Bir zamanlar ‘taşı toprağı altın’ diye ayak basılan büyükşehirler, şimdilerde yoğun bir tersine göçle karşı karşıya. Özel bir bankada yönetici asistanı olarak çalışan Dikris Hanım ve yaklaşık 3 ay önce emekli olan Mustafa Bey de hem karavanlarıyla seyahat ediyor hem de yaptıkları köy evlerinde sakinliğin tadını çıkarıyor. Bazen motosikletle bazen de karavanla gezip kamp yapmaktan büyük keyif alan çift, motosikletleriyle yurt içi ve yurt dışında seyahatler gerçekleştiriyor. Yurt içinde Ege ve Akdeniz’i tercih ettiklerini, motosikletle çok sık Yunanistan’a gidip geldiklerini de dile getiriyorlar. Yunanistan’ın cesaretlerini toplamak için güzel bir başlangıç olduğunu söyleyen Mustafa Bey ile Dikris Hanım, “Yurt dışına 18 günlük bir motosiklet turu planladık. 18 günde 5 ülke, 18 şehir gezdik. Yunanistan, İtalya, İsviçre, Monako ve Fransa. Unutulmaz anılar biriktirdiğimiz bir seyahat oldu” bilgisini paylaştı.
‘YAPTIĞIMIZ KARAVANIN FİYATI 500-600 BİN LİRA CİVARINDA’
Motosikletle çıktıkları yurt dışı seyahatlerinde oteller yerine kampinglerde kalmayı tercih ettiklerini ve özellikle İtalya’daki kampinglerde karavanları gördüklerinde kendileri için bambaşka bir dünyanın kapılarının aralandığını söyleyen aile, “2019 yılında Fiat Ducato 15 metreküp bir panelvan alarak içini karavana çevirdik. Panelvanımız masraflarıyla toplamda 57 bin lira tuttu. Karavana dönüşümü için de 80 bin lira harcadık. Başta her malzemenin yerlisi ve ucuzu olsun mantığındayken, tecrübeli ağabeylerimizin bizi yönlendirmesiyle birçok şeyi değiştirdik ve yaklaşık 120 bin liraya karavanımızı tamamladık. Şu anda bizimki ayarında motokaravanların fiyatları 500-600 bin lira civarında sanıyoruz” dedi.
Daha önce köy hayatıyla ilgili hiçbir tecrübelerinin olmadığını söyleyen çift, “Pandemi sürecinde şehirdekiler evlere kapandığında, biz karavanımıza atlayıp aylarca bakir yerlerde gezmeye başladık. Doğada olmak bizi mutlu ediyordu. Bir ağacın gölgesinde oturup kahve yudumlamak, bizim için bir AVM’de vakit geçirmekten çok daha huzur vericiydi. Bu farkındalıkla kendimizi arsalara bakarken bulduk” sözleriyle göç süreçlerini anlattılar.
‘EVİMİZİN KABA İNŞAATINI 135 BİN LİRAYA YAPTIK’
Göç edecekleri yere bütçelerinin karar verdiğini ve paralarının yeteceği bölgelere baktıklarını söyleyen çift, “Çanakkale bölgesi bizim için en ideal seçenekti. Çok fazla köy gezdik ancak bir şehirli olarak yaşamamız mümkün değildi. Köylü olmaya niyetliyiz ancak o kadar da köylü olamayacağımızı anladık. Mesela hayvan kokusu ve sinek bizim göz önünde bulundurmamız gereken bir kriter oldu. Arsayı beğenmeniz de yetmiyor, insanıyla da anlaşabilmeniz gerekiyor” dedi ve ekledi:
“İlçeye yakınlığı, hastane, eczane, nalbur, banka gerektiğinde ulaşılabilir mesafelerde olmalıydı. Nihayet gönlümüze göre bir yer bulduk. 371 metrekare imarlı bir arsamız oldu. Arsamızı 42 bin liraya aldık ve hemen inşaata başladık. 2 oda 1 salon, tek katlı bir ev inşa ettik. Evimizin kaba inşaatı yaklaşık 135 bin lira tuttu. Ancak sonrasında kaba inşaatı kadar bir masraf da içine harcadık. İnşaatımız halen devam ediyor. Köy evimizin şu anda bahçe duvarı yok. Verandasını henüz yapamadık. Önümüzdeki bir yıl içinde tamamlamayı umuyoruz.”
“Köyde yaşamak için önce zorluklarla mücadele edebilecek bir yüreğe sahip olmanız gerekiyor” diyen aile, “Kırsalda imkansızlıklar var. Seçenekler kısıtlı olduğu için seçim yapma şansınız yok. Kendi kendinize yetebilmeniz gerekiyor. İhtiyaçlarınızı çok iyi planlayabilmelisiniz. Mesela bizim seçtiğimiz köyde bakkal bile yok. Masaya oturduğunuzda ‘Aaaa ekmek almayı unutmuşum’diyemezsiniz” açıklamasını yaptı. Aile, gözlemledikleri kadarıyla köydekilerin günlük domates veya çilek toplama işlerine gittiğini söylüyor. Yetiştirdikleri ürünleri pazarda satanların, hayvancılıkla uğraşanların olduğunu ve köyün bir şekilde insanı beslediğini de dile getiriyor.
‘DOMATES KARŞILIĞINDA EVİNİ KİRAYA VEREN VAR’
Her köyün farklı bir dinamiği olduğuna dikkat çeken çift, genelde köylerde yaşlıların kaldığını ve gençlerin şehirlere göç ettiklerini vurguladı. Anne-babaları vefat eden kardeşler anlaşamayınca köy evlerinin çürümeye terk edildiğine dikkat çeken aile, “Bazı evler çürümesin diye kiraya veriliyor. Kira yerine bahçesinde yetiştirdiği domates, biber gibi tarımsal ürünlerden ev sahibine verenler var. Ancak son zamanlarda ekonomik sıkıntılar köylüleri de etkilemiş olacak ki, bizim duyduğumuz komşu köylerde bin lira civarında kira istenmiş. Şehirle kıyaslandığında tabii ki uygun ancak şehirdeki konforu beklemek doğru olmaz” dedi.
‘KÖYDE SABİT BİR MAAŞ ŞART’
Köyde yaşamın şehre göre daha ucuz olup olmadığını aktaran Mustafa Bey ile Dikris Hanım, “Ekip biçip kendi ürünlerinizi tüketecekseniz tabii ki uygun. Toprak emek vermek isteyene oldukça cömert. Ancak temel ihtiyaçlarınız asla değişmiyor. Mutlaka sabit bir maaş şart. Parasız köyde de yaşanmıyor” bilgisini verdi. Köye göç edecek olanlara tavsiyeler veren çift, “Atalarımız ne güzel söylemiş: ‘Ev alma komşu al.’ Biz köyümüzde bu sözün anlamını öğrendik. Çok şanslıyız ki mükemmel komşularımız var. Göç etmek isteyenler komşularını tanımaya çalışsınlar, etrafta biraz vakit geçirsinler. Köy insanıyla konuşsunlar, köy hakkında bilgi edinsinler, muhtarıyla görüşsünler” diyerek şunları söyledi:
“Arsa alacaklar ise imarlı olduğuna emin olsunlar, bağlı oldukları İl Özel İdare’den bilgi alsınlar. Arsalarına foseptik çukur mu açacaklar yoksa kanalizasyon alt yapısı var mı mutlaka muhtara sorsunlar. Arsalarının en yakın elektrik direğine mesafesini öğrensinler. Elektrik çektirmek için arsa fiyatı kadar masraf yapmak durumunda kalabilirler. Bir de arsanın yolu olup olmadığı önemli bir mesele. Ortada olan arsalara yol açtırmak da ayrıca uğraştırıyor.”