2000’lere giriş yapmadan hemen önce televizyon dizileri yavaş yavaş kabuk değiştiriyordu. Sinemanın usta isimleri de dizilerle ekrana geliyordu.
Şener Şen ve Türkan Şoray’ın başrolünde yer aldığı 1998-2001 yıllarında yayınlanan “İkinci Bahar” kült olmuş yapımlardan biriydi.
Ekim Mağden’in dizide canlandırdığı “Sarı Kafa” lakaplı Ömer’se Ozan Güven’in hayat verdiği Ulaş’la Amerika’ya gitmenin hayalini kuran karakter olarak hafızalara kazındı.
Ekim Mağden, oyunculuğun hayatına nasıl girdiğini şöyle anlatıyor:
“Ankara’da büyüdüm. Babam edebiyatçı aynı zamanda da gazeteciydi. Annemse İngilizce öğretmeniydi. Bir video kaset dükkanımız vardı. 80’li yıllara ait çoğu filmi VHS kasetlerden izledim. Sinema çok hoşuma gidiyordu. Çocukken ‘Susam Sokağı’nın Ankara stüdyosundaki çekimlerinde kısa bir süre oyunculuk yaptım. 11 yaşındayken İstanbul’a taşındık. Ardından Pera Güzel Sanatlar Lisesi’nde okudum. Orada lisanslı tiyatrocu oldum ve Mimar Sinan Üniversitesi Sinema ve TV bölümünü kazandım. Bir yıl sonra da ‘İkinci Bahar’ başladı. Yavuz Turgul’la tanışmıştım, o bana oyunculuk teklif etti. Büyük bir heyecanla kabul ettim. Hemen çekimlere başladık.”
Türkan Şoray’ı görünce
elim ayağım titredi
Ekim Mağden, “İkinci Bahar” dizisinde ilk olarak Ozan Güven’in canlandırdığı Ulaş rolüyle kamera karşısına geçtiğini söylüyor:
“Zaman çok kısıtlı ve çabuk hareket edilmesi gerektiği için ön çalışma yapmadan direkt sete girdim. İlk dizi deneyimimdi. Setin ilk günü Türkan Şoray’la sahnem vardı. Beni, kahvede okey oynarken yakalıyor ve tokadı basıyordu. Büyük bir kargaşa çıkıyordu. Ezberim tam olmasına rağmen Türkan Şoray’ın karşısında elim ayağım titredi. Ben ve Türkan Şoray, sahne çekiyorduk… Kendim de inanamadım olan bitene. Türkan Hanım titriyor, gözleri doluyor, o anı gerçekten yaşıyordu. Onu izlerken dona kaldım. Ezber, hiçbir şey kalmadı, oyun yerlerdeydi. İlk 5 bölümü Uğur Yücel çekmişti. Ozan da benim oynadığım Ömer’i canlandıracaktı. Uğur Abi, ‘Ozan’la daha hızlı ilerleyeceğiz, siz rolleri değiştirin’ dedi. Moralim çok bozuldu, ‘İşin altından kalkamadım. Bu projede olmak istemiyorum daha fazla’ diyerek vazgeçtim.
Uğur Yücel, Ozan’la beni yemeğe çıkardı, ‘Ömer, yabana atılacak bir rol değil. Bu projede kesinlikle olmalısın. Senin geleceğin için de çok iyi olacak’ diyerek ikna etti. Böylelikle ‘İkinci Bahar’a başlamış oldum.”
Oyuncu, karakterin sarı saçlı olma nedenini ise şöyle anlatıyor:
“O dönem zaten punk’tım. Saçımı da sarıya boyamıştım. Sete geldiğimde ‘Saçın öyle kalsın. Bunun mutlaka gecekondu semtinde büyüyen çocuklarda bir karşılığı vardır’ dediler. Ömer ve Ulaş’ta Amerika, Batı sevdası vardı. Saçım bu karakteri besleyen bir imaj oldu. Dizi bitene kadar da sürekli saçımın rengini açmak zorunda kaldım.”
