Eskişehir’in Tepebaşı ilçesi Yenibağlar Mahallesi Hacı Hüsnü Sokağı’nda bir apartman dairesinde ikizi ile yaşayan Tuğçe Can (25), yaşlı bakım teknikeri olarak çalıştığı huzurevine gitmek üzere 12 Ocak’ta evinden ayrılırken apartmanda uğradığı bıçaklı saldırı sonucu yaşamını yitirmişti.
Polis tarafından gözaltına alınan genç kadının erkek arkadaşı katil zanlısı Onur K, çıkarıldığı hakimlikçe tutuklanmıştı.
“Benim çocuğum nefes almıyor”
Büyük acı yaşayan ailesi, Tuğçe’nin en büyük hayalini açıkladı.
Gazetecilere konuşan anne Emine Can, kızının genç yaşta hayatını kaybettiğini, yaşadıkları acının tarifinin olmadığını dile getirdi.
Önce Allah’a, daha sonra da Türk adaletine güvendiklerini belirten Can, “En ağır cezayı alacağına eminim, inanıyorum. Ona en ağır ceza verildiğinde belki o zaman bir nebze olsun nefes alabiliriz. 20 gündür benim çocuğum toprağın altında nefes almıyor. O da nefes almasın. Hiçbir annenin, babanın ciğeri yanmasın. Bir kişi ölmüyor, bir aileyi öldürüyorlar. Bizi yaşarken öldürdüler.” diye konuştu.
“En büyük hayali huzurevi açmaktı”
Can, Tuğçe ve ikizi olan kızının yanı sıra erkek evladının bulunduğunu anlattı.
İkiz kızlarının, nöbetten çıkıp evlerine ulaşım sorunu yaşadığı için kent merkezinde daire kiraladıklarını aktaran Can, sözlerini şöyle sürdürdü:
Hafta sonları yanımıza geliyorlar, hafta içi orada kalıyorlardı. Bu yılın sonunda ikisi de ehliyet alarak buraya geleceklerdi, taşınacaklardı. Öyle karar vermiştik ama olmadı. En büyük hayali motosiklet almak ve huzurevi açmaktı. ‘Anne benim belgem var, burayı huzurevi yapalım’ diyordu. Yaşlıları ve çocukları çok sevdiğini söylüyordu. En büyük hayali oydu. Huzurevinde biri vefat ettiğinde oturup 3 gün ağlıyordu. ‘Anne çok seviyorum onları’ diyordu. Hepsine ‘anne’ diyordu, hepsine ‘baba’ diyordu. ‘Çok gençsin, belki bıkarsın ileride, bize bakamazsın’ dediğimde ‘Anne olur mu öyle şey. Ben size de bakarım’ diyordu.
“Benim başıma gelmez demiyordum, geldi”
Can, başka annelerin canının yanmamasını, başka çocukların hayallerinin yarım kalmamasını istediğini ifade etti.
Kızını gelinlik giydiremeden toprağa verdiklerini vurgulayan Can, “Her gün kadına şiddet haberlerini izliyordum. ‘Benim başıma gelmez’ demiyordum, geldi. İnanamıyorum. Her gün o insanlara diyordum ki ‘Nasıl bir vicdanınız var? Nasıl bir insanlığınız var?’ Olaydan yarım saat öncesinde internette izledim, beddua ederek mutfağa gittim. Arkasından eşime telefon geldi. Şoke oldum.” değerlendirmesinde bulundu.
“Dayanılacak bir acı değil”
Emine Can, olaydan bir gün önce gece saatlerinde kızını evine bıraktığını anlattı.
O gece yaşananlara değinen Can, şunları kaydetti:
Kızım, beni öptü, saçlarımdan öptü. ‘Anneciğim hakkını helal et. Her şeyimizi veriyorsun’ dedi. ‘Helal olsun annem’ dedim. Ertesi gün akşama kadar bana sürekli mesaj attı, ‘Anneciğim seni çok seviyorum’ diye. ‘Ben de seni çok seviyorum annem’ dedim. Son konuşmamız bu oldu. Bir daha görmedim. Bir daha morgda gördüm. Dayanılacak bir acı değil. 20 gündür ciğerim yandı. Saçının teline dokunamadığım, öpmeye kıyamadığım çocuğuma nasıl kıydınız? Artık gözümde yaş kalmadı. Tuğçe ile yatıyorum, Tuğçe ile kalkıyorum. Yemek yemeye, nefes almaya utanıyorum. Nasıl bir vicdan? Benim çocuğum nefes almıyorsa o da almasın.
“Gerekli cezayı alsın ki…”
Baba Bekir Can ise tek isteğinin adaletin tecelli etmesi olduğunu dile getirerek, “Gerekli cezayı alsın ki daha sonrakilere örnek olsun. Türk adaletine, hakim ve savcılarına güvenim sonsuz. Bizim canımız yandı, gitti, gelmeyecek.” ifadesini kullandı.