kıyasla daha uzun dalga boyu ve daha düşük enerjisi nedeniyle, ciltte daha derine nüfuz ettiği düşünülüyor. Mavi ışığın reaktif oksijen radikalleri (ROS) üretimine sebep olduğu ve ciltte UV radyasyonuna benzer şekilde DNA hasarına ve hücre işlev bozukluğuna neden olabileceği gösterilmiştir” dedi.
“KOYU CİLT TİPİNDE LEKE ARTIŞI”
Cilt hücrelerinin ROS’a aşırı maruz kalmasının cilt bariyerine zarar verebileceğine değinen Dr. Menteşoğlu, bu durumun aynı zamanda yaşlanmaya, lekelerin artışına ve cilt lekesine yol açabileceğini de belirtti. Dr. Menteşoğlu, “Mavi ışıkla oluşan oksidatif stresin, pigment üreten öncül hücrelere etki ederek ciltte leke artışına yol açtığı düşünülüyor. Bu konu hakkında çalışmalar henüz, sadece daha koyu cilt tipine sahip kişilerde, görünür ışığa maruziyete cildin leke artışıyla tepki verdiğini göstermiştir. Mavi ışığın, cilt hücrelerinde kolajeni bozduğu ve aynı zamanda yeni kolajen oluşumunu da bloke ederek cilt onarımını engellediği ve foto yaşlanmaya katkıda bulunduğu gösterilmiştir” ifadelerini kullandı.
“BİYOLOJİK ETKİLERİ HENÜZ TAM OLARAK ANLAŞILAMAMIŞTIR”
Mavi ışığın dalga boyu ve yoğunluğunun tedavinin amacına veya tipine bağlı olarak değiştiğini anlatan Dr. Menteşoğlu, “Aktinik keratoz, akne vulgaris gibi cilt hastalıklarında ve foto gençleştirmede düşük dozlarda mavi ışık tedavisinin etkinliğine işaret eden kanıtlar var. Ancak mavi ışığın tedavilerde kullanımı genellikle birkaç haftayı geçmeyecek şekilde kısa sürelidir. Unutulmamalıdır ki, fotodinamik tedavi ve diğer mavi ışık terapileri birinci basamak olmayan tedavi seçenekleridir, genellikle daha az riskli tedavilerden yanıt alınamadığında- riskleri ve faydaları dikkatlice değerlendirildikten sonra- terapötik bir seçenek olarak kullanılırlar. Bununla birlikte, günümüzde mavi ışığa tekrarlanan ve/veya uzun süreli maruz kalmanın biyolojik etkileri henüz tam olarak anlaşılamamıştır” şeklinde konuştu.
“KORUNMAK İÇİN BU TAVSİYELERE DİKKAT EDİN”
Güneşten korunmanın deri sağlığı için hayatımızda vazgeçilmez bir davranış olması gerektiğinin altını çizen Dermatolog Dr. Menteşoğlu, güneşten korunmakla ile ilgili tavsiyelerini şöyle sıraladı:
“Geniş spektrumlu (UVA ve UVB koruması olan) en az SPF 30 korumalı güneş kremi kullanın. UV radyasyonun yanı sıra görünür/mavi ışıktan da korunmak için, mavi ışığın cilt yüzeyine ulaşmasını fiziksel olarak engellemeye yardımcı, renkli mineral filtreli bir güneş kremi tercih edebilirsiniz. Güneşe çıkmadan en az 20 dakika önce, güneş gören her vücut bölgesi için, kuru cilde, işaret ve orta parmağınızın uzunluğu kadar (ortalama 1 tatlı kaşığı) güneş kremi uygulayın. Güneş kremi, dışarıdayken her 2 saatte bir, terleme ve yüzme sonrası cildi kurulayarak tekrar uygulanmalı. Güneşe maruz kaldığınız süreyi sınırlayın. Koruyucu giysiler tercih edin. Geniş kenarlı şapka ve UV koruması olan güneş gözlüğü kullanın. Yüksek rakımlar ve kar, UV radyasyonuna maruz kalmanızı ikiye katlayabilir. Bu nedenle bu yerlerde güneş gözlüğü ve güneş kremi kullanmayı ihmal etmeyin. Bronzlaşmayınız çünkü sağlıklı bronzlaşma diye bir şey yoktur. Bebek ve çocukları doğrudan güneş altında bırakmayın. Yaşam boyu UV radyasyona maruziyetin çoğu 18 yaşından önce gerçekleşir. Bulutlu bir günde de yanabilirsiniz. Çünkü UV ışınlarının yüzde 80 kadarı bulutlara nüfuz edebilir. Yaz-kış mevsim farkı olmaksızın güneş koruyucu kullanın. Dudaklarda da cilt kanseri oluşabilir. Dudaklarınız korumak için en az SPF 30 içeren bir dudak kremi kullanmayı unutmayınız.”