Şener Şen süpürgeyi
eline alıp gitar yapardı
“Türkan Şoray’ın bakışlarını hatırlıyorum, insanın içini gerçekten ısıtıyordu. Sert ortamındayken izlerdi bizi. O güzel gözleriyle bakardı. Ben de utanırdım. Şener Şen’in enerjisi çok yüksekti. Masaların üzerine çıkar, süpürgeyi eline alıp gitar gibi çalardı. ‘İkinci Bahar’ın seti aile ortamı gibiydi. Sahnemizi beklerken çok tatlı muhabbetlerimiz olurdu. Güzel günlerdi… O set gibi bir yer bir daha görmedim ve göremeyeceğim de galiba.”
Üniversite hayatını
‘Kampüsistan’daki
gibi sanıyorlardı
Ekim Mağden, 2003-2004 yılları arasında Kanal D’de yayınlanan “Kampüsistan” dizisindeki Cem rolüyle de bir dönemin gençliğinin radarına giriyor. Mağden, “Gençler üniversite yaşamını dizideki gibi sanıyordu” diyor ve ekliyor: “Bu rollerle kötü çocuk imajı üzerime yapıştı. Ondan sonra hep kötü adamları canlandırdım. Ben de oyuncuyum ekmeğime bakacaktım sonuçta. ‘Oynamam’ demedim, gelen rolleri oynadım. ‘Behzat Ç. Ankara Yanıyor’da da kötü adam olarak rol aldım. Kirli çocuk, rockçı, punkçı gibi rollerle değerlendirdiler beni.”
Rekabet ortamı hevesimi kaçırdı
Mağden, 2013 sonrasında ise oyunculuktan uzaklaşmaya karar veriyor. Oyuncu, bunun nedenini ise şöyle anlatıyor:
“Ben birçok iş yaptım. Televizyonda dış haber muhabirliği, Radikal’in kütür sanat departmanında çalıştım. Mekan işletmeciliği, eğitmenlik ve DJ’lik de yaptım. Ama oyunculukta beni rahatsız eden ciddi ve sert rekabet ortamıydı. Hayatta kendimi yarış atı gibi hissetmek istemiyordum. Bu beni yoruyor ve ruhsal olarak da düşürüyordu. Bu rekabet ortamı nedeniyle hevesim biraz kaçtı.
Oyuncular Tiyatrosu ile çalışıyordum. Tiyatro sahnesi daha farklıdır. Tiyatroda daha ekip ruhu hakimdir. Oradaki rekabet televizyondaki kadar değildir. Televizyonda herkes birbirini çok kıskanıyordu.
‘Kampüsistan’ın ilk çekim günü, oyunculardan birinin yanına gidip ‘Merhaba ben Ekim, ben de ana kadrodayım tanışalım’ dediğimde bana şöyle bir cümle kurmuştu: ‘Ne kadar alıyorsun bölüm başı, vereyim sana o parayı sen sete gelme.’ Şoke olmuştum. Sanki küçük dağları bunlar yaratmış gibiydi. Şöhret insanlara ne ediyorsa bazılarına yaramıyordu. Ben uyumlu bir insanımdır. Böyle şeyleri çok takmam. Ama bende bu rekabet duygusunun verdiği kötü his oyunculuktan biraz uzak durma isteği uyandırdı.”
‘Bırak Ulaş’ın peşini’ diye azarlıyorlardı
Ekim Mağden, şan, şöhretin hiçbir zaman hoşuna gitmediğini söylüyor:
“İnsanlar gelip imza istemeye başladığında ünlü olduğumu anladım. Dergiler, gazeteler, röportajlar… Toplu taşıma kullanamamaya başlamıştım. Şan şöhret işi benim hoşuma gitmemişti. ‘İkinci Bahar’ dönemi teyzeler yolda çevirip, ‘Bırak Ulaş’ın peşini, sen gideceksen git Amerika’ya. Çocuğu da ayartıyorsun’ diye azarlıyorlardı.”
