Türkiye, mayıs ayında cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri için sandık başına gitmeye hazırlanıyor. Seçim atmosferinin her geçen gün etkisini arttığı ortamda gözler bir kez daha anket şirketlerine dönmüş durumda. Halihazırda birçok anket şirketi, yürüttüğü çalışmalarla seçimlere ilişkin en doğru tahmini yapmaya çalışıyor. Peki kamuoyu tarafından da ilgiyle takip edilen ve merakla beklenen anketler nasıl bir süreçten geçerek hazırlanıyor? Aynı dönemde yapılan anket çalışmalarında neden açık ara farklar ortaya çıkıyor? Anket şirketlerine şüpheyle yaklaşılmasının arkasında neler yatıyor? Son viraja girilmeye hazırlanılırken kararsız seçmenler ne durumda? Milliyet.com.tr merak edilenleri ve araştırma çalışmalarının mutfağında yaşananları OPTİMAR Başkanı Hilmi Daşdemir, SONAR Başkanı Hakan Bayrakçı, Gezici Araştırma Merkezi Başkanı Murat Gezici ve GENAR Başkanı İhsan Aktaş‘a sordu.
‘MAYIN TEKNİĞİYLE ANKETİ DOĞRULUYORUZ’
Anketin Fatih’te mi yoksa Bakırköy’de mi yapılacağına nasıl karar veriliyor? Anketi yaptıran kişi veya kurumların buna müdahalesi söz konusu mu?
OPTİMAR: İlk etapta araştırma şirketi çalışacağı konuyu belirliyor. Tabii bu noktada ilgili şirketin bir kaynağa sahip olması gerekli. Yani araştırma şirketinin müşterisi yoksa bu araştırmanın maliyeti şirket için oldukça külfetli olabilir. Biz her ay ‘Türkiye’nin Nabzı’ adlı bir araştırma yaparak abonelerimizle paylaşıyoruz. Sonuçlarını kamuoyuyla paylaştığımız bazı anketlerin finansmanını da yine abonelerimizden sağlıyoruz. Bu noktada farklı bir durum daha var. Bazı araştırmalarda şehir şehir sonuçlar alınır. Bu tarz bir araştırma ancak bir siyasi parti genel merkezi tarafından yaptırılır ve genellikle kamuoyuyla paylaşılmaz. Ancak biz bir müddet sonra hem siyasetçilerin hem de basının direkt alıp kullandığını görürüz. Oysa bu tarz araştırmalara gerek mali kaynakları gerekse farklı hususlardan şüpheyle yaklaşılmalı.
Künye de çok önemli bir husus. İlgili araştırma hangi metodolojiyle yapıldı? Nasıl finanse edildi? Hangi bölgede kaç kişiyle yapıldı? Yani künye araştırmanın kimliğidir denebilir. Herhangi bir şehrin ilçeleri arasında belirgin görüş farkları olabilir. Burada en doğru sonuca ulaşabileceğiniz ilçeyi belirlemek ve doğru örneklemle çalışmayı yapmak gerekir. Yine kadın-erkek oranı başta olmak üzere çeşitli kriterler de dikkate alınmalı. Bu doğru kurgulanmadığı takdirde araştırmanın yanılma payı oldukça yükselir.
SONAR Başkanı Hakan Bayrakçı
SONAR: Öncelikle ana kitle dediğimiz bir grup var. Diyelim ki Türkiye’deki büyük futbol kulüplerinin taraftar sayılarını yüzdelik oranda belirlemek istiyorsunuz. Burada ana kitle dediğimiz grup Türkiye olur. Bu ana kitleyi temsilen bir örneklem kitle olur. Bu genelde 3 ila 5 bin kişilik bir gruptur. Peki hangi 3 bin kişiyle görüşeceksiniz ve milyonlarca seçmenin oy kullanacağı Türkiye’de seçim sonuçlarını en isabetli şekilde tahmin etmeye çalışan bir araştırma ortaya koyacaksınız?
