İzmir doğumlu Dicle Özbay (32) üniversiteyi bitirdikten sonra İzmir’de balık ihracatı yapan bir firmada yönetici asistanı olarak işe başladı. Denizli’de doğup büyüyen İlker Özbay (33) ise sahne sanatları bölümünden mezun olup İstanbul’da dizi-sinema sektöründe iş hayatına adım attı. 6 yıl Denizli Devlet Tiyatrosu’nda görev alan İlker ardından Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ses ve ışık teknikeri olarak görev aldı. Evlendikten sonra 3 yıl ayrı şehirlerde yaşamak zorunda kalan Özbay çiftinin evlilik hayatı şimdilerde Milas-Çökertme Köyü’nde 7 gün 24 saat yan yana devam ediyor.
‘HAYALİMİZ OLAN ARSA TAM DA BURASIYDI’
3 yıl boyunca her hafta sonu Afyon-İzmir arası yolculuk yapan Dicle-İlker Özbay kazançlarının ev kiraları, ayrı ayrı yenen yemekler ve yol paralarıyla uçup gittiğini görünce daha fazla kayıtsız kalamayarak işlerinden istifa etti. İstifa kararı verirken zorlanmadıklarını dile getiren İlker Özbay, köye göç etme hikayelerini ise şöyle anlattı:
“Dicle’nin olmadığı bir kamp etkinliğinde internet ilanlarını gezerken Çökertme Koyu’nda kiralık kamp alanı gördüm ve hemen gidip baktım. Hayalimiz olan arsa aslında tam anlamıyla burasıydı. Eğer bir gün köye göç edersek tek şartımız arsa içerisinde ev olmasıydı. Bu sebepten Dicle yeri görmeden ben imzaları atmış, burayı kiralamıştım.”
“O anda istifayı kafamda vermiştim” diyen İlker Özbay, “Ancak garantici bir çift olduğumuz için iş yeri açma ve çalışma ruhsatı çıkmadan ben memurluktan ayrılmadım. Sadece Dicle ayrıldı ve işlemler onun üzerine yapıldı. Bütün izinlerimi burada işlemler için kullandım. 2020 son günü ruhsatımıza kavuştuk, 2021 yılının ilk günlerinde ise istifamı verip ocak ayında buraya tamamen taşındık” bilgisini paylaştı.
‘BİRİKMİŞ PARAMIZIN YANINDA TÜM EV EŞYALARIMIZI DA SATTIK’
Maliyetlerle ilgili her şeyin düşündükleri gibi gitmediğini dile getiren Özbay çifti, “Bu aslında bizden de kaynaklı bir şey oldu çünkü kamp alanı değil, glamping alanı açtık. Yani yatakları, buzdolapları, komodinleri, temiz havlularına kadar her şeyi içerisinde olan çadırlar alanımızda mevcut. Birikmiş paramızın yanında tüm ev eşyalarımızı satarak bu yola çıktık. Ancak başladığımız bütçeyle isteğimizin olmayacağını sonrasında anladık. Paramızın yetmediği kısımda çok sevdiğimiz bir dostumuz hayallerimize destek oldu ve bize borç verdi. Böylelikle 2021 yılında burayı açmak için harcadığımız para yaklaşık 500 bin lirayı buldu” dedi. Yakın çevrelerindeki dostlarının böylesi bir karara hiç şaşırmadığını ve hepsinin beklediği bir karar olduğunu söyleyen Dicle-İlker Özbay şunları da ekledi:
“Çünkü hem yaşadığımız zorlukları hem de bu büyük hayalimizi biliyorlardı. Hepsinin bu hayalde fiziksel ve manevi bir katkısı olmuştur. Ailelerimiz ise özellikle İlker için endişelendiler ve ilk anda çok sıcak tepki vermediler. Çünkü memuriyet ailelerimiz için çok önemliydi ve garanti bir işti. Ancak iş istifa boyutuna gelince kabullenmek zorunda kaldılar. Bir de ‘olmazcılar, yapamazsınızcılar’ vardı. Onları da hayatımızdan çıkardık.”
‘ARTIK HER AYIN 15’İNDE MAAŞ YATMIYOR’
Kazanç açısından bakıldığında kurumsal hayat ile şimdiki işleri arasındaki farkı aktaran Özbay ailesi, “Benim (İlker) açımdan çok kötü her ayın 15’inde maaş yatmıyor. Şaka bir yana evet kurumsal hayatta para kazanıyorduk ancak bir önemi olmuyordu. Çünkü para sürekli bir yerlere gidiyordu. Şimdi ise yeni bir işletme olmamızdan ve ilk sezonda büyük yangınla karşılaşmamızdan dolayı beklediğimiz gibi bir kazancımız olmadı. Ancak burada harcamalarımız küçüldü. Dışarıda yemek yiyebileceğimiz bir yer yok ya da sürekli alışveriş yapmıyoruz. Ekstra bir yatırım yapamasak da kendi hayatımızı sürdürmemiz için yeterli oluyor. Bunun bir nedeni de sezonun kısa olması” ifadelerini kullandı.
