Vakanüvis yazdı: Saç ekimi bizde başladı

Saç ekimi bizde başladı, bizde de devam ediyor…

Vakanüvis

Saçlarından yana sorunlar yaşayıp, aynadaki görüntüsünden memnun olmak isteyenlerin ilk aklına gelen, kuşkusuz saç ektirmek.

Türk Sağlık Turizm Derneği Başkanı Dr. Servet Terziler’in geçen hafta yaptığı, “2022 yılının 4 milyar dolarlık sağlık turizmi cirosunun 2 milyar doları saç ekim hizmetlerinden kazanıldı. Bir milyon kişi bu operasyon için Türkiye’ye geldi.” açıklaması, sektörün büyüklüğü hakkında bir fikir veriyor.

Türkiye’nin bu operasyonlarda adeta bir üs haline gelmesinde ise saç ekiminin tarihsel sürecinde bu toprakların “ilk olma” özelliği taşımasının muhtemelen büyük bir payı var

Eski çağlarda “saçsızlığa övgü” şiirleri yazılırdı

Bilinen tarihin ilk çağlarından itibaren “seyrek saç, az saç, hiç saç”, erkeklerin en büyük sorunlarından birisi olmuştu.

O devirlerin tıbbî tekniklerinin böyle bir konuya peruk haricinde çözüm getirememesinden dolayı da sorunu kabullenmek, hatta olumlamak yaygın bir tutum olmuştu. Mesela Antik Roma’da, özellikle devlet yöneticileri ve zenginler için “kelliğe övgü” şiirleri bile yazılmıştı.

Yine o çağlarda büst ya da heykellerini yaptıran yöneticiler, filozoflar ve zenginler, görüntülerinin normalin de ötesinde saçsız olmasını isterdi. Bunda, saçları az olan kişilerin “bilge, ağır, oturaklı” göründüğünün düşünülmesi ile bu heykelleri görenlerin, o kişinin toplum için çalışırken sağlığını, görüntüsünü bile ihmal ettiğinin algılanmasını istemeleri etkili oluyordu.

Bu arada, devrin hicivci kimi şairleri ise içerisinde, “Otsuz tarla göze batar.” gibi mısraların yer aldığı şiirler yazmaktan geri durmuyorlardı.

Orta Çağ’da; cinsel yolla bulaşan frengi hastalığının artması, beraberinde hastalığın en öncelikli etkilerinden birisi olan erkeklerdeki saç dökülmesi vakalarını hızlandırmıştı.

O asırların Avrupa’sında erkeklerde sıkça görülen, çoğu da abartılı peruk kullanımlarının temelinde bu hastalığa yakalanan erkek sayısının çokluğu yatıyordu.

Bir dönem şarlatan ve sahtekârların tekelindeydi

ABD Kaliforniya’da sanat ve tarih alanında çalışmalar yürüten Getty Conservation Institute’nün uzmanlarından Madeline Warner’ın, 25 Ağustos 2015’te kaleme aldığı, “Antik Roma’da Saç Dökülmesi ve Saç Modeli” başlıklı yazısında anlatılanlara göre; sanayileşmenin ilerlemesi, buna bağlı olarak da kentleşmenin yoğunlaşmasıyla birlikte şehirlerde yaşayan erkeklerin bu sorunu daha da görünür hale gelmişti.

Elbette ortada bir sorun olunca bu sorunun çözümüne umut bağlayanları suiistimal edenler de olacaktı. Özellikle ABD, İngiltere ve Almanya’da şarlatanlar ve sahtekârlar; “Kafa derisine sürüldüğünde veya şişeden yudumlandığında iyi geldiğini” iddia ettikleri çeşitli karışımlar, şuruplar ve merhemlerle saçsız erkekleri epeyce kandırmışlardı.

Ondokuzuncu yüzyıl gazeteleri; kendilerine “tıp adamı” diyen, çoğu silindir şapkalı, rengarenk boyalı vagon atlı arabasında “yılan yağı” satan umut tacirlerinin reklamlarıyla doluydu. Bunlar, kasaba kasaba dolaşır, halkı etrafına toplar ve ucu bucağı olmayan “ tedavi vaatleri”nde bulunurlardı.

Saç ekimini bir Osmanlı doktoru başlattı

Batıda bunlar olup biterken, Osmanlı Devleti’nde, İstanbul’da ise konuya ciddiyetle yaklaşan ve daha ilk denemesinde başarılı sonuç alan birisi vardı; Osmanlı vatandaşı Dr. Menahem Hodara.

Hodara, Türkiye’nin ilk dermatoloji uzmanıydı. Ayrıca histopatolojiye (deri patolojisi) yoğunlaşmıştı. Kendi adıyla anılan bir deri hastalığını tanımlamış, yine kendi adıyla Behçet hastalığını adlandıran Hulusi Behçet ile ortak çalışmalar yürütmüştü.

1890’da Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’yi bitiren Menahem Hodara, uzmanlık öğrenimi için Hamburg ve Viyana’ya gönderilmiş, daha sonra da İstanbul Kasımpaşa’daki Bahriye Merkez Hastanesi’nde (bugünki Deniz Hastanesi) deri ve zührevî hastalıklar alanında hekimlik yapmıştı.

Hadora, ayrıca Saray Hekimi de olmuştu. Sektörden “ZNZ Grup” şirketinin “Geçmişten Günümüze Saç Ekiminin Tarihi” başlıklı çalışmasında, Menahem Hodara’nın dünyadaki ilk başarılı saç ekimi ameliyatını yapan kişi olduğu belirtilmekte.

Daha önceleri Almanya’daki saç ekimiyle ilgili kimi denemeler istenen sonucu vermemiş, Hodara ise 1897 yılında, İstanbul’da, kafa derisinin etkilenmemiş bölgelerinden alınan saçları, bir tür mantar enfeksiyonu olan “favus”un etkilediği bölgelere başarıyla nakletmişti.

Osmanlı hekim, üstelik kaleme aldığı bilimsel yayınlarda bu operasyonu birden fazla vakada gerçekleştirdiğini de ortaya koymuştu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir