Derleyen: Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr – Dünyanın en gizemli olaylarından biri 60 yılı aşkın bir süre önce Rusya’nın Ural Dağları’nda meydana geldi. Maceraperest 9 arkadaşın çıktıkları yolculuk peşinde pek çok soru işareti bıraktı. Tarihte ‘Dyatlov Geçidi’ olarak, hatta kimilerince ‘Şeytan Geçidi’ olarak bilinen olayla ilgili bugüne kadar sayısız komplo teorisi ortaya atıldı. Ancak yapılan tüm çalışmalar cevapsız kaldı. 1959 yılında dönemin siyasi yönetim şekli dolayısıyla üstü kapatılan, şeffaf bir şekilde kamuoyu ile paylaşılmayan bu olay yıllar sonra yeniden gündeme gelse de kimse Ural Dağları’na çıkan 9 arkadaşa ne olduğunu hiçbir zaman çözemedi.
1959 yılının başında dağcılık kulübü üyesi bir grup genç, kendilerine liderlik eden arkadaşları İgor Dyatlov eşliğinde Ural Dağları’na bir gezi düzenlemeye karar verdi. Her şeyi adım adım planlayan tecrübeli dağcılar Yuri Doroşenko, Lyudmila Dubinina, İgor Dyatlov, Aleksandr Kolevatov, Zinaida Kolmogorova, Yuri Krivonişenko, Rüstem Slobodin, Nikolay Tibo-Brinyol, Semyon Zolotaryov ve Yuri Yudin 27 Ocak tarihinde yola çıktı. 20 ve 30’lu yaşlarda olan bu gençler kayak ve doğa eğitimi konusunda oldukça tecrübeliydi. Grubun lideri olan İgor Dyatlov, arkadaşlarının bu gezi için endişe duyan ailelerine 12 Şubat tarihinde şehirdeki spor kulübüne geziyi tamamladıklarına dair mesaj göndereceklerinin sözünü vererek iki hafta sürecek bu yolculuğa hazır olduklarını iletti. Yola 10 kişi olarak çıkan ekip yürüyüş noktasına varmak için önce tren yolculuğu yaptı. Bu yolculuğun sonunda içlerinden Yuri Yudin rahatsızlandı ve geri dönmek istedi. Yudin’in ayrılmasıyla ekip başlangıç noktasına ilerledi.
28 Ocak tarihinde başlangıç noktasına ulaşan gençler için ilk birkaç gün oldukça normal geçti. O günlerde çekilmiş fotoğraflar ne kadar mutlu olduklarını gözler önüne seriyordu. Hepsi birkaç gün sonra başlarına geleceklerden habersiz bir şekilde gülüyor ve eğleniyordu. 9 kişilik ekipteki herkes kendince günlük tutuyor, minik notlar alıyordu. Havanın dondurucu soğukluğu bir yana ekibin tüylerini ürperten başka bir gerçek ise bulundukları coğrafyanın kalbinde yatıyordu. Bölgenin yerel kabilelerinden Mansiler, Rusya’nın dağlarını kendilerine yuva yapmış bir kabileydi. Bu topluluğun elbette kendilerine ait bir dilleri bulunuyordu. Ekip yürüyüş yaptığı her yerde birbirinden farklı mansi işaretiyle karşılaşıyor onları kendilerince yorumlamaya çalışıyordu. Her yerde Mansi işaretleri gören gençler sürekli Mansileri konuşuyor ve içten içe onlardan ürküyordu.
Rus gençler, 1 Şubat 1959 gecesi ‘Ölüm Dağı’ anlamına gelen Kholat Syakhl Dağı’nın eteklerine ulaştı. Bölgenin yerel halkı Mansiler Kholat Syakhl Dağı’nda daha önce açıklanamayan birçok gizemli olay yaşandığı ve oraya gelenler bir daha asla geri dönemediği için bu dağa ‘Ölüm Dağı‘ adını vermişlerdi. Genç dağcıların hedefine son bir durak kalmıştı. 1 Şubat gecesi Ölüm Dağı’nda konaklayan gençler dondurucu soğuk ve kasvetli ortamın etkisiyle gerilmeye başlamış, kendi içlerinde bazı tartışmalar yaşamıştı. Eksi 30 derecelik havada Kholat Syakhl Dağı’nın eteklerinden dört bir yandan rüzgar alan bir noktaya büyük bir çukur kazan gençler çadırlarını tam da bu noktaya kurmuşlardı. İşte ne olduysa o gece oldu… O gece, tek amaçları macera olan 9 genç 1 Şubat’ı 2 Şubat’a bağlayan gecede 60 yılı aşkın bir süredir sırrı çözülemeyecek bir sırrın öznesi haline geldi.
ÇIRILÇIPLAK BULUNDULAR
İgor Dyatlov ve arkadaşlarının planlarına göre gezi 12 Şubat 1959 tarihinde sona erecekti. Ancak aradan günler geçse de hiçbirinden ses gelmedi. Gruptan haber bekleyenler başlarda hava şartlarından dolayı bazı aksaklıklar olduğunu düşündüler. Takvimler ayın 20’sini gösterdiğinde artık ters giden bir şey olduğunu düşünen ailelerin talebi üzerine kayıp öğrencileri aramak için arama kurtarma ekipleri görevlendirildi. Uzun uğraşlar sonucunda kamp alanına ulaşan ekipler bölgeye gittiklerinde çadırı gördüler ancak dağcılar orada yoktu. Çadırın çevresini araştıran ekipler birkaç ayak izi buldu ve izleri takip edince gördüklerine inanamadılar. Çadırın etrafında yapılan araştırmadan anlaşıldı ki dağcılar çadırı içeriden yırtmıştı ve gecenin karanlığında kimisi ayakkabı kimisi çorapla karın üzerinde koşmuştu. Kurtarma ekipleri artık hiçbirini sağ bulamayacaklarını anladılar ve cansız bedenlerini bulmak için var güçleriyle çalıştılar. Sonunda kampın 500 metre ilerisinde ilk cansız bedenlere ulaştılar. Kurtarma ekipleri ilk olarak Yuri Krivonişenko ve Yuri Doroşenko’yu buldu. Ancak bulunduklarında üzerlerinde hiçbir kıyafetleri yoktu, her ikisi de çırılçıplaktı.
ÖLEN ARKADAŞLARININ KIYAFETLERİYLE HAYATTA KALMAYA ÇALIŞMIŞLAR
Araştırmacılar ilerledikçe İgor Dyatlov, Zina Kolmogorova ve Rüstem Slobodin’in cesetlerini de buldu. Çalışmalar gittikçe daha da derinleşti ve yaşanan felaket gün yüzüne çıkmaya başladı. Kurtarma ekipleri uzun uğraşlara rağmen geri kalan dört genci bulamadı. Diğer cesetlerin bulunabilmesi ancak olayın üzerinden birkaç ay geçtikten sonra, 4 Mayıs günü gerçekleşebildi.
ALINTI Bulunan dört cesetle birlikte ilk iki cesedin çıplak olmasının, sonrasında bulunan üç cesedin de arkadaşlarının kıyafetlerini giymiş bir şekilde bulunmasının sebebi anlaşıldı. Son dört ceset bulunduğunda Zolotaryov, Dubinina’nın kürklü montunu ve şapkasını, Dubinina ise ayağına Krivonişenko’nun yün pantolonunu giymişti. Belli ki hepsi aynı anda ölmemiş arkadaşlarının öldüğünü görenler diğerlerinin kıyafetlerini alıp hayatta kalmaya çalışmıştı.
GÖZLERİ YERİNDEN OYULMUŞTU
Dokuz gencin ölümünden geriye onlarca yıllık bir sır kaldı. Olayın ardından yapılan tüm çalışmalar 9 dağcının kameraları da dahil olmak üzere botlarını bile almadan çadırdan bir anda kaçtıklarını gösteriyordu. Peki gençler çadırdan neden bir anda dışarı fırlamıştı? Gençler tam olarak neyden kaçıyordu? Gençlerin cansız bedenleri üzerinde yapılan çalışmalar ölüm nedenlerinin ‘hipotermi‘ olduğunu gösterdi. En bilimsel teoriye göre dağcılar gecenin soğuğundan etkilenmiş ve tek tek ölmüştü. Fakat bu açıklama kimseyi tatmin etmedi. Slobodin ve Brinyol’un kafataslarında kırıklar vardı. Dubinina ve Zolotaryov’un ise kaburgaları kırıktı. En korkutucu olanı ise Dubinina’nın dili kopmuş gözleri ise yerinden oyulmuş olmasıydı. Sonradan yapılan incelemelerde tüm cesetlerin üzerinde bazı radyasyon kalıntıları olduğu tespit edildi. Fakat onların cansız bedeni bambaşka bir şeyi işaret ediyordu.
‘MANSİLER ONLARI ÖLDÜRDÜ’
Dağcıların gizemli ölümüyle ilgili ortaya birçok teori atıldı. Kimileri yerel halk Mansilerin onlardan rahatsız olduklarını ve 9 dağcıyı öldürmüş olabileceğine inandı. Devlet o yıllarda 9 gencin ölümünden sorumlu kişilerin Mansiler olabileceğine o kadar inandı ki itirafçı olmaları için Mansi halkına çeşitli işkenceler uyguladı ancak yine de herhangi bir yanıt alamadı.
Gençlerin ölüm sebebini bulamayanlar zamanla doğaüstü teoriler geliştirdiler. Bunların en başında gençlere uzaylıların saldırdığı ve uzaylıların 9 kişi üzerinde deneyler yaptığı yönündeydi. Komplocular cesetlerin üzerinde radyasyon tespit edilmesini de uzaylıların deneylerine bağladı. İkinci doğaüstü teori bölgede folklorik bir özelliğe sahip olan koca ayak yani ‘Yeti’ ile ilgiliydi. Gorile benzeyen iki ayaklı bu destansı yaratık 9 dağcı gence saldırmış olabilirdi. Ancak ne bölgede ne de cesetlerde böylesine vahşi bir varlığın herhangi bir saldırısına ilişkin kanıta rastlanamadı.
9 dağcı gencin bu yolculuğa çıkış amacı Rusya’nın Ural Dağları’nda yer alan Gora Otorten Dağı’na ulaşmaktı. O yıllarda Sovyet hükümeti tam da bu dağda bazı füze denemeleri yapıyordu. Hatta dönem dönem bu füze denemeleri gökyüzünde turuncu daireler oluşturuyordu. Gora Otorten Dağı’nda yapılan bu füze çalışmaları için 9 gencin kullanıldığı düşünüldü. Ancak tüm olasılıklar cevapsız kaldı. Kimileri hükümetin otopsi raporlarını sakladığına, kimileri bu ölümlerden hükümetin sorumlu olduğuna inandı. Ancak ortaya atılan son iki iddia öncekilerden daha kuvvetliydi. 9 gencin yürüdüğü dağlarda halüsinasyonlara sebep olan bazı mantarlar vardı. Belki de gençler bu mantarlardan yemiş, halüsinasyon görmüş kendilerini halüsinasyonun etkisiyle çadırdan dışarı atmış, etkisi geçince de çadıra dönememiş ve karanlıkta savrulup donarak ölmüşlerdi.
‘SEBEBİ ÇIĞ OLABİLİR’
Son teori ise yakın bir zamanda ortaya atıldı. İsveçli uzmanlara göre bölgede alçak bir çığ yaşanmış olabilirdi. Kholat Syakhl Dağı coğrafi özelliği sebebiyle alçak arazi çığlarına çok uygundu. Çığın gürültüsünü duyan gençler sesin etkisiyle korkmuş ve çadırdan fırlamış olabilir, yollarını kaybedip geri dönemeden donarak ölmüş olabilirlerdi. Peki bu teori doğruysa Lyudmila Dubinina’nın dili nasıl kopmuş, gözleri nasıl yerinden oyulmuştu? İsveçli araştırmacılar bu durumu ise vahşi hayvanlara dayandırıyor. Onlara göre vahşi hayvanlar buldukları cesedin ilk olarak yumuşak derilerini yemeye başlarlar. Doğaüstü bir durumdan ziyade Lyudmila Dubinina’nın cesedinin son hali vahşi hayvanlara dayandırıldı. İgor Dyatlov’un adı 9 gencin hayatını kaybettiği o yere verildi ve böylece yaşanan bu gizemli olay tarihe ‘Dyatlov Geçidi’ vakası olarak geçti.
1959 yılında Rusya’nın Ölüm Dağı’nda hayatını kaybeden 9 genç yıllarca herkesin ilgisini çekti. O yıllarda 9 arkadaşın yaptığı kayıtlar, aldıkları notlar ve çektikleri fotoğraflar bugünlere kadar ulaştı. Bu gizemli olayı araştırmak ve gençlerle ilgili tüm detaylı bilgileri paylaşmak için kurulmuş ‘1079 The Overwhelming Force of Dyatlov Pass’ adlı internet sitesi 9 gencin çektiği tüm fotoğrafları renklendirerek 1959 yılında yaşanmış bu karanlık olaya ışık tutmayı amaçladı. Kurulan bu internet sitesinde bağışlar toplanıyor ve Dyatlov Geçidi’ni merak edenlere bilgi vermeyi amaçlıyor.
Olayın üzerinden tam 63 yıl geçmiş olmasına rağmen yıllar içinde Dyatlov Geçidi vakası birçok belgesele, kitaba ve filme konu oldu. Herkes kendi düşüncesine yakın bir komplo teorisini seçip 9 gencin ölümüne mantıklı bir sebep bulsa da gerçek ne yazık ki gün yüzüne çıkarılamadı. ‘Dyatlov Geçidi’ dosyası dönem dönem dünyanın dört bir yanından araştırmacılar tarafından açılsa da bugüne dek yapılmış tüm çalışmalar sonuçsuz kaldı.