Melisa Vardal – ‘90’lar müziği deyince akıllara Tarkan’ın “Aacayipsin”i, Emel Müftüoğlu’nun “Hovarda”sı, MFÖ’nün “Ali Desidero”su, Serdar Ortaç’ın “Karabiberim”i gibi pek çok farklı şarkı geliyor… Bu kadar geniş ve çeşitli bir yalpaze ‘90’lar müziği” olarak tanımlanıyor. ‘90’lara duyulan bu hasret ve özlem kimilerine göre geçmişteki duyguların daha gerçek olmasından kaynaklanıyor kimilerine göre ise yalnızca “nostalji”… Fransızcadan dilimize gelen bu kelime sözlük anlamıyla; geçmişte kalan güzelliklere olan özlem duygusu ve bu duygunun baskın bir duruma gelmesi ya da değişime karşı duyulan korku sonucu geçmişe sığınma duygusu, geçmişseverlik olarak karşımıza çıkıyor. ‘90’lar tınılarının dinleme listelerinden eksilmediği, ‘90’lar temalı partilerin günden güne arttığı bu dönemde; müzik eleştirmeni Naim Dilmener’e, ‘90’lar Türkçe Pop partisinin DJ kabininin sahipleri Fulya ve Firuze Görmüşoğlu kardeşler namıdiğer The Sisters’a ve geçtiğimiz yıl korosuyla ‘90’lara yeniden hayat veren Volkan Kirpik’e sorduk: “Nedir bu ‘90’lar sevgisi, yalnızca bir nostalji mi?”
‘Hâlâ mutsuzuz ve ‘90’lara sığınıyoruz’
Naim Dilmen (Müzik Eleştirmeni)
Gündelik dilde ‘nostalji’ diye tanımladığımız şey ne durur, ne de biter… Genellikle onar yıllık dalgalar hâlinde gelir. ‘60’lar, ‘70’ler, ‘80’ler, ‘90’lar… 2000’ler ve sonrası da sıraya girmiş olmalı… Aslında ‘90’lar daha önce başlamalıydı ama ‘80’lerden bir türlü kopulamadı. Böyle dalgaların sebebi hep aynıdır: Geçmişe sığınma… Müziğin kendisinin de etkisi vardır elbette ama azdır… Asıl sebep her dönem için aynıdır: Bugünden kaçma… Şaşırtıcı da değil. Büyük ihtimalle ‘90’larda da mutsuzdu büyük kısmımız, bu sebeple önceki dönemlere sığındık. Hâlâ mutsuzuz ve ‘90’lara sığınıyoruz.
‘Geleneksel tınılara aşina kulaklara hitap ediyor’
Volkan Kirpik (Orkestra şefi)
Sanatın her kolu gibi müzik de dünya çapında çeşitli akımların etkisi altına giriyor. ‘90’lı yıllarda Türk pop müziğinin doğuşu Avrupa ve Amerika’da yaşanan sound değişiklikleri ile ülkemizde eşsiz bir sentez oluşturdu. Günümüzde hâlâ dinlenilen bu eserler, bugünkü pop müziğinden oldukça farklı bir zeminde yer alıyor. ‘90’ların pop müziği, geleneksel enstrümanlarımız olan kanun, ud, bağlama gibi enstrümanlarla elektronik müziğin zarif bir birlikteliğiyle örüldü. Aynı zamanda darbuka, tef ve bendir gibi ritim enstrümanlarının da katkısıyla muazzam bir melodi ve ritim harmanı ortaya çıktı. Bu dönemin müziği, Türk sanat müziği ve halk müziği gibi geleneksel tınılara aşina kulaklara hitap ettiği için geniş bir izleyici kitlesini etkiledi. Özellikle o dönemin orta yaş grubundaki insanlar arasında tanıdık bir melodi ve ritim yapısıyla hoş bir nostalji hissi yarattı. Örneğin Mustafa Sandal gibi o dönemin ünlü sanatçıları eserlerinde kanun ve bağlama gibi enstrümanları ustalıkla kullanarak müziğe özgün bir dokunuş kattılar. Serdar Ortaç’ın şarkılarında da kanunun büyülü tınıları hissedilirken Tarkan’ın eserlerinde ise udun etkileyici bir yorumla kullanıldığını duyabilirsiniz.
‘İşin sırrı içtenlik ve samimiyet’
The Sisters (DJ kardeşler)
‘90’larda yaşamış ya da henüz doğmamış olanların o yıllara ilgi duyuyor olmasının sebebi tabii ki içinde bulunmuş olduğumuz dönemden daha gerçek duyguların ağır bastığı bir dönem olmasıydı. ‘90’larda mahalle kültürü, komşuluk, arkadaşlık, insanların birbirine verdiği değer daha güzeldi ve samimiydi. Belki her şeye hızlı erişim yoktu fakat bu kadar hızlı tüketim de yoktu, bu yüzden daha değerliydi. Müzik anlamındaysa dünya çapında önemli albümlerin yapıldığı, herkesin aklında kalan şarkılara imza atılan bir dönemdi. İçinde bulunduğumuz dönemdeyse dijital ortamda herkes şarkıcı fakat birçoğu ileride hatırlanmayacak şarkılar yapıyor. ‘90’larda çok kıymetli bestecilerin, söz yazarlarının eserlerinin günümüze kadar ulaşıp değerini hâlâ koruduğunu görüyoruz. Sosyal medya çağına doğmuş Z kuşağı dahil bu şarkılara eşlik ediyorsa bizce işin sırrı içtenlik ve samimiyet içeren sözler. Eserlerin çoğu gerçek yaşanmış aşk ve sevgiden doğmuş hissi uyandırıyor ve bize bunu hissettiriyor.