Mağden, “Ulaş ve Ömer karakterlerinin en büyük hayali Amerika’ya gitmekti. Siz Amerika’ya gittiniz mi” sorusuna şu yanıtı veriyor:
“2 yıl New York’ta yaşadım. ‘İkinci Bahar’ devam ediyor, gidip geliyordum. Pastanede çalışıyordum. O sıra 11 Eylül oldu ve Dünya Ticaret Merkezi’nin yıkılışını gördüm. Tarihin önemli bir noktasına tanıklık ediyordum. Çok tuhaftı. Sonra vizemi uzatamadım. Müslüman ülkeden geldiğim için ortalık tuhaflaştı. Huzurum kaçtı orada ve dönmeye karar verdim.”
Kamboçya’da dolandırıldım ve tüm eşyalarım çalındı
Ekim Mağden, 2015’te bir süreliğine Kamboçya’ya taşınıyor ve o sırada başına adeta aksiyon filmlerini aratmayacak olaylar geliyor:
“Annemle dayım Bahattin Demirkol’un dekor atölyesi vardı. Cem Yılmaz’ın ‘GORA’ filminin dekorlarını yapmışlardı. Onlarla çalışmaya başladım. Daha sonra bir arkadaşımla ortak bir tekne alıp Marmaris’te işlettik. Kazandığımız parayı sürekli teknenin masraflarına harcıyorduk. ‘Ne yapsak’ diye düşünürken tekneyi satıp 2015 yılında Kamboçya’ya gittik. Orada bir bungalov köyüne ortak oldum. Fakat tam manasıyla dolandırıldım. Yaptığım yatırımı geri çekmek istedim. Fakat paramı alamadım ve zor duruma düştüm. Bir gün her şeyimi çaldılar. Pasaportum, bilgisayarım ve param… Bunu da ortak olduğum insanların yaptırdığına inanıyorum. Pasaportumu da vermeyip beni ülkeden sınır dışı etmeye çalıştılar. Annem, Dış İşleri Bakanlığı’ndan konsolosluğa ulaştı. O sayede pasaportumu alabildim. Fakat o sırada pasaportum olmadığından 30 gün gözaltına alındım. Korkunç bir yerdi orası. Resmen toplama kampı gibiydi. Annemle irtibata geçmeme izin vermiyorlardı. Çin asıllı Amerikalı biri bana çok yardımcı oldu. Onunla da internet üzerinden konuşuyoruz.”
Mağden, “Türkiye’ye döndüğünüzde ne hissettiniz” sorusunu şöyle cevaplıyor:
“Çok demoralize bir şekilde döndüm. Ruhsal olarak çok yıpranmıştım. Çok zayıflamıştım ve psikolojim iyi değildi. Toparlanmam zaman aldı. Drama eğitmenliği eğitimi alıp lisanslı eğitmen oldum. Sonra çocuklara drama dersleri vermeye başladım. Çocuklar bana çok iyi gelmeye başladı. Böyle böyle çıktım o ruh halinden.”
Üniversitede yabancı
öğrencilerle çalışıyorum
Ekim Mağden, İstanbul’daki özel bir üniversitede çalışıyor. 42 yaşındaki oyuncu, şimdi neler yaptığını şöyle anlatıyor:
“Özel bir üniversitede çalışıyorum. Yabancı öğrencilerin oryantasyon süreciyle ilgileniyorum. Çalıştığım üniversitenin neredeyse 10 bine yakın yabancı öğrencisi var. Arkadaşlarımın sahibi olduğu ya da müzik direktörlüğü yaptığı mekanlarda DJ’lik yapıyorum. Tuval üzerine karışık teknik (mixed media art) kolajlardan oluşan işler yapıyorum. Bir senedir birlikte olduğum kız arkadaşım, İstanbul Comics and Art Festivali’nin direktörü. Festivalin geçen yılki programındaki karma sergide bu işlerim sergilendi.”
Mağden, “Tekrar ekrana dönmeyi ister misiniz” sorusunu şöyle yanıtlıyor:
“Eski menajerim Tümay Özokur, tekrar benimle iletişime geçti ve sözleşme imzaladık. Oyunculuk yapmak istiyorum. Çünkü aslında seviyorum. Çağımızdaki oyuncuların kendilerini ahlaki olarak geliştirdiğini düşünüyorum. Yeni kuşak daha az egosantrik. Oyuncuların insani vasıflar olarak da kendilerini geliştirmesi gerekir. Yeni nesil, bunun bilincinde. Daha profesyoneller.”