Annesi ev hanımı, babası ise devlet memuru olan Burak Ovacıkbaş askerden dönmesine 10 gün kala aldığı haberle adeta yıkıldı. Annesinin doğum gününü kutlayacağını düşünürken, babasının vefat ettiğini öğrenen Burak için o saatten sonra hayat bambaşka bir hal aldı. Burak, babasını anlatırken, “Bir yandan ablamı ve beni okutmaya çalışırken, bir yandan da geçim mücadelesi veriyordu” diyor. Babasının vefatıyla acı şekilde başlayan hikayesi, yapması gereken bir hedefe dönüşen Burak Ovacıkbaşı, “Babam maalesef geride yapmak istediği fakat yapamadığı çok hayalini bırakarak vefat etti” diyerek yola çıkış hikayesini şöyle anlattı:
“Askerliğimin bitmesine 10 gün vardı. Annemin doğum günüydü. Benim çarşı iznimde telefonum çalmıştı, annemin doğum gününü kutlamak için hazırlanırken bu telefonla babamın vefat haberini almıştım. Her şey sakinleştiğinde ondan geriye kalan, kokusu hâlâ üzerinde olan kıyafetlerini düzenlerken ceketinin cebinden bir mektup çıktı. 4 sayfalık o mektubu bana yazmıştı, bugün o mektup evimizin duvarında asılı.”
‘TEK HAYALİM SENİNLE BİR TEKNEDE BALIK TUTMAK’
Babasının ceketinin cebinde, ona gönderemediği “Oğlum” diyerek başlayan mektubu bulan Burak, “Oğlum benim tek hayalim seninle bir teknede balık tutabilmek ve birkaç şehri seninle gezebilmek fakat maddi imkanım olmadığı için bunlara yetemedim. Kendi hayallerimi hep yarınlara ertelemek zorunda kaldım. Çünkü sizler evlatlarımsınız ve benim tek önceliğim sizlersiniz” sözleriyle karşılaştı.
“Mektubun en can alıcı yeri” dediği satırları okurken Burak, “Kalbimin birkaç saniye sessizleştiği belki de atamadığı o an şuydu” dedi ve ekledi:
“Mektupta ‘Oğlum ben ihtiyacın olduğun her an yanındayım, yeter ki sen iste’ diyordu. Okuyunca gözümden dökülen yaşlarla ‘İstiyorum baba, istiyorum hadi çık gel ve o şehirlere gidelim. Bir tekne nedir ki, sen iste yeter ki. Şu an hangi para satın alabilir o tekneyi, biri bana söylesin!”
Burak Ovacıkbaşı o mektubu okuduktan sonra kendisine bir söz verdi. Babası onlara yetebilmek için hayallerini hep ertelemişti fakat o ertelemeyecekti. Hem de cebinde hiç parası olmadan bunu yapacak, şehir şehir gezip babasının istediği o oltayı da alıp balık tutacaktı. Dediğini de yaptı ve 2016 yılında evlenip karısıyla bu hayallerini gerçekleştirmek için yollara düştü. Bir sırt çantası, bir demlik, biraz sebze ve oltalarıyla beş parasız halde Çanakkale’den Kars’a her yeri otostop yaparak 4 yıl boyunca gezdiler. 81 ilde binlerce kamp yapıp, yüzlerce ilçe gördüler.
‘PARAMIZ OLMADIĞI İÇİN HİÇ ET YEMEDİK’
Parasız gezmenin herkes için zor olduğunun altını çizen çift, “Çok zor fakat cebimizde paramız ve kredi kartlarımız olduğunda babama verdiğim o sözün hiçbir hükmü kalmayacaktı. Çünkü babam o hayalini para yüzünden ertelemişti ve biz parasız bunu başarmalıydık. İnsanlar hayallerini yarınlara ertelememeli. Biz bu serüvene ‘bugünler de dünlerin yarınları değil mi?’ diyerek başladık” diye konuştu.
Yollarda geçim konusunda sıkıntılarının da olduğunu söyleyen Ovacıkbaşı çifti, paraları olmadığı için hiç et yemediklerini söyleyip şunları paylaştı:
“Çoğu zaman balık tuttuk. Balığı kızartmak için bir eşyamız da yok. Biz de bir ağaç dalında ateş üzerinde çevirerek yiyorduk. İnsanlar inanılmaz derecede pahalı demlikler ve ocaklar alıyor. Bunlar bize çok garip ve komik geliyor. Kamp bu değil, kamp imkansızlıklardan imkan yaratmak. Mesela çay kaşığı yerine bir dal parçası kullanmak bile bir kamp geleneği olmalı, bundan tiksinen insanlar sanırım otellerde huzur buluyordur. Deniz kestaneleri yediğimiz çok oluyor, çünkü inanılmaz bir protein deposu. Ancak sadece renkli olanlar yenebiliyor, diğerlerini tavsiye etmeyiz.”