Diyelim 30 anketör çalışacak ve her birine ortalama 100 anket düşüyor. Bu insanları ilk önce eğitiyorsunuz. Sonrasında bir dağılım yapıyorsunuz. Mesela her anketöre verdiğiniz anket sayısında görüşülecek kişilerin yarısı erkek, yarısı kadın olur. İkinci kota nüfusla orantılı dağılımdır. Türkiye nüfusu ne ise bunu temsil eden iller var. O illeri zamanında Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) yaptığı çalışmalarla belirledi. Diyelim ki 32 ile gittiniz ve bu 3 bin kişiyi bu illerin nüfusuna orantılı olacak şekilde dağıtıyorsunuz. Yani Erzurum’a 83 kişi düşerken, İstanbul’a 564 kişi düşebilir. Üçüncü kota yaş gruplarıdır. Nüfus sayımlarında yaş grupları bellidir ve anketörlerimiz yapacağı görüşmeleri bu yaş grupları arasında dağıtır. Diyelim ki anketör 18-15 yaş arasındaki kotasını doldurdu. Araştırmanın devamında o gruptan kimseyle görüşmüyor ve diğer yaş gruplarına odaklanıyor. Bu noktada sorularınızın da yönlendirici olmaması gerekiyor. Sorunuzu en objektif şekilde sorarak doğru sonuca ulaşabilirsiniz. Arkadaşlarımız sahada çalışırken sonuçları ellerinde bulunan bilgisayara girdikleri için sonuçlar direkt merkezimize düşüyor. Bundan sonraki süreç ise kontrol yapmak oluyor.
Bu aşamada anketörü de kontrol ediyoruz. Ancak yaşanabileceklere geçit vermemek için bir dizi önlemimiz var. 3 bin kişiyle görüşme yapıldığını varsayalım. Bu kişiler içinden 300 ila 400 kişi aranıyor ve kendisiyle anket yapılıp yapılmadığı soruluyor.
Bir diğer yöntem de mayın yöntemidir. Anketörler dışında kontrolör dediğimiz arkadaşlarımız var. Bu arkadaşlarımız anket yapılan kişileri tespit etmek ve anketin yapılıp yapılmadığını belirlemekle görevlendiriliyor. Örnek vermek gerekirse diyelim biz kontrolöre 200 adres verdik. Eğer bize 200 kişinin tamamıyla görüştüğünü söylerse bu noktada kontrolör de mayına yakalanıyor. Çünkü verdiğimiz listelerde çalışanı kontrol etmek için olmayan isim ve olmayan adresler de bulunuyor.
Bunlar tamamlanıp veriler bilgisayara girildikten sonra sonuçlar önümüze geliyor. Bu noktada ben oranlara bakarım, kontrolleri yaparım, eski anketlerle yeni gelen sonuçları karşılaştırırım ve hangi parti ne durumda onu belirlerim.
GENAR: Normalde uluslararası standartlarda bir araştırma şu şekilde yapılır: Müşteriden bir talep gelebilir ya da firma olarak siz bir konuda araştırma yapmaya karar verirsiniz. Sonrasında konunun çerçevesi belirlenerek soru formunuz hazırlanır. Bunların ardından örneklem hocasıyla oturup örneklemi belirlersiniz. Eğer dışarıdan bir danışmana ihtiyacınız olursa o istihdam edilir. Konu derinlemesine tartışıldıktan sonra sorular belirlenir. Örneklem hocası devreye girip örneklemi belirler. Bu noktadan sonra soru formu teste çıkar. ‘Vatandaş bu soruları açık ve net şekilde anlayabilir mi?’ sorusuna cevap aranır. Test onaylandıktan sonra sahaya gönderilir ve sahadan gelen veriler toparlanır. Ayrıca sahada ankete katılanların bir kısmı daha sonra aranarak ankete katılıp katılmadığı doğrulanır. Tüm bunların bitmesinin ve onaylanmasının ardından veriler elektronik ortama aktarılır ve içerik analizleri yapılır. Bunu belirlemek için de farklı yöntemleri var. Analiz kısmı tamamlandıktan sonra yorum aşaması başlar. Konunun uzmanları ya da firma yetkilileri ortaya çıkan tablonun stratejik yorumunu çıkarırlar.
GEZİCİ ARAŞTIRMA MERKEZİ: En önemli aşamalardan biri veri toplama yöntemi ve aracının seçilmesidir. Araştırmada amaca, kapsama ve değişkenlere göre hangi bilginin toplanması gerektiğine karar veriyoruz. Sonrasında anket sorularının düzenlemesi ve anketörlere açıklamanın yazılması, sosyoloji, psikoloji ve ölçme değerlendirme alanında uzman görüşünün alınması ve ankete son biçiminin verilmesini sağlıyoruz. Son olarak yüz yüze mi, telefon ya da posta yoluyla mı anketin uygulanacağına karar veriyoruz. Biz şirket olarak genelde yüz yüze anket uygulaması gerçekleştiriyoruz. Bunun temel nedeni ise katılımcıların yüz yüze uygulamada kendini daha doğru ve rahat ifade edebilmesi.
Biz kurum olarak bu aşamada özellikle geçmiş yıllardaki seçim sonuçlarını dikkate alarak ilgili bölgeyi ya da ili veya tüm Türkiye’yi temsil edecek mahallelere gidiyoruz. Örneğin Türkiye geneli olası bir milletvekili seçiminde, siyasi partilerin oy oranlarını tahmin etmek için Türkiye’deki bütün illere gitmeye gerek kalmadan, geçmiş seçimleri temsil edecek 7 bölgeden belli il, ilçe ve mahalleleri seçiyoruz. Peki, bu mahallelerin doğru seçilip seçilmediğini ve belirlenen örneklemin temsil gücünü nasıl tespit ediyoruz? Bunu da uyguladığımız anketlerde, kişilere geçmiş yıllardaki seçimlerde oy verdikleri partileri sorgulayan sorular yönelterek gerçekleştiriyoruz. Seçtiğimiz örneklem ilgili kitleyi temsil etmek durumunda. Güvenirliği ve geçerliği yüksek olan anket sonuçlarında anketi yaptıran kişi ya da kurumların müdahalesi olamayacağı gibi bilimsel temellerden de uzaklaşılamaz.
GENAR Başkanı İhsan Aktaş
‘SONUÇLARI DENETLEYECEK BİR ODAYA İHTİYAÇ VAR’
Aynı dönemde yapılmış 2 ayrı şirketin anketi arasındaki 10 puanlık farkı nasıl açıklıyorsunuz? Hata payındaki makul oran ne?
OPTİMAR: Anketlerde genel olarak kabul görmüş hata payı artı-eksi 2 puandır. Tabi örneklem ve uygulama yönteminize göre bu değişebilir. Hata payı genel kabul görmüş hata oranının üstünde olursa araştırmanızın güvenilirliği sorgulanır. Bazı araştırma sonuçlarına bakarsak son dönemde bu alanda oluşmaya başlayan farklı bir durum var. Zaman zaman menfaatleri gereği yanıltıcı araştırmalar ortaya koyan yapılar oluşmaya başladı. Açıkçası bu alan düzenlenmeye ihtiyaç duyan bir alan çünkü hiç olmayacak sonuçlar görüyoruz. Daha önce de çok büyük oynamaların olduğu araştırma sonuçları yayınlandı. Bazen seçmen kitlesi çok daha az olan partilerin destekçileri stratejik oy kullanabiliyor. Yani oyunun boşa gitmemesi için farklı bir partiye oy verebiliyor. Bu seçmenleri de anketlerde ölçebiliyoruz.
SONAR: SONAR olarak biz 3 bin kişiyle bir anket yaptık ve sonuçlar geldi diyelim. Hemen arkasından aynı sistemle başka bir 3 bin kişiyle daha görüşürsek en az yüzde 2 ila 2,5 civarı yüzdelerde oynama olur, birebir aynı çıkamaz. İki araştırma şirketinin aynı partiyle ilgili sonuçlarında 2 ila 3 puanlık oynamalar olabilir. Bazı seçimlerde tesadüf eseri rekor olarak niteleyebileceğimiz sonuçlar çıkardık. En yakın örneği de 2011 seçimleri. Açık ara puan farklarının bir sebebi de anketörlerin sizi yanıltması, bu nedenle iyi kontrol şart. Bir de bazen birkaç seçimlik kurulan araştırma şirketleri manipülasyon yapabiliyorlar. 20-30 senelik bir şirket istese de bunu yapamaz çünkü itibarı zedelenir. Seçim zamanı tüm şirketlerin tek isteği sonucu doğru tahmin etmektir. Genelde doğru şekilde çalışan şirketler birbirlerine yakın sonuçlar elde ederler. Siz farklı bir sonuç bulursanız sizde bir yanlışlık var demektir. Sürekli kamuoyu karşısına çıkan bir şirketin bu duruma düşeceğini düşünmüyorum.
GENAR: Maalesef Türkiye’de siyasi araştırma yapan firmalar çok kurumsallaşamadılar. Dolayısıyla çoğu firmanın birinci araştırması ikinci araştırmasını takip etmiyor. Bazen müşteriler firmaları bazen de firmalar müşterileri yoldan çıkarabiliyorlar. Araştırma sektörü son 10 yıllık süreç göz önüne alınırsa kötüye gidiyor. Bundan elbette şikayetçiyim. Büyük ölçekli araştırmalarda hata payı yüzde 1 ila 2 arasındadır. Örneklem küçükse yüzde 2,5 seviyesine kadar hata payı olabilir. Ancak Türkiye’de bu durum şirketler arasında değişkenlik gösteriyor. Daha önce de çeşitli şirketlerin yaptığı çalışmalarda 9 puanlık farklar gördük. Bu noktada “Gerçekliği kendinize göre mi belirliyorsunuz?” sorusu sorulabilir. Ancak metodumuzu ve uyguladığımız geniş örneklemi biliyoruz veya bir önceki araştırmamızdaki trendi biliyoruz. Nihayetinde yükselişleri de düşüşleri de takip edebiliyoruz. Ancak bu durum Nasreddin Hoca’nın yaşı gibi her sorulduğunda 40 çıkıyorsa bu noktada bir sıkıntı var demektir.
GEZİCİ ARAŞTIRMA MERKEZİ: İki farklı sonuçla karşılaşılmasının en önemli nedeni örneklemin doğru seçilmemesi. Bazı şirketler “Hem telefonla hem de yüz yüze anket yaptım, ikisini birleştirince böyle bir sonuç çıktı” diyor. Bu çok doğru bir yöntem değil çünkü bir anket çalışmasında iki farklı tekniği birleştiremezsiniz. Böyle bir yöntem bilime aykırı ama yine de kolaylıkla medyada yer alabiliyor. Ortada bu çalışmaları hiçbir şekilde kontrol eden, denetleyen bir mekanizma yok. Bu nedenle ivedilikle önce bir oda kurulmalı.
Adana MHP Milletvekili Mevlüt Karakaya Meclis’e sunmak üzere bir yasa hazırladı. Bu, hem iktidarın hem de muhalefetin destekleyeceği, son derece şeffaf bir yasa teklifiydi. Bu yasa geçerse sektöre denetim mekanizması gelmiş olacak. Anketler kamuoyunda kişileri itibarsızlaştırmak için adeta bir silah gibi kullanılır hale geldi. Örneğin en son KKTC Cumhurbaşkanlığı seçiminde Türkiye’den biri, Ersin Tatar’ın karşısında olan bir aday için yüzde 60 ile kazanacak dedi ama o isim yüzde 40’larda oy aldı. Burada o anket kurumu ya da kurumun başındaki kişi yanıldı mı yoksa bilinçli bir şekilde algı yöneterek KKTC’deki siyasi yapıyı mı değiştirmek istedi? Bütün emareler ikinci seçeneği gösteriyordu. Bu olay Türkiye’nin ulusal güvenliğine tehdit eden bir süreç olabilirdi.
Anket uygulanan örneklem o ili ya da ülkeyi temsil etmiyorsa hata kaçınılmaz olur. Bir başka neden de katılımcının içten ve gönüllü cevap vermemesi. Bu noktada biz bazen de kontrol soruları sorarız. Örneğin anketteki bir soru anket formunun farklı yerlerinde iki kere yer alır. Eğer gönüllü ve içten cevap vermişse her ikisinde de aynı cevabı vermeli. Tutarsızlık varsa o katılımcının cevabını çıkarıyoruz. Raporlarımızda hata payını yüzde 2,5 olarak belirtiyoruz. Bilimsel olarak bu hata oranında anketleri yapıyor ve açıklıyoruz. Kurum olarak hiç yanılmadık.
Gezici Araştırma Merkezi Başkanı Murat Gezici
‘İKTİDARA YA DA MUHALEFETE YAKIN’ FİKRİ, GÜVEN SARSIYOR
Türkiye’de anket şirketlerinin güvenilirliğinin tartışılmasını ve bazı parti liderlerinin anketlerle ilgili çok sert çıkışlarını neye bağlıyorsunuz?
