Melek Aydın/ milliyet.com.tr – Gloria Ramirez ( 11 Ocak 1963 – 19 Şubat 1994) California’da yaşayan 31 yaşında bir kadındı. Genç kadın, dördüncü evre rahim ağzı kanseri ile mücadele etmekteydi. Bir anda fenalaşıp ambulansla acile kaldırılan Gloria bugüne kadar doktorların hiç görmediği bir şekilde hayatını kaybetti.
Tarih 19 Şubat 1994. General Hospital’ın tüm personeli Ramirez’in hayati fonksiyonlarını normale döndürmek için çeşitli uygulamalar yaptı. Genç kadına diazepam, midazolam ve lorazepam enjekte edildi. Ancak hiçbiri işe yaramadı ve doktorlar, Ramirez’in kalp atışları zayıflayınca onu şok cihazına bağlamak zorunda kaldı.
KANINDAN SARI RENKLİ PARÇALAR ÇIKTI
Buraya kadar her şey normaldi ta ki hemşire Susan Kane, Ramirez’in kolundan kan alana kadar.
Kanını almak için yanına yaklaşan hemşire Kane, bir tuhaflık olduğunu anladı. Tüpe bakan hemşire, kanda yüzen sarı renkli parçacıkları fark eden tıp asistanı Julie Gorchynski’ye verdi ve Kane bayıldı. Gorchynski ise midesi bulanmaya başladı ve sersemliğinden şikayet ederek bayıldı. Solunum terapisti Maureen Welch ise bayılan üçüncü kişiydi. Ramirez’e temas eden altı kişi bayılma, nefes darlığı, mide bulantısı ve geçici felç gibi semptomlar göstermeye başlamışlardı.
Daha sona bu kişilerin sayısı 23’e çıktı ve doktorlar, olaya el atarak Ramirez’in odasında bulunan herkesin dışarı çıkmasını istedi. Olayda bir doktor, 1 hafta boyunca yoğun bakımda kaldı ve çıktığında da nedeni bilinmeyen bir şekilde tekerlekli sandalyeye mahkum oldu.
PEKİ AMA NEDEN?
Saat 20:50’de Ramirez ne yazık ki hastanede hayatını kaybetti. Ancak öldükten sonra işler daha da tuhaflaştı. Basın, iki çocuk annesi Ramirez’i manşetlerine Toksik Kadın (toxic lady) başlıklarıyla taşıdı. Hastanedeki doktorlar, ne genç kadına ne de sağlık görevlilerine neler olduğunu anlayamamıştı. Hastaneye gelen karantina ekibi olay yerinde hiçbir ize rastlamadı. Koruyucu kıyafetler giyen özel bir ekip, Ramirez’in cansız bedenini almak için hastaneye geldikten sonra acil serviste toksikoloji testi yapsa da havada amonyak, fosgen, hidrojen siyanür, hidrojen sülfür gibi uçucu bileşiklerin hiçbirine rastlanmadı.
3 OTOPSİ YAPILDI
Gloria’nın cansız bedeni ise her ihtimale karşı iki kat torbaya sarılmış ve hava geçirmez alüminyum bir tabutun içine konmuştu. Yetkililer üç otopsi yaptı. İlki ölümünden 6 gün sonra, ikincisi 6 hafta sonra ve sonuncusu da cenazesinden hemen önce gerçekleşti.
Ramirez’in ölümünden bir aydan fazla bir süre sonra, 25 Mart’ta yapılan ikinci otopside, Ramirez’in cansız bedeninde tylenol, lidokain, kodein ve tigan maddeleri tespit etti. Bu otopsi sırasında yapılan kan testlerinde de büyük miktarda dimetil sülfon tespit edildi.
Tigan, mide bulantısını önleyici bir ilaçtı ve vücutta amine dönüştüğü için amonyak kokusunun kaynağının bu ilaç olduğu düşünülüyordu. Daha da önemlisi, toksikoloji raporu sonucu Ramirez’in kanında ve dokularında büyük miktarda dimetil sülfon tespit edilmişti. Ölümünden üç hafta geçmesine rağmen dimetil sülfon miktarı, normal bir insanın vücudunda bulunandan tam üç kat daha fazlaydı. Otopsi sonucu, Gloria’nın ileri evre rahim ağzı kanserinin yol açtığı akut böbrek yetmezliğine bağlı kalp yetmezliğinden öldüğünü açıkladılar.
Soruşturmanın ardından yetkililer, hastane personelinin aşırı stresten muzdarip olduğu ve hastanın vücudunun kokusunun neden olduğu kitlesel histeriden muzdarip olduğu sonucuna vardı. Ancak hastane bu sonuca katılmadı.
“TEHLİKE SAÇAN MADDE OLMASI İÇİN SİYANÜR YA DA KİMYASAL SİLAH OLMASI LAZIM”
Birçok yapıma konu olan olayla ilgili Yeditepe Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Farmasötik Toksikoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Aydın konuya ilişkin açıklamada bulundu.
Olayda muhtemel bir dimetil sülfon zehirlenmesinin bu ölümlerle ilgili olmadığı anlaşılıyor, çünkü dimetil sülfonun toksik etkisi oldukça düşük. Bu ölüm sır olarak kaldı. Ölü bir vücuttan bu şekilde salıverilerek etraftaki kişilerin ölümüne yol açabilecek kadar tehlike saçan bir maddenin ya siyanür ya da kimyasal silah olması akla gelir.