İnsanın karnı doyduktan sonra paraya çok fazla ihtiyaç duymadığını söyleyen aile, ihtiyaç durumunda birkaç bileklik yapıp satarak kazandıklarıyla önemli ihtiyaçlarını karşılıyor.
‘BİLMEDEN DEĞERLİ BİR TAŞ ÜZERİNDE YEMEK PİŞİRMİŞİZ’
Yollarda başlarına ilginç olaylar da gelen Ovacıkbaşı ailesi bunlardan en tuhafını Trakya’nın ormanlık alanlarından birinde yaşadıklarını dile getirdi. Genç çift, “Düz bir taş arıyorduk. Yamaç altında yeşil parlak bir taş bulduk. Aşırı parlaktı ama taşlar hakkında bilgimiz de yok. Düşünmeden bir ateş yakarak taşı üzerine koyduk ve yemeği taş üzerinde pişirmeye başladık. Bununla ilgili video paylaştık. Bir anda videoyu milyonlarca insan izledi ve taşın değerli olduğunu söylediler. Hatta bazıları hakaret ediyordu böyle değerli bir taşı nasıl bu şekilde kullanırsınız, o taş milyarlarca değerinde diye. Fakat biz bunları gördüğümüzde o kamp alanından çoktan ayrılmıştık. Taşı aramak için geri döndük, bulduk ve doğal yeşim taşı olduğunu teyit ettik” şeklinde açıkladı.
Önceden yollarda kendilerini görenlerin kendilerine acıdıklarını, yemek verdiklerini ve evlerini açtıklarını söyleyen Ovacıkbaşı ailesi, “Özellikle kamyoncu abilerimizin o menemenleri inanılmaz lezzetli oluyor. Ancak sosyal medya platformunda biraz tanındıktan sonra gittiğimiz şehirleri anlık olarak paylaşmamaya karar verdik. Çünkü insanlarımız çok mütevazı ve misafirperverler, hemen davet ediyorlar. Bu çok güzel bir şey ama ‘Biz de kalın’ dedikleri için kamp yapamaz duruma geliyoruz. Bunu şikayet olarak düşünmeyin, sadece o insanlar ne kadar güzel yürekli belirtmek istedik” ifadelerini kullandı.
‘OTOSTOP ÇEKTİĞİMİZ ARAÇTA SÖZLÜ TACİZE UĞRADIK’
Otostopla yol almanın bazı özel kuralları olduğunu söyleyen Burak Ovacıkbaşı, “Duran araca ilk olarak otostop çeken kişi ‘Nereye gidiyorsunuz?’ diye sormalı. Duran araçta bulunan kişileri gözünüz tutmazsa, ‘Siz nereye gidiyorsunuz?’ diye sorduğunuzda onlar neresini söylerse söylesin, biz o tarafa gitmeyeceğiz diyerek uzaklaşabilirsiniz. Ancak bu soruyu size soran karşı taraf olursa cevap vermek durumundasınız ve kötü niyetliyse ‘Ben de oraya gidiyorum’ diyerek sizi yanıltabilir” sözleriyle başlarına gelen bir olayı anlattı:
“Çanakkale’de otostop çektiğimizde arabaya ilk ben yaklaştım ve arkadaki adamı saçları uzun olduğu için kadın sandım. Böylece iki erkek olan arabaya binmiş bulunduk ve bu bizim tercih etmediğimiz bir durum. Üstelik alkollü olduklarını fark ettik. Araçta sözlü tacize uğradık. Yanımızda güvenlik için bulunan bir malzememiz vardı fakat kullanmakta en son anı beklemek gerekiyordu. Ancak buna gerek kalmadan kurtulduk.”
Gezip görmenin güzel olduğuna vurgu yapan Ovacıkbaşı ailesi, günümüzde insanların markalı eşyalarıyla mutlu olduklarını ama bunların kendileri için geçici bir heves olduğunu dile getiriyor. Geçen yıl bebeklerini kucağına alan çift otostop yapmaya ara verdiklerini, bunun yerine bir araç veya karavanla yollarına devam edeceklerini de belirterek, “Eşyanın değeri kısa sürüyor fakat yaşananlar asla unutulmaz. Bu yüzden gezmek için hayallerinizi ertelemeyin, yarın çok geç kalabiliyorsunuz” tavsiyesinde bulundu.