HANDE ATILGAN Ankara – Birinci, SETA’nın “Milli Teknoloji Hamlesi Serisi”nin son ayağında, “Sağlıkta Teknoloji ve Gelecek” başlıklı bir rapor hazırladı. “Sağlıkta Dönüşüm Programı vatandaşın çaresizliğine çare oldu. Sağlık hizmetleri tümüyle yabancı sermayeli sektörlerin inisiyatifine bırakılmayacak kadar kritik” değerlendirmesinde bulunan Birinci, 2030’a kadar dünyada yaklaşık 18 milyon sağlık çalışanı açığı olacağı öngörüsüne işaret ederek, şunları kaydetti:
“Gelecekte yaşlı nüfusun üç katına çıkacağı ve genel yaşlı nüfusun 30 milyonu aşacağı gösteriliyor. Artışın yanında doğurganlık oranlarında da azalma bekleniyor. Oldukça çarpıcı olan bu verilere bakıldığında ülkemizin yeni koşullara uyum sağlaması gerektiği aşikar. Sağlık sisteminin ekonomik açıdan sürdürülebilirliğini sağlayabilmek için tüm dünyada yaşlı ve kronik hastalık yüküne karşı yenilikçi çözümler üretilmesi gerekiyor.”
YAŞLILARA AKILLI EV
Gelecek hedeflerini “Hastalıkların tedavi edilmesinden ziyade sağlığın korunması ve yönetilmesine, kişiselleştirilmiş bakım uygulamalarına ve dayanıklı sağlık ekosistemlerinin kurulmasına yönelik uygulamalar öne çıkıyor” diye özetleyen Birinci, sürdürülebilirlik için yaşlı nüfusa işaret etti. Birinci, “Yaşlıların yaşadığı evlerin internete bağlı, veri alışverişi yapan akıllı yaşam çözümleri ile donatılmasının halk sağlığı üzerinde olumlu sonuçları olabileceği, yaşlıların tek başlarına kendi evlerinde yaşama kapasitesini artırabileceği, böylece sağlık kurumları ve sağlık çalışanları üzerindeki yükü azaltabileceği savunulmakta” ifadelerini kaydetti.
e-NABIZ ÖRNEĞİ
Türkiye’deki dijitalleşme çalışmalarında ilk adım olarak e-Nabız’ı örnek gösteren Birinci, ülkede yaşlı nüfusun sağlık hizmetlerine erişim için teknoloji kullanımına ilişkin şu değerlendirmede bulundu:
“Koronavirüs salgını sürecinde e-Nabız’ın benimsenmesi hızla arttı. Nitekim ülke nüfusumuzun yüzde 80’inden daha fazlası en az bir kere sağlık verisine erişti. Şaşırtıcı olan 90 yaş üstündeki vatandaşlarımızın üçte birinden fazlasının da e-Nabız hesaplarını aktif kullanmış olmasıdır. Bu sıra dışı oran, çekirdek aile yapımızın teknolojinin etkin kullanımında bir avantaj oluşturduğunu göstermektedir.”