Gonca Kocabaş / Milliyet.com.tr – Ankara’da doğan Atacan Nayır daha 2 aylıkken İstanbul’a taşındı, üniversiteye kadar da burada yaşadı. Atacan, Sakarya Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünden 2020 yılında mezun olduktan sonra, kısa bir süre mühendis olarak çalıştı. Ancak daima daha ‘faydalı işler’ peşinde koşmak istemesi ve pandeminin de bunu hızlandırmasıyla kendini Denizli’deki dede topraklarında buldu.
‘GÖÇ DİYEBİLİR MİYİZ BİLMİYORUM’
Atacan Nayır 2020 yılından beri köyde deneyim kazanırken, mühendislik şapkasının altında birtakım işler de geliştirdi. Çabaları kısa sürede köydeki yakınları tarafından da kıymet gördü. Geldiği noktada genç girişimci bir çiftçi olarak, ilk üç senede edindiği birikim ve araştırmalarını markalaşma yolunda kullanmaya gayret ediyor. Hatta bu süreçte aileyi genişleten Atacan, 3 kaz, 2 tavuk, 1 horoz ve 1 köpekle beraber yaşıyor.
Ankara’dan Denizli’ye ulaşan ve değişen bu yaşam için “Göç diyebilir miyiz bilmiyorum” diyen Atacan, “Çünkü üniversiteden sonra Ankara’ya ailemin yanına döndüm. Fakat bir yandan da Denizli’deki dedemden kalan topraklarla bağım hiç kopmadı aslında. Derken bir yerden başlamak adına evi restore etme fikri çıktı. Ben başladıktan kısa süre sonra patlak veren pandemi aslında hızlandırıcı etki yaptı ve kendimi köye yerleşmiş buldum” şeklinde konuştu.
‘KÖY İNSANI ŞEHİRLİLERDEN DAHA ELİ AÇIK YAŞAR’
Köy ve şehrin çok başka kültürün ve dilin konuşulduğu yerler olduğuna değinen Atacan, “Bir defa işin fiziksel kısmı var; koca bir gün üstünüzde beton bir tavan yok. Ucu bucağı olmayan ve her saniye değişen bir manzarayla gökyüzünün altındasınız. Burada toprağın bize sunduğu sepet sepet meyveyi marketten taneyle alıyorsunuz. Sanki zaten size ait değilmiş gibi” dedi. Köy insanıyla şehir insanı arasındaki farklara da dikkat çeken Atacan, “Köydeyken tabiat size ne denli güçlü olduğunu çok daha rahat gösterir. O yüzden insanlar öyle yaşam sıkıntılarının esiri olmazlar, paylaşmaya çok daha yatkındırlar. Yani doğası gereği köy insanı şehirlilerden daha eli ve gönlü açık yaşar diyebilirim. Komşularınızla kopuk hayatlar yaşamazsınız burada” bilgisini paylaştı.
‘ANA GEÇİM KAYNAĞIM TARIM, YARI ZAMANLI MÜHENDİSİM’
Sabit gelirin önemine vurgu yapan ve kendisinin de yarı zamanlı mühendislik projeleri yapmaya devam ettiğini dile getiren Nayır, “Bunu önemsiyorum. Yoksa kendime alan açmam pek mümkün olmaz. Fakat başlıca giderler için bu tabii ki yetersiz, ana gelir kaynağım tarım. Bağlarımız ve ceviz bahçemiz var. Bu kış bostanımızı da epey genişlettik. Yazın Dereköy Çiftlik’te ilk defa taze ürünler sunacağız. En büyük heyecanımız şu anda bu” şeklinde konuştu.
Köye ilk geldiğinde barınma konusunun kritik olduğunu söyleyen Atacan Nayır, “Bir oda, çok temel bir banyo ve mutfakvari bir alan vardı aslında. Uzun süre yatağım direkt yerdeydi. Sırayla ve bütçe ayırabildikçe yenileme çalışmaları yaptım” diyerek ekledi:
“Ancak hayati fonksiyonları oturttuktan sonra yaşamdan keyif almak da hayati oluyor. O yüzden yaşam alanlarımı artırmak zorundaydım. Burada mühendis olmak çok işe yaradı. Bir veranda yaptım mesela, yatak için ahşap bir karyola yaptım. Gerçek bir mutfağım var artık. 7/24 sıcak su kullanabiliyoruz. Kışın suyun donduğu zamanları çokça kez yaşadım. Öyle ki en şehirli arkadaşım gelip bir hafta konaklayabildi. Şimdi tekrar ne zaman gelse onu planlıyor.”
‘BAŞLANGIÇ SERMAYEM ÜNİVERSİTEDEYKEN ÇALIŞARAK BİRİKTİRDİĞİM’
Düşünmeden ve bilmeden sarf edilen eleştirilerin çok yıkıcı olabileceğinin önemine değinen Atacan, “Mental koşullar benim için daha zorlayıcı oluyor sanırım, fiziksel ve maddi koşulları yaratıcı çözümlerle aşabiliyorsunuz. Mühendis olmam, alet-ekipman kullanmadaki deneyimlerim ve ‘kendin ya’ fikrine olan ilgim bunu mümkün kılan temel unsurlar oldu. Fiziksel ve manevi olarak kardeşim Göktürk yine benim için çok büyük bir şanstı. En zor geçen ilk yılı aslında bu avantajlar sayesinde atlattım. O yüzden deneyim, ilgi ve bir yol arkadaşı olmadan herkesin altından kalkabileceği bir süreç değil” açıklamasını yaptı.
Evin yenileme maliyeti hakkında da bilgiler veren Atacan Nayır, başlangıç sermayesinin, üniversitede yazları çalışarak edindiği birikim olduğunu söyledi. Nayır sözlerini, şu şekilde sürdürdü:
“Ekonomik koşullardaki zorluk bu safhadayken bunu yapabilir miydim bilmiyorum. Sanırım 2020 yazının sonuna geldiğimde toplam 20 bin lira civarında bir maliyete ulaşmıştı. Ev artık daimi yaşanabilecek bir vaziyetteydi. Ancak 2020 yazında bir çuval çimento 18 liraydı. Şimdi 85 lira civarlarında sanırım.”
‘SUYU KESİNTİSİZ KULLANMAK İÇİN HARCAMA ARTIYOR’
Köye taşındıktan sonra maddi ihtiyaçlarının kapsamında değişiklikler olduğunu dile getiren Nayır, “Sosyalleşmek için pek para harcamıyorsunuz. Ancak suyu kesintisiz kullanmak istiyorsanız birçok harcama kalemi ortaya çıkıyor. Yine sofranızı çok para harcamadan kurabilirken, ulaşım için daha fazla para harcamanız gerekebiliyor. Şehirde yaşarken ezbere yaptığınız harcamalar da var. O gereksiz harcamalar, ‘ayak bastı paraları’ burada olmuyor” şeklinde yorumladı. Nayır sözlerine, “Manevi olarak çok daha özgür ve sakin bir zihne kavuşuyorsunuz. Çünkü burada ne yapacağınızı, rutinlerinizi genