Ersu Şaşma ismini çoğu kişi ilk olarak geçtiğimiz yıl düzenlenen olimpiyatlarda duydu. Tokyo Olimpiyat Oyunları’nda erkekler sırıkla atlamada finale kalarak bunu başaran ilk Türk atlet olan 22 yaşındaki sporcu, sonrasında Dünya Atletizm Şampiyonası’nda finalde yarışarak bir ilki daha başardı.
Sporcu bir anne-babanın oğlu olan Ersu’nun sırıkla tanışması ise çok eskilere uzanmıyor. Lisedeyken beden eğitimi öğretmeni tarafından sırıkla atlamaya geçirilir. Hareketli ve bireysel olması nedeniyle bu daldan hoşlanır ve sırıkla atlamacı olmaya karar verir. Ailesinin desteğini de arkasına alarak ülke tarihinin bu daldaki en başarılı ismi olacaktır kısa süre içinde…
Sırıkla atlama tarihinin en başarılı sporcusunun, çağdaşı olması ise bir nevi şanssızlığıdır kendisinin… Sergei Bubka’nın uzun yıllar kırılamayan rekorlarını bir bir kıran, ardından bu rekorları da geliştirmeye başlayan Armand Duplantis ile aynı döneme denk gelme şanssızlığına karşın Ersu Şaşma, bardağın dolu tarafını da görebilmektedir:
“Artık o da hata yapmaya başladı çoğu yarışta. Diamond Lig’de 5.90’ı geçemeyerek birinciliği kaybetti. Filipinli bir çocuk onu geçerek ilk sırayı aldı. Bir hatasını görürsem yakalamaya çalışacağım. İlerde bir yarışta Duplantis tökezleyebilir, ben de kendisini geçebilirim, sırıkta her şey olabilir.
”Japonya’nın başkentinde ilk kez olimpiyat deneyimi yaşayan genç isim, bu tecrübesinin çok önemli olduğunu ancak pandemi koşulları nedeniyle farklı bir atmosfere maruz kalmış olduğunu düşündüğünü de eklemeyi ihmal etmiyor. 10. sırada tamamladığı final müsabakasında kendisinin doğal yüksekliğini bulmuş olsa, sıralamada çok daha yukarılarda yer alacağına dikkat çekiyor.
‘TOKYO FRAGMANDI’
“İlk olimpiyatımdı Tokyo. Olimpiyat ortamı güzel ama koronadan dolayı kısıtlamalar vardı. Seyirci yoktu. Her salona gittiğinde tükürükle numune veriyorsun. Bu sıkıntılara karşın olimpiyat köyü güzeldi. Her branşın en iyi sporcularıyla aynı ortamlarda bulunuyorsun. Dolayısıyla o havayı solumak güzel. 5.80 atlasaydım olimpiyatta dördüncü veya beşinci olurdum. Tokyo bence Paris’in fragmanı gibi bir şey oldu. Paris 2024 daha iyi olacak.”
‘İDOLÜM KENDRİCKS’
Sırıkla atlamada ülke tarihinin başarılarla dolu olmadığının farkında Fenerbahçe Kulübü’nün sporcusu… Bu yüzden yerli bir rol modeli bulunmadığının altını çiziyor ama uluslararası arenada branşındaki gelişmeleri de yakından takip ediyor. Sırıkla atlamada bir mihenk taşı olan 6 metrelik yüksekliği geçen isimlerden bir tanesi olan ABD’li sporcuyu kendisine örnek aldığını söylüyor: “İdolüm Amerikalı Sam Kendricks’ti. Ama artık idolüm de yok diyebilirim, daha çok kendimi görüyorum bu aralar.”
‘İLK AŞKIM BASKETBOL’
“Futbolla hiç ilgili değilim; basketbolla ilgileniyorum. Spora basketbolla başladım sekiz yaşındayken. Annem de basketbol oynamıştı. İlk aşkım basketboldu. Halen daha izler takip ederim. Özellikle NBA’i takip ediyorum. Oradaki maçlar daha çok heyecan veriyor. Fenerbahçe’nin de Euroleague’de şampiyon olduğu sezon Final-Four’daki maçlarını izliyordum.”
PARİS’TEKİ HEDEF İLK 3
“Paris Olimpiyatları’nda daha iyi dereceler alıp madalyayı zorlamak istiyorum. İlk üçü hedefliyor olacağım. Olabilir, bu sene güzel geçmişti çünkü. Şimdi daha iyi hazırlanıp öbür sene olimpiyatta daha iyi şeyler yapmayı, daha iyi dereceler çıkarmayı düşünüyorum yani.”
‘TARTAN BOZUK, MİNDER YIRTIK’
“Mersin’de Nevin Yanıt Atletizm Sahası’nda çalışıyorum. Benim atladığım kulvarın tartanı çok kötüydü, artık bozulmuştu. Onun üstüne bir daha tartan yaptılar ama o da tutmadı. Biz üstüne rulo gibi bir şey serip atlamaya çalışıyoruz. Minder kötü, toz-duman içinde… Yırtık. Bir tane daha platform getirdiler, başkanımız sağ olsun… Ama onun üstüne konulduğu minder yırtık ve çok tozlu. Atlarken her yerimiz toz içinde oluyor, yapış yapış oluyor, gözümüze kaçıyor.
İdman sahalarımız görülürse, eminim ‘Siz bunu nasıl yapıyorsunuz, bu kadar başarı geliyor?’ diye soracaklardır. Sırıkla atlamada yağmurda çok kötü oluyor, sakatlık olabiliyor. Mersin’de salon olmadığı için yağmur olduğu zaman atlayışlarımızı yapamıyoruz. Küçük çadır gibi bir yer de olsa olur, yeter ki kapalı bir şey olsun. Kışın girebileceğimiz bir yer olmasını istiyoruz.”
‘TAKIM SPORLARI ÖNDE, BİZ ARKADA’
“Türkiye’de atletizmin daha çok desteklenmesini istiyorum. Çünkü hep ön planda takım sporları var. Herkesin branşı çok zordur. Kimseyi küçümsemek gibi bir şey söz konusu olamaz ama çeyrek finale kalan bir takım daha çok haber oluyor. Ben olsun, Yasmani olsun finale kalıp çok fazla haber olmamamız bu bizi üzüyor açıkçası.
Medyadaki görünürlüğümüz çok az. Burada olabilmek için atletizmde ya Avrupa, ya Dünya Şampiyonası ya da olimpiyatta madalya alman gerekiyor. Onun haricinde çok bakıldığını düşünmüyorum. Büyük destekler de olunuyor tabii ama ben atletizmde sponsorluk olsun maddiyat olsun az olduğunu düşünüyorum.”
ÜÇ BÜYÜKLERDE BİRER MADALYA
“Kariyer hedefim; Avrupa Şampiyonası, Dünya Şampiyonası ve Olimpiyatlar gibi büyük organizasyonların her birinde birer madalyamın olmasını istiyorum. 30-35 yaşına kadar atlamaya devam etmeyi düşünüyorum. Birkaç tane daha olimpiyat görüp ondan sonra bırakmayı tercih ederim.”
‘ATLETİZM DERSİNDEN KALDIM’
Federasyondan okuluna izin yazısı gitmesine rağmen devamsızlıktan bırakıldığını söyleyen milli atlet “Mersin Üniversitesi’nde atletizm dersinden kaldım. En son yaptığım derecelerden sonra bile hocalar beni hala tanımıyor” dedi.
Atletizm Milli Takımı’nda yer alan ve rekorlar kıran bir atletin, “atletizm” dersinden sınıfta kalması ne kadar ironi değil mi? Ama Ersu’nun başına işte böyle bir olay gelmiş.
Bakın milli atlet olayı şöyle anlatıyor:
Mersin Üniversitesi’nde antrenörlük bölümünde okuyorum. Aslında okulu bir an önce bitirip aradan çıkarmayı istiyorum.
Hiç yardımcı olmuyorlar. Antrenmanlardan dolayı yarışlara çok sık hazırlandığım için saatlerini uyduramıyorum, sınavlara gidemiyorum. Yardımcı olmalarını beklerdim. Atletizm dersinden kaldım. Atletizm dersini alttan alıyorum şu anda. İzinlerim vardı. Sebebim de var. Ancak devamsızlıktan bırakmışlar. Federasyondan izin yazısı yazılıyordu. Buna rağmen kaldım.
Oradaki hocalar beni tanımıyorlar da… Instagramda profilimde Mersin Üniversitesi’nin ismi yazıyordu, bu yüzden onu kaldırdım. En son yaptığım derecelerden sonra bile bence hala tanımıyorlar. Bu okul konusunu, ders konusunu nasıl yapacağız bilemiyorum. Okula ağırlık vermek istemiyorum.”