Prof. Dr. Derya Uludüz uyardı: Migren tedavisinde ameliyat mı yoksa aşı mı?

Toplumsal farkındalık yaratmak amacıyla 5-11 Eylül tarihleri tüm dünyada Kronik Migren Haftası olarak kabul ediliyor. Türkiye’de ise yaklaşık 13 milyon kişi migren hastalığından muzdaripken, dünya genelinde toplumun yüzde 10’undan fazlası hayatlarının bir döneminde migrenden etkileniyor. Sıklıkla baş ağrısıyla karıştırılan dünyada en sık görülen nörolojik hastalıklardan biri olan migren ile ilgili Küresel Migren ve Ağrı Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Derya Uludüz yaptığı açıklamada 274 baş ağrısı tipi olduğunu ancak migrenin tüm ağrılar içinde sıklığı ve şiddeti nedeniyle en önemli yeri almış durumda olduğunu söyledi. 

DEPRESYON VE ANKSİYETEYE KAPI ARALIYOR

“Toplumda yüzde 16 sıklıkta görüyoruz ve şiddeti nedeniyle ciddi iş gücü kaybı, sosyo-ekonomik maliyet ve sosyal izolasyona sebep oluyor” diyen Prof. Dr. Uludüz, hastalığın genetik yatkınlıkla seyretmesiyle ilgili de önemli bir detay paylaştı. Annede migren varsa çocukta yüzde 70 olasılıkla migren görülebileceğinin altını çizen Uludüz, “Ancak genetik yatkınlık olmasına rağmen çevresel faktörlerle ön plana çıkıyor. Bu nedenle her genetik yatkınlığı olan kişide migren görülmeyebilir” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Derya Uludüz migrenin baş ağrısından öte bir durum olduğunu vurgulayarak, “Migren ağrısı sık tekrarlaması ve şiddeti nedeniyle ilerleyen dönemde depresyon ve anksiyeteyi tetikleyebilir. Beraberinde birçok farklı hastalıkla ilişkili bir durumdur. Kardiyovasküler hastalıklar, kognitif (bilişsel) etkilenme tablo kronikleştikçe karşımıza çıkabilir. Erken teşhis ilaç aşırı kullanıma neden olabilir.

Baş ağrılarının kontrol edilmesi zaman geçtikçe daha zorlaşacağı ve beraberinde ek sorunlara neden olacağı için erkenden tanımak ve tedavi etmek çok önemli” dedi. Migren hastalığından muzdarip kişilerin migrenin geleceğini çoğunlukla anladığını belirten Derya Uludüz, ‘migren krizi’nden birkaç saat önce halsizlik, iştah kesikliği, sinirlilik, boyun kaslarında sertlik, konstre olmakta güçlük ve esneme ihtiyacı gibi belirtiler görülebileceğini ekledi.

AĞRI GELMEDEN İLAÇ ALMAK ATAĞI SIKLAŞTIRIR

Migren krizinin geleceğini fark edip erkenden durdurulması için yapılacakları Prof. Dr. Derya Uludüz şöyle sıraladı: “Basit önlemler yeterli olabilir. İş yerinde ise o gün bilgisayara mümkün olduğunca bakmamak, parlak ışıklar altında durmamak, bol bol su içmek, ortamın camlarını açıp havalandırmak oksijenin artmasını sağlamak, öğün atlamamaya dikkat etmek ve masa başı boyun gevşetme egzersizleri yapmak atağı önleyebilir. Ancak yapılan çok ciddi bir yanlış var ki ağrı henüz gelmeden geleceği korkusu ile ağrı kesici kullanmak, maalesef atakları sıklaştırır ve aşırı ağrı kesici bağımlılığına neden olabilir.” 

“Migren aşısı henüz ülkemizde geri ödeme kapsamında değil, ancak Avrupaya kıyasla daha uygun bir fiyat ile Türkiye piyasasına girdi. Aşı yaptırmak isteyenler öncelikle mutlaka bir nörolog muayenesinden geçmeli ve aşı gerekip gerekmediği ve hastaya uygunluğu açısından değerlendirilmeli.” 

Migren hastaları için atak ilaçları ve koruyucu tedavi seçeneklerinin olduğunu dile getiren Prof. Dr. Uludüz, atak tedavisinde migrene spesifik ve oldukça etkili ağrı kesiciler mevcut olduğunu ancak çok yakında yeni ilaçların da kullanıma gireceğinin duyurusunu yaptı. Atak sırasında kullanılan ağrı kesicilerin ayda 3 kez kullanılmasını öneren Uludüz, “Eğer ağrınız için ayda 4 ve üzeri ağrı kesici kullanma ihtiyacı hissediyorsanız artık koruyucu tedavi seçeneğini düşünmenin zamanı gelmiş demektir” uyarısında bulundu.

