‘Japon’ sanılan 30 kiloluk Havuç’un ardındaki gerçek! Türkiye’de de yaşıyor mu?

Balıkçılıkla uğraşmayı seviyordu. Bu uğraş onu hayatın hızlı temposundan biraz olsun uzaklaştırıp kendi iç dünyasını dinlemesine fırsat tanıyordu. Andy Hackett, Fransa’nın Başkenti Paris’in güney doğusunda bulunan Bluewater Gölü’nde açıldığında bölgede bir efsane haline gelmiş olan “Havuç” ile karşılaşacağını düşünmüyordu. Gölde özel bir balığın yaşadığını bilen Hackett, kendini bu balığı görecek veya yakalayacak kadar şanslı hissetmiyordu. Hackett’in yanıldığını anlaması çok uzun sürmedi.

OLTASI SARSILINCA ŞAŞKINA DÖNDÜ

Andy Hackett, göle açıldıktan kısa süre sonra oltası sert şekilde sarsılmaya başladı. Bir anda oltayla mücadele etmeye başlayan adam, kafasını suya doğru çevirdiğinde neye uğradığını şaşırdı. Oltasına yakalanan balık, bölgede efsane haline gelmiş olan ve renginden dolayı “Havuç” adı verilmiş olan devasa balıktı. Hackett, 25 dakikalık bir mücadelenin ardından Havuç’u yakalamayı başardı.

Yakaladığı balıkla fotoğraf çekilmeyi ihmal etmeyen Hackett, “Bu gölde büyük bir balık olduğunu daha önce duymuştum. Onu yakalayacağımı veya görebileceğimi düşünmüyordum. Yakaladığım balığın Havuç olduğunu onun su üstüne yaklaştığı sırada anladım. Onu yakalamak harika bir histi ama bu tamamen şanstı” dedi. Hackett, fotoğraf çekilmesinin ardından devasa balığı tekrar göle bıraktı ve kutlama yapmak için kıyıya geri döndü.

‘KAÇMAYI İYİ BİLEN BİR BALIK’

Bluewater Gölü’nün bulunduğu bölgede yöneticilik yapan Jason Cowler, turuncu renginden dolayı Havuç adı verilen balığın 20 yıl önce bölgeye gelen turistlerin ilgisini çekmek için bırakıldığını söyledi. Cowler, Havuç hakkında konuşurken şu bilgileri verdi:

“Buraya gelen balıkçıların farklı balıklar avlayabilmesi için göle bırakılmıştı. O zamandan beri büyüdü ve devasa bir balık oldu. Çoğu zaman ortaya çıkmayan ve nasıl kaçması gerektiğini iyi bilen anlaşılmaz bir balık.”

Havuç’un deri sazanı ve koi sazanı arasında melez bir tür olduğu belirtiliyor. Koi balıklarının evlerde ve şehir havuzlarında süs balığı olarak da kullanılabiliyor olması, Havuç’un ‘devasa bir akvaryum balığı’ olarak görülmesine de olanak tanıyor. Suya bırakılmadan hemen önce tartılan balık yaklaşık 30 kilogram ağırlığında.

‘TÜRKİYE’DE OLDUĞUNA DAİR BİR BİLGİ YOK’

Havuç isimli balığın esas olarak bir sazan balığı olduğunun altını çizen İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi / İçsu Kaynakları ve Yönetimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özcan Gaygusuz, sazan balığının pullu sazan, aynalı sazan, deri sazanı, koi balığı olarak adlandırılan çeşitli türlerinin bulunduğu bilgisini paylaştı.

“Bu türler tıpkı yakalanan balıkta olduğu gibi kendi aralarında da üreyerek farklı renklerde ve ebatlarda sazan melezlerinin meydana gelmesine neden olabilirler” diyen Doç. Dr. Özcan Gaygusuz, sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Bizim sularımızda pullu sazan bulunuyor. Bununla beraber bazı iç sularımıza zaman zaman kamu kurumları tarafından aynalı sazanlar da aşılanıyor. Koi balıkları ise sadece evlerde hobi amaçlı olarak, şehirlerde ise süs havuzlarında veya büyük şehir akvaryumlarında bakılan balıklardır. Pullu sazan ile aynalı sazanın birlikte üremesi sonucunda pullu sazan yavru oluşuyor ve bunlar normal ebatlarında oluyorlar. Henüz koi balıklarının bizim doğal iç su kaynaklarımızda yaşadığına dair bilimsel bir bilgi yok.”

YABANCI TÜRDEKİ BÜYÜK TEHLİKEYE DİKKAT!

Havuç’un bir Japon balığı olmadığını belirten Gaygusuz, “Türkiye’de Japon balığı veya kırmızı balık olarak bilinen balığın bilimsel adı carassius uuratus olup sazan balığından (cyprinus carpio) farklı bir türdür” dedi.

Bir ortama bitki veya hayvan olması fark etmeksizin sonradan yerleşen canlılar ortamda doğal düşmanları yoksa mevcut şartları iyi değerlendirerek hızla çoğalabiliyor. Hatta ekosistemi bozarak ekolojik ve ekonomik sorunlara yol açabiliyor. Doç. Dr. Özcan Gaygusuz, Günümüzde Türkiye iç sularında 10’dan fazla yabancı balık türü bulunuyor. Bu türlerden bazıları iç sularımızda baskın balık türü haline gelmiş durumda. Oysa yabancı-istilacı türler yerel türlerin stoklarının azalmasına hatta yok olmasına yol açabilirler. Bu nedenle kara, orman, deniz ve iç su ekosistemlerimizde kamu kurumları ve üniversiteler tarafından düzenli olarak izleme çalışmaları yapılması gerekli. Bu sayede yabancı-istilacı bir türün varlığı erken tespit edilebilirve bu türlerin ekosisteme yerleşmesinin önüne geçilmesi için hızlı tedbirler alınabilir” şeklinde konuştu.

Yabancı-istilacı türlerin ilk başta nasıl bir sorun yaratacağı veya faydalı olacağını öngörmenin mümkün olmadığını vurgulayan Gaygusuz, “Örneğin ticari nedenlerle Türkiye’ye getirilmek istenen ve sahip olduğumuz flora ve faunanın doğal bir parçası olmayan bir tür için ilgili kurumlar tarafından risk analizleri yapılmalı, eğer sonuçlar riskli çıkarsa kesinlikle bu türlerin ülkeye girişine izin verilmemeli. Riskli çıkmayan türler için de sıkı karantina kuralları uygulanmalı, sorun çıkmazsa ülkeye girişine izin verilmeli. Çünkü bir tür bir kez bir ortama girdiyse onu oradan uzaklaştırmak neredeyse imkansız” uyarısını yaptı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir