Sekiz yıl önce eşinden boşanan 1 çocuk annesi Zerin Kılınç (36), yaklaşık 3 aydır sevgilisiyle birlikte Eskişehir’in Odunpazarı ilçesine bağlı Emek Mahallesi Ertaş Caddesi’ndeki bir apartmanın ikinci katındaki dairede yaşıyordu. Kılınç, 20 Haziran 2022 gecesi saat 21.30 sıralarında kaldığı evin penceresinden düştü. Çevredekilerin ihbarı üzerine olay yerine polis ve 112 Acil Sağlık ekipleri sevk edildi. Ambulansla Eskişehir Şehir Hastanesine kaldırılan Kılınç, yoğun bakım ünitesinde 10 saatlik komanın ardından hayatını kaybetti. Zerin Kılınç’ın pencereden düştüğü anlar ise güvenlik kamerasına yansıdı.
KAN LEKELERİ, YIRTIK KIYAFET VE YERDE CAM KIRIKLARINA RASTLANILDI
Olayın gerçekleştiği ev polis tarafından emniyet altına alınırken, Olay Yeri İnceleme ekiplerince evde yapılan araştırmada; yerde, kapıda ve yatakta kan lekelerine rastlandı. Ayrıca incelemelerde evdeki yatağın üzerinde yırtık tişört ve yerde cam kırıkları olduğu tespit edildi. Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından olayla ilgili soruşturma başlatıldı.
“PENCEREDEN SOL BACAĞINI GÖRDÜM VE ‘YAPMA’ DİYE BAĞIRDIM”
Olayın ardından şüpheli sıfatıyla emniyette ifadesinin alınmasının ardından serbest bırakılan Yılmaz S. ifadesinde, “O gün yağmur yağdığı için içeri sızan suyun üzerine koymak için günlük giydiği tişörtünü yırtarak pencerenin sızıntı yerine koydu. Tepsinin üzerinde olan kül tablası yanlışlıkla kayarak yere düştü. Kırıldı. Yerdeki cam kırıklarını kendim süpürdüm. Odadan çıkarken ayağına cam battı. Bunun üzerine gülünce süpürge sapını bana fırlattı. Ben de ona gülerek fırlattım. Bacağına gelince kıyamadım, gittim, sarıldım. Sonra bisikletimi kapı çıkışına aldım. Bu sırada bana ‘Sen zaten beni istemiyorsun’ dedi. Bisikletimle uğraşırken ‘Asıl sen istemiyorsun, saygısızsın, sen sevmiyorsun, kaçacak olan sensin’ dedim. ‘Ben sevmiyorum ha’ diyerek bağırmaya başladı. Pencereden sol bacağını gördüm ve ‘yapma’ diye bağırdım” dedi.
“BEN 7 AYDIR BU GÖZYAŞINI DÖKÜYORUM”
Hayatını kaybeden Zerin Kılınç’ın 58 yaşındaki annesi Telli Özokçu olaya ilişkin açıklamalarda bulundu. Kızının gömleğini koklayan ve fotoğraflarını öpen acılı anne gözyaşlarına hâkim olamadı. Yedi aydır gözyaşı döktüğünü, hâlâ adli tıp raporunu beklediklerini söyleyen Telli Özokçu, “Zerrin’im kızım, kurban olurum. Adalet yerini bulsun biz adalet istiyoruz. 7 ay olacak. Tomurcuğunu açmadan soldurdular kuzumun. Sesimizi duyurmak istiyoruz. Duysunlar sesimizi de kızımın kanı yerde kalmasın. Benim kızım böyle intihar edecek biri değildi. Benim kuzum bir ağrı kesici bile içmiyordu. İntihara meyilli değildi benim yavrum. Hayattan kopardılar. Ben 7 aydır bu gözyaşını döküyorum. Bir de yavrusu var benim kuzumun. Onun için hayatta kalmak zorundayız. Biz adalet istiyoruz. Raporlarımız çıkmadı. Hep onu bekledik, yok. Adalet istiyoruz. Biz adaletimize güveniyoruz. Bizim başka bir kötü niyetimiz yok. Kuzumun kanı yerde kalmasın yeter. Benim kuzum hayat doluydu. Çocuğunu seviyordu. Evine, işine bağlıydı. İşinden evine, evinden işine giderdi. Yavrumu kopardılar hayattan. Ne ise adalet bulsun. Biz adalet istiyoruz. Ben adaletime güveniyorum” diye konuştu.
“YAVRUSU VAR, ‘DUYMASIN BENİM AĞLADIĞIMI’ DİYORUM”
Evladının 12 yaşında bir kızının olduğunu, intihar etmesi için herhangi bir sebebin olmadığını sözlerine ekleyen anne Özokçu, “Ben bir anneyim 6-7 aydır ben bu gözyaşını döküyorum. Kuzumun gömleğine sarılıyorum, kokuyu içime çekiyorum. İçeriye giriyorum, beni kimse görmüyor, duyurmuyorum. Yavrusu var duymasın benim ağladığımı diyorum. Evde çok tartışma olmuş. Evin içi kan. Küllükler kırılmış. Bize göre çok delil var ama dosyamızda hiçbir şey yok. Bekliyoruz. Bekledik bekledik, artık adalet yok dedim. Gidip haykıracağım adliyenin önünde. Sesimi duyurayım. Benim kuzum bir kedi, bir köpek değil. Benim kuzum bir can. Toprağın altında 7 aydır benim kuzum. Hiçbir şeyi yoktu, bir hap bile içmiyordu benim kuzum. Hayat doluydu. Mezarına geleceğim, ’Rahat yat yerinde kızım.’ diyeceğim. Adalet yerini bulacak inşallah. Herkese güveniyorum. Bütün büyüklerime, devletime güveniyorum. Benim kızımın kanı kalmasın yerde. Başka anneler ağlamasın. Ben 7 aydır döküyorum bu gözyaşını. Her gün ölüyoruz, her gün bekliyoruz” ifadelerini kullandı.