Kendi işine sahip olmanın zor değil, aksine daha rahat çalışma şartları sağladığına dikkat çeken çift, “Her şeye siz karar veriyorsunuz çünkü patron sizsiniz. Sezonu açma ve kapamayla birlikte toplam çalışma süremiz maksimum yılın yarısı oluyor. Geri kalan zaman ise bize ait. Tabii yoğun dönemde gece gündüz çalışıyoruz, yoruluyoruz ama birçok kişiyle tanışıp sohbet de ediyoruz” diyerek devam etti:
“Kendi işimizin bir rahatlığı ise kış aylarının bize kalması oluyor. Sevdiğimiz şeylere ekstra vakit ayırabiliyoruz. Ahşapla uğraşmayı çok sevdiğimiz için küçük bir atölye kurduk. Şu anda ömrünü tamamlamış zeytin ağaçlarını epoksi ile birleştirerek sunum tahtaları, saatler, mumluklar, bardak altlıkları üretiyoruz. Hem keyif aldığımız şeyi yapmış oluyoruz hem de vaktimiz boşa geçmemiş oluyor.”
‘YENİ BAŞLAYACAKLAR ASLA KORKMASIN’
“Başarısız olacağımızı düşünseydik bu adımı atamazdık” yorumunu yapan çift, bu işe yeni başlayacaklara ise tavsiyelerde bulundu. Dicle-İlker Özbay, “Bu işe yeni başlayacaklara önerimiz asla korkmasınlar. Burada önemli olan kiraladığınız ya da satın aldığınız arsanın konumu. Reklamını da iyi yapıp ismini duyurabiliyorsan ve en önemlisi güler yüzlü, konuşkan ve sabırlı isen zaten zamanla her şey oturuyor” dedi.
İşlerinin en büyük zorluğu ise 6 ay çok yoğun bir tempoda çalışmaları. Özbay ailesinin günü sabah 06.00’da uyanıp tuvalet temizliğiye başlıyor, sonrasında da kahvaltı süreci, çadırları temizleme, temiz çarşaf ve havlu yetiştirmeyle devam ediyor. Kimi zaman üst üste gelen aksilikler onları strese soka da asla pes etmiyorlar. Böyle bir kararın cesaret istediğine de değinen çift, “Çünkü tüm hayatınız bir anda değişiyor. Hiç bilmediğiniz bir yere taşınıyorsunuz, işlerinizden ayrılıyorsunuz. İlk aşamada bedenen ve ruhsal olarak çok yorulduğunuz stresli zamanlar oluyor. Maddi açıdan sıkıntı yaşıyorsanız çoğu işi sizin yapmanız gerekiyor. Tuvalet, duş, depo dışındaki tüm ahşap işlerini kendimiz yaptık. Yeri geldi çimento kardık yeri geldi çakıl, kum taşıdık. Ancak sonrasında hayallerinize yaklaştığınız her adımda stresi ve psikolojik yorgunluğu unutmaya başlıyorsunuz. Örnek vermemiz gerekirse biz her sezonu açışımızda ‘Vay be hepsini biz yaptık’ diyerek çok mutlu oluyoruz” açıklamasını yaptı.
‘KAMP ALANININ YANDIĞINI DÜŞÜNDÜK’
Özbay ailesinin pes ettikleri ya da pişmanlık duydukları bir an hiç olmasa da umutlarını kaybettikleri öyle bir an var: Hepimizin içini yakan 2021 yılında yaşanan Muğla’daki orman yangınları. Dicle-İlker Özbay, Çökertme’ye geldikleri ilk aylarda yangının ortasında kalsa da son ana kadar yerlerini terk etmedi ancak can tehlikesi yaşadıkları noktada kaçmak zorunda kaldı. Uzun süre etrafta dolanan haberlerden dolayı kamp alanlarının yandığını düşünen çift, o anda bile tüm bu felaket bittiğinde dönüp kamp alanlarını eski haline getireceklerini birbirlerine söylemekten vazgeçmedi. Bir gece 03.00’te gelen haberle geri dönüp kamp alanlarını yerli yerinde gören çiftin mutluluğu ise elbette tarif edilemez.
‘KÜÇÜK YERE GÖÇ ETMENİN ZORLUKLARI VAR’
Şehirde yaşarken küçük bir yere göçmenin zorlukları olduğunu dile getiren Özbay ailesi, ancak bunun kişiye göre değiştiğine de vurgu yaptı. Kendileri için en zorlayıcı şeyin kargoya ulaşım olduğunu söyleyen çift, “İhtiyacımız olan çok şey oluyor ama ne yazık ki kargo gelmiyor. Ancak onun dışında ilk başlarda tabii ki sağlık hizmetlerine erişim yer alıyor. Buraya en yakın sağlık ocağı 17 kilometre uzaklıkta. Hastaneye ulaşmak için ise Milas ya da Bodrum’a gitmemiz gerekiyor. Sadece bakkallar var. Büyük marketler de Ören’de bulunuyor” detayını vererek sözlerini şöyle noktaladı:
“Alışveriş merkezi gibi yerler yok ama bu zaten istediğimiz bir şeydi. Çok güzel dostluklar edindik. Çoğu işletmeci bizlerle aynı yaşlarda. Ancak yapamayacak olanlar da elbette var. Kendi çevremizde de bazı arkadaşlarımız ‘Bu şekilde yapamayız’ diyebiliyor. Gelecek için planlarımız öncelikle kamp alanımızdaki konaklama seçeneklerini kışa yönelik de olması için çeşitlendirmek. Hedefimiz yine küçük bir işletme ancak sezonu uzun tutabilecek konaklama şartları yaratabilmek. Bir de ahşap atölyemizi büyüterek makine çeşitliliğimizi artırmak ve bu işte kendimizi geliştirmek.”