OPTİMAR: Maalesef ‘çürük elma’ diyebileceğimiz yapılar var. Kendilerini araştırma şirketi olarak tanıtıp bu alanı manipülasyon ve algı yapmak için kullananlar var. Kamuoyunda da karşılık görüyorlar. Sonuç olarak hiç kimsenin güvenilir olmayan ve yönlendirme yapan anket sonuçları için bir farkındalık oluşturmaması, medya mensuplarının, siyasi partilerin ve kurumların bu tarz çalışmalara yönelik duyarlı davranmaması onları cesaretlendiriyor. Bir farkındalık oluşursa bu tarz durumlarla karşılaşma ihtimalimiz azalır ve sektör temizlenmiş olur.
SONAR: Araştırmacı arkadaşlarımız katıldıkları televizyon yayınlarında yorum yaparken taraflı davranabiliyorlar. Burada elde ettikleri verilerden bahsetmiyorum, genel olarak yorum yaparken demek istiyorum. Sizin yorum şeklinize göre izleyici bakıp “Bu kişi muhalefete veya iktidara yakın. Acaba bunun anketinde oynamalar var mıdır? Abartılmış bir veri var mı?” diye düşünüyor. Hal böyle olunca anket doğru yapılmış olsa bile insanlar şüpheyle yaklaşıyor. Ben elimden geldiğince objektif olmama rağmen bunun sıkıntısını zaman zaman yaşıyorum.
GENAR: 2010’lu yıllarda Türkiye’deki araştırma firmaları, siyaseti dünyadaki pek çok şirketten çok daha iyi şekilde okumaya başlamışlardı. Ancak bu günümüzde değişti ve durum tersine döndü. Her şeyden önce bir araştırma firmasının kurumsallaşması zor bir iş. Sektör kârlılığı, altyapı kurma ve kurumsallaşmayı çok desteklemiyor. Bu olmayınca da şöyle bir durum ortaya çıkıyor: Kişi veya kurum sadece seçim döneminde iş yapacağı için kadrosunda ona göre uzman ve akademisyen barındıramıyor.
Firmalar nitelikli personeli elinde tutamayınca ya partinin istediğine göre ya da avantaj elde etmek için abartılı bir veri ortaya koyuyor. Kimin kimi yoldan çıkardığı konusunda henüz tam olarak emin değilim. Ancak ben esas sorunun altyapı ve kurumsallaşma eksikliği olduğunu düşünüyorum. Müşterilerin de firmaların da rasyonel olması gerekiyor.
GEZİCİ ARAŞTIRMA MERKEZİ: Bazen çıkan sonuçlar kendilerini mutsuz edebiliyor bazen de bu durum anket şirketlerinin şaibeli yayınladıkları sonuçlardan kaynaklanabiliyor. İktidara veya muhalefete yakın görünmek için yayınlanan sonuçlar olaylara tepkiyi artırıyor. Türkiye’de bu alanda bir düzenlemeye ihtiyaç var ve tahminim bu anlamda seçim sonrasında adımlar atılacak. Bu alanda bir oda kurulması gerekiyor ama oda kurulması için yeterli sayıda şirket maalesef yok. Türkiye’de bu işin cirosu 4 milyar dolar olmasına rağmen bir denetim yok. Sonuç olarak da bu tür araştırmalar kimi zaman algı yönetiminde kullanılan bir silah haline geliyor. Herhangi bir konuda istediğiniz veriyi istediğiniz şekilde paylaşabilirsiniz ve denetim olmadığı için de paylaştığınızla kalırsınız.
OPTİMAR Başkanı Hilmi Daşdemir
Z KUŞAĞI’NDA YÜKSELEN İDEOLOJİ: MİLLİYETÇİLİK
Anketlerde en çok merak edilen bir konu da kararsız seçmenler. Onların kararını etkileyen ya da etkileyecek temel etmenler sizce neler olacak? Türkiye’deki kararsız seçmen oranı seçim sonucu nasıl etkileyecek?