“ABLAMIN RAHAT UYUMASINI, SONUÇLARIN BİR AN ÖNCE ÇIKMASINI İSTİYORUZ”
Ablasının hayat dolu olduğunu intihar etme ihtimalinin olmadığını vurgulayan Aysun Kılınç ise, “Kardeşim intihara meyilli bir insan kesinlikle değildi, hayat doluydu. Her şeyden önce hayat doluydu. Her şeyden önce bir tane evladı vardı. Biz sadece gerçekten adalet yerini bulsun istiyoruz. Kurumların adaletli olmasını istiyoruz. 6 buçuk aydır dosyamızda herhangi bir sonuç yok. Sadece bekledik ama gördük ki dosyamızda herhangi bir şey yok. Dosyaya hiçbir şey girilmemiş, Adli Tıp Kurumu’ndan cevap gelmemiş. Mezarına gidiyoruz ve ablama ‘Rahat uyu’ diyemiyoruz. Bir an önce sonuçların çıkmasını istiyoruz. Yaklaşık 1-2 yıldır birlikteler. Öncesinde da tanışıyorlardı. 2-3 aydır aynı evi paylaşıyorlarmış ama bizim haberimiz yoktu. Annem başka bir ilde kalıyordu. Olay anında bir tek ben buradaydım. Olaydan 30 dakika sonra hastaneye gittim. İlk olay yerine gelen ekibin, Olay yerini iyi alınmadığını düşünüyoruz. Çünkü biz olay anında orda değildik ve sonrasında da gidemedik. 2 hafta eve giremedik. Girdiğimizde arbede olduğu çok belliydi. Yerde cam kırıkları, kan izleri yatak üzerinde. Bunun sonucunun bir an önce ortaya çıkmasını istiyoruz. Ablamın rahat uymasını istiyoruz” şeklinde konuştu.
“ÖLÜM NEDENİ İÇİN İSTANBUL ADLİ TIP KURUMU’NDAN KESİN RAPOR BEKLİYORUZ”
Şüpheli sıfatıyla emniyette ifadesi alınan Yılmaz S.’nin serbest bırakıldığını, herhangi bir adli kontrol ve tutuklama tedbirinin uygulanmadığını belirten ailenin avukatı Ahmet Seyhan, olaya ilişkin adli tıp raporunun hâlâ alınmadığını kaydetti. ATK raporu alınması kararının olaydan 6 ay sonra gönderildiğini sözlerine ekleyen Seyhan şunları söyledi:
“Haziran 2022 tarihinde gerçekleşen bir yüksekten düşme olayı var. Bu olaydan sonra şüphelinin ifadesi alınıyor. İfadesinin ardından serbest bırakılıyor. Ayrıca şüphelinin ifadesi olaydan uzunca bir süre sonra alınıyor. Mevcut CMK 100 aslında hüküm olarak çok açık. Tutukluluk koşulları bazı durumlarda makul şüphe gerektirebilir ama delil karartma şüphesinin de bulunduğu durumlarda en azından adli kontrol ya da tutuklama gibi tedbirlerin var olması gerekiyordu. Biz hukuken doğrudan serbest bırakma ve herhangi bir tedbirin uygulanmamasını doğru bulmadığımızı belirtmek istiyoruz. Diğer konularda da bu dosya için soruşturma sürüyor. Soruşturmanın da adaletle devam ettiğine inancımız tam. Fakat yüksekten düşme olayları bilindiği gibi bazı durumlarda ispatı zor olaylar olarak karşımıza çıkıyor. Maalesef ülkemizde çok yaygın hale geldi, buna üzülüyoruz. Bu konuda da bizim şu an yaptığımız çalışmalarda adli hekimlerin ve hatta fizikçilerin hukukçularla iş birliği içerisinde devam ediyor. Uzman görüş raporları taleplerimiz var. Adli tıpta da moleküler inceleme konusunda talep aslında gidiyor fakat mahkeme kararı iletilmediği, bunun üzerinden 6 ay geçtiği, karar 6 Ocak’ta gidiyor. Kurumlardan rapor bekliyoruz. Kurumlarında objektif ve gerçekten adaletli bir şekilde karar vereceklerine inanıyoruz. Yüksekten düşme konusu var fakat ölüm nedeni şuan tam olarak belirlenemiyor. Bunun için de kesin raporu İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan bekliyoruz. Bundan sonraki süreçte tüm raporlar geldikten sonra gerçekten alanında uzman hocalarımızla birlikte olay mahallinde bir keşif planımız var. Uzman görüşünün alınması gerekiyor bu konuda. Sadece hukukun yeterli kalmadığı bir konu. Biz bilimsel çalışma kanaatindeyiz. Daha mantıklı olacağını düşünüyoruz. Hocalarımızla birlikte uzman görüşüyle düşme açısına bakılacak. Yani bizim kanaatimizi ve kişinin sosyal analizini araştırdığımızda maktulün herhangi bir intihar meylinin olmadığı çok net. Olayda yoğun şüphe kanaatimiz var. Biz de bu şüpheyi araştıracağız.”