72 saat, deprem sonrası en önemli zaman dilimi olarak biliniyor. Uzmanlar, bu süre dolduğunda enkaz altındaki insanları canlı bulma şansının hızla azaldığını söylese de başta merkez üssü Kahramanmaraş olmak üzere 10 ili yıkan 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerin yaşandığı illerden 5’inci günde de sevindirici haberler gelmeye devam ediyor. Peki ama nasıl? Depremzedeler enkazın altında en fazla ne kadar süre hayatta kalabilir? Afet bölgesi ve enkazdan çıkarılanlarla ilgili dikkat edilmesi gerekenler neler? “Sakarya depremzedesi olarak vatandaşlarımızın enkaza müdahale etme isteğini ben de yüreğimde hissediyorum” diyen Türkiye Acil Tıp Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haldun Akoğlu, “Ancak ne yazık ki yetkililerin onay, yönlendirme ve desteği olmadan müdahalede bulunulması, enkaza girilmesi, enkazdan çeşitli yöntemlerle dışarı çıkarma yapılması doğru değil. Çıkarmaya çalıştıkları hastaların yaralanmaları daha kötü hale gelebilir, göçük altında farklı bir yerde bulunan bir kişiyi daha zor bir duruma düşürebilir, daha da kötüsü kendilerinin de göçük altında kalmasına yol açabilirler” dedi.
“Travmaya bağlı büyük ve ölümcül yaralanmalar tıbbi müdahale edilmediğinde (hatta çoğunlukla müdahale edilse bile) ilk 3-4 saat içerisinde hayat kaybına neden olur. Bu süreden sonra kendisi yıkıntıdan çıkmış bir depremzede, nispeten büyük yaralanmalara sahip olmasa da, yine de önemli ortopedik ve nörolojik yaralanmalara sahip olabilir. Ayrıca belli bir süre enkazın altında sıkıştıysa kas ezilmesi sendromu oluşma ihtimali vardır. Göçük altında sıkışıp çıkan tüm yaralıların kırmızı idrar, ezilen kaslarda ağrı, şişlik gibi belirtiler varsa hemen, yoksa da ilk fırsatta muayene olmasında büyük fayda var. Bazı kaynaklarda ‘su vermeyin’ gibi şeyler görüyorum. Su içmesine engel kalp yetmezliği gibi bir hastalığı olmayan ve kas ezilmesi ihtimali bulunan tüm yaralılara mutlaka bol bol su verilmeli ve ilk fırsatta bir hekim tarafından görülmesi sağlanmalı.” Prof. Dr. Haldun Akoğlu
‘ISINMAK VE KURU KALMAK ZOR OLSA DA ELZEM’
Düzenli kullandığı ilaçları enkaz altında kalan, tansiyon, şeker, tiroid gibi kronik hastalıklara sahip tüm hastaların bölgede göreve başlayan eczanelerden kendi ilaçlarını ücretsiz bir şekilde temin edebileceklerini hatırlatan ve ilaçlarını almaya başlamalarının önemine değinen Prof. Dr. Haldun Akoğlu, “Kış şartları ve kaynak kısıtlılıkları zorlasa da ısınmak ve kuru kalmak hipotermi ortaya çıkmaması için elzem. Isınma maksadıyla çadırlarda yakılan ateşlere ve cihazlara son derece dikkat etmek gerekiyor. Ne yazık ki çadırkent yangınları ve duman zehirlenmeleri önceki afetlerde de başımıza gelen ikincil felaketler oldu. Hayvan ve insan dışkılarının içme sularına karışması nedeniyle oluşabilecek salgın riski sebebiyle dışarıdan getirilen kapalı sular dışında tüketim yapılmamasına dikkat edilmeli, çocukların dışkı yapılan alanlara yaklaşmaları mutlaka önlenmeli, konserve, bozulmayan kapalı gıdalar ya da aşevi şeklinde yapılandırılmış alanlarda taze pişirilen yiyecekler tüketilmeli, soğukta duruyor olsa bile diğer yiyecekler, şişmiş konserveler tüketilmemeli” açıklamalarında bulundu.
’17 GÜN SONRA GÖÇÜK ALTINDAN ÇIKAN VAR’
2010 yılında Haiti’de yaşanan depremden 12 gün sonra göçük altından sağ olarak çıkarılan bir depremzede olduğunu söyleyen Prof. Dr. Haldun Akoğlu, “2013 yılında yaşanan Bangladeş depreminde ise bu süre 17 gün oldu. Bunu etkileyen en önemli faktörler ‘hayat üçgeni’ adı verilen korunaklı bir alanda ezilmeden sıkışıp kalmış olmak, önemli bir yaralanmaya uğramamış olmak, taze hava giriş-çıkışı olması, göçük altında içecek veya su bulabilmek ya da dışarıdan su temin edilebilmesi, yaş, yandaş hastalıkların olmaması, kas ezilmesi sendromu yaşamamak olarak sayabiliriz” diye konuştu.
“Vaka raporlarına göre su olmadan bir insan en fazla 3 ila 7 gün hayatta kalabilir. Sıkışılan alanın yükselen ısısı su kaybını artırır, hava akışı olmaması sebebiyle biriken karbondioksit de yaşam ihtimalini azaltır. Basit bir matematikle 10 binlerce kişinin göçük altında kaldığı böyle bir afette ‘binde bir olur’ dediğiniz durumları en az 10 kez görürsünüz. ‘Tıbbi mucizeden’ ziyade çeşitli olasılıkların bir araya geldiği ender ama çok sevindirici kurtuluş anlarına şahit oluruz.” Prof. Dr. Haldun Akoğlu
YETİŞKİNLERDEN ÇOK ÇOCUKLARI GÖRDÜK ÇÜNKÜ…
Depremin yaşandığı illerde yetişkinlerden daha fazla çocuk kurtarılışlarına tanık olduk. Peki bunun ardında yatan fizyolojik ya da başka bir sebep var mı? Prof. Dr. Haldun Akoğlu bu sorumuzu, “Çocuklar daha az alan kapladıklarından hayat üçgenlerine sığma ve önemli yaralanmaya uğramama ihtimalleri daha fazla. Ortopedik travmalara da dirençleri nispeten daha yüksektir. Ancak burada yaş önemli. Özellikle 5 yaşın altında bu ihtimaller ne yazık ki tersine dönebiliyor” diyerek cevapladı.