Aydın Hasan – Ankara / 2017 yılında Türkiye’nin öncülüğünde BM Genel Kurulu’nda Kudüs ile ilgili alınan karar da, emsal özelliği nedeniyle üzerinde durulan formüller içinde yer alıyor. 2017’de dönemin ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasına tepki olarak Türkiye ve Yemen tarafından BM Genel Kurulu’na sunulan teklif dokuza karşı 128 oyla kabul edilmiş, Trump, “evet” diyecek ülkeleri mali yardımları kesmekle tehdit etmişti.
Emekli Büyükelçi Uluç Özülker, “Kudüs kararı, 2017’de Türkiye’nin inisiyatifi ile alındı. Türkiye, o zaman başardı. Bu sefer niye başarmasın?” dedi.
Türkiye, son yıllarda Kıbrıs politikasında köklü değişikliğe gitti. KKTC’nin uluslararası toplum tarafından tanınmasına yönelik stratejinin çerçevesi, temmuz ayında Milli Güvenlik Kurulu’nun olağan toplantısında çizildi. MGK’nın temmuz bildirisinde, “KKTC’nin egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü temelinde iki devletli çözüm vizyonuna güçlü destek beyan edilmiştir” denildi. Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’ndaki konuşmasında yaptığı çağrı da, MGK’nın Eylül ayı toplantısından sonra yinelendi. MGK eylül bildirisinde, “Türkiye’nin, Kıbrıs Türklerinin haklarının savunulması için yürüttüğü çok boyutlu faaliyetlerini kararlılıkla sürdüreceği vurgulanarak tüm ülkeler KKTC’nin bağımsızlığını tanımaya davet edilmiştir” ifadeleri kullanıldı.
‘NİYE BAŞARMASIN?’
Emekli Büyükelçi Uluç Özülker, Milliyet’e şu değerlendirmede bulundu:
“BM Şartı’na göre; karar alma yetkisi Güvenlik Konseyi’ne bırakılmış durumda. Ayrıca 5 daimi üyenin her birinin veto yetkisi var. BM Genel Kurulu’ndan karar alsanız bile icraat gerektiren kararlar, BM Güvenlik Konseyi’nden de geçmesini gerektirir. Ama konuyu başka yönden de ele almak mümkün. BM Genel Kurulu kararları, Güvenlik Konseyi’nden geçemese bile manevi yönden baskı oluşturur. 2017’deki Kudüs kararı bu konuda emsal kararlardan biridir. KKTC’nin tanınmasında en büyük sıkıntılarımızdan biri, 1964 yılında alınmış olan BM GK kararı. Bizim bu BM GK kararını değiştirmemiz gerekir. Garantör ülke olan ve o dönemde bu kararı kaleme alan İngiltere bugün buna izin verir mi? ABD de bu karara ‘evet’ demez. BM Güvenlik Konseyi vetosunu aşmak mümkün değil. O zaman geriye manevi baskı oluşturmak kalıyor. KKTC’nin haksızlığa uğradığını, mevcut durumunu ortaya koyarak bütün dünyaya net bir biçimde anlattıktan sonra BM Genel Kurulu’ndan bir karar çıkartabilirsiniz. Bu karar bağlayıcı olmaz. Ama psikolojik etkisi olur. Manevi baskı oluşturur. Eğer Kudüs kararında olduğu gibi kabul için 128 gibi ciddi bir oy çıkarırsanız o zaman pek çok ülke ‘KKTC’yi tanısak bir sıkıntı olmaz’ diye düşünmeye başlayabilir… BM Genel Kurulu’ndan çıkan bir karar, taslak karar bile olsa ABD’ye karşı bazı ülkeleri cesaretlendirebilecektir. Ama önce BM Genel Sekreteri’ne derdimizi anlatmamız gerekiyor. Kudüs kararı, 2017’de Türkiye’nin inisiyatifi ile alındı. Türkiye, o zaman başardı. Bu sefer niye başarmasın?”
TRUMP’IN HÜSRANI
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önceki akşam katıldığı CNN Türk-Kanal D ortak yayınında KKTC’nin tanınmasına ilişkin yaptığı açıklama Türkiye’nin son 10 yılda BM Genel Kurulu’na taşınmasında öncülük ettiği iki kararı akla getirdi. Trump’ın 2017’de İsrail’in başkenti olarak Kudüs’ü tanıma kararına tepki olarak BM Genel Kurulu’na Türkiye ve Yemen’in talebiyle sunulan karar tasarısı oylamaya katılan ülkelerin 128’inin lehteki oyuyla kabul edilmişti. Böylece ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığı karar reddedilmişti. Kasım 2012’de ise BM Genel Kurulu’nda yapılan oylama ile Filistin, BM’de üye olmayan gözlemci devlet statüsü kazanmıştı. Bu kararın alınmasında da Türkiye öncü bir rol üstlenmişti. BM Genel Kurulu’nda yapılan oylamada, Filistin’in talebi için 138 ülke “evet”, 9 ülke “hayır” oyu kullanmış 41 ülke de çekimser kalmıştı.