OPTİMAR: Kararsız seçmenlerle ilgili birçok faktör var ve biz bunları ölçmek için de farklı sorular soruyoruz. ‘Kemik oy’ olarak tanımlanan seçmen grubu dışında kalan seçmenler, destekleyecekleri adayın yaşam tarzı ve seçildikten sonra izleyeceği politikayı dikkate alarak karar vermeye çalışıyor. Bu hususlar kararsızlar için belirleyici olacaktır.
SONAR: Bizim yaptığımız çalışmalarda son 2 aydır kararsız seçmen sayısı azalmaya başladı. Bu sayı 4-5 ay önce ciddi bir orandaydı, yaklaşık yüzde 35’leri buluyordu. Yani seçmen kararını vermeye başladı denilebilir. Bu kısa zaman içinde diğer anketlere de yansıyacaktır.
Genç seçmene gelecek olursak, bu grupla ilgili düşüncelerim değişmeye başladı. 5-6 ay önce bazı belediyeler ve özel sektör için gençlik araştırmaları yaparken genç seçmenlerde milliyetçilik oranının çok yüksek olduğunu fark ettim. Bunu ırkçılık anlamında değil, vatanseverlik olarak düşünün.
Bu benim özellikle ilgimi çekti çünkü bu sonuç ‘Z Kuşağı’ olarak adlandırılan grubun oy tercihini etkileyecek. Bu grup dış politikada atılan adımlar, ABD ile olan ilişkiler, Kıbrıs, Mavi Vatan, Azerbaycan ile çok ilgili ve bu konuda atılan adımlar da oy kararlarını etkileyecektir. Ben şu an durumun başa baş gittiğini düşünüyorum. Ben de bu seçimin nasıl sonuçlanacağını çok merak ediyorum.
GENAR: Türkiye’de kararsız seçmenlerin ilginç bir tutumu var. Öncelikle kararsız seçmen iktidar eliyle oluşturulan bir seçmen kitlesidir. Ancak burada asıl dikkat çeken nokta, Türkiye’de kararsız seçmenler desteklediği partiden iyi hamleler gördüğünde partisine geri dönüyor. Bu siyasi ortamda çok fazla örneği olan bir durum değil. Öte yandan genç kuşakta çoğu zaman sandığa gitmeme ve protest bir duruş sergileme eğilimi var. Ancak bence kararsız seçmen konusu Türkiye’de abartılan bir durum. Partilerin sahip olduğu kemik oy oranlarını hesapladığınızda zaten geriye çok ciddi bir şey kalmıyor. Benim tahminim Türkiye’de kararsız seçmen sayısının yüzde 8,5 ila 13 arasında olduğu yönünde.
GEZİCİ ARAŞTIRMA MERKEZİ: Anketlere katılan yaklaşık her 5 kişiden 1’i kararsız olduğunu ifade ediyor. Bu seçmenlerin kararını etkileyen ya da etkileyecek temel etkenlerin başında ekonomik vaatler, ideolojik ve ulusal güvenlikle ilgili unsurlar geliyor. Z kuşağında kararsız seçmen sayısı yüzde 50. Son dönemde iktidar gençlere dokunmaya başladı. Bu durumda iktidar, kararsız gençleri kendine çekebilir. Gençlere “Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?” diye sorduğumuzda milliyetçi ve Atatürkçü oranlar yüzde 20 ila 30 bandında kalıyor ancak kendisini ‘özgürlükçü’ olarak tanımlayanların oranı ise yüzde 68’e kadar yükseliyor. Bu kişiler anne ve babalarına kıyasla daha özgürlükçü bir yapıdalar. Böyle bir atmosferde iktidarın önünde iki ayrı yol var ve bu yollardan birini tercih etmek durumunda: Güvenlik politikalarını mı artıracak yoksa özgürlükçü reformlar mı sunacak? Aslında kararsız seçmenin algısını bu karar belirleyecek.
Z kuşağının oy oranı 6 milyon 400 bin. Üniversitede okuyan gençlerin oranı ise Z kuşağıyla beraber 8,5 milyon. Bu rakamın dörtte biri ikametgâhlarını memleketinde okuduğu şehre aldırmadılar. Bu nedenle yaklaşık 2,5 milyon öğrenci oy kullanamayacak. Böyle olunca da beklenen gençlik etkisi kırılacak ve seçim üzerinde büyük bir etki yaratamamasına neden olacak.