‘MİGREN AŞISININ AĞRI ATAĞINI YÜZDE 50 AZALTMASI BAŞARI’

Son 3-4 yıldır ise migrene spesifik olarak tanımladığımız tedavi seçeneklerimiz mevcut. Migren aşısı olarak tabir edilen tedavi de bunlardan bir tanesi” diye aktaran Uludüz, migren aşısının, ayda dörtten fazla migren ağrısı yaşayan her hastaya ayda bir kez uygulanabildiğini, migren aşısında önceliğin sık atakları olan kronik hastalar olduğunu da ekledi. Hastalarında 6 aylık düzenli aşı kullanımı sonrasında ağrılarının sıklığını gözlemleyerek aşının devamına ya da tedavinin kesilmesine karar verdiğini dile getiren Prof. Dr. Derya Uludüz, “Aşının başarısını belirlemede en önemli kriterimiz ağrı atağının yüzde 50’den fazla azalmasıdır. Örneğin ayda 10 gün migren ağrısı çeken bir hastamızın ağrılarının ayda en az 5 gün azalması biz hekimler için başarının birinci koşuludur. Doğru hastayı seçtiğinizde etkisi yüksek bir tedavi ve 10 hastanın yaklaşık 3-4 ünde anlamlı etkinlik şansına sahip” diye konuştu.

‘HACAMAT, SÜLÜK VE YOGA BİR TEDAVİ YÖNTEMİ DEĞİL’

Aşının henüz gebelik döneminde uygulanmaya başlamadığını vurgulayan Uludüz, aşının yan etkisi olarak enjeksiyon bölgesinde ağrı, grip benzeri hastalıklar ve yorgunluk hissi gibi geçici yakınmalar görülebileceğini söyledi. Prof. Dr. Uludüz, hacamat, sülük tedavisi, yoga gibi yöntemlerin migrenin önlenmesinde tedavi kılavuzlarında yeri olmadığını hatırlatarak, hastaların yüzde 70’inde atak sırasında masajın işe yarayabileceğinin altını çizdi. “Bunun için özellikle boyun kaslarını gevşeten egzersizler, migren sinir noktalarına (ensede, göz üstünde) baskı yapmak ağrıyı hafifletebilir” dedi.

“Daha kötüsü ise son yıllarda 10 hastadan 1’inin migren cerrahisine başvurması. Migren ameliyatı konusunda yapılmış plasebo ve migrenin klasik tedavileri ile karşılaştırmalı, etkinlik bildiren yeterli çalışma bulunmuyor. Var olan çalışmaların da bilimsel kalitesi sorgulanır durumda. Sağlık Bakanlığı’nın kararlarına referans teşkil eden ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) ve Avrupa İlaç Ajansı (EMA) şu an için migrenin tedavisinde cerrahi girişimlere yer vermiyor. Ayrıca Türk Nöroloji Derneği, Amerikan Nöroloji Akademisi (AAN) ve Avrupa Nöroloji Akademisi (EAN) tarafından yayınlanan migren tedavi kılavuzlarında böyle bir tedavi seçeneği yer almıyor. Bu ameliyatı olan hastaların birçoğunda yan etkiler ortaya çıkıyor. Maalesef internette çok fazla kirli bilgi mevcut. En doğru yaklaşım bu konuda Başağrısı Derneği’nin web sitesine bakmak olacaktır.”

Prof. Dr. Derya Uludüz’ün migreni olan kişilerin kaliteli bir hayat yaşaması için tavsiyeleri ise şöyle:

Migren beyni düzeni sever. Uyku saatlerinizi standart hale getirin, bir gün gece 11.00’de, bir gün gece 01.00’de yatmayın. Arada en fazla 1 saat fark olsun.

– Günde kilogram başına 30 ml su içmeye özen gösterin. (Örneğin bu değer 70 kg ağırlığında bir kişi için 70 x 30 = 2100 ml oluyor.)

– Öğün atlamayın, hele ki kahvaltısız güne başlamayın. Bol bol açık havada yürüyüşler yaparak vakit geçirin.

– Pozitif olumlama tekniği ile stresi kendinizden uzak tutmaya özen gösterin.

– Cep telefon gibi elektronik eşyaların kullanımını mümkün olduğunca azaltın.

– Basit karbonhidrat sadece migren için değil beyniniz için de düşmandır, uzak durmaya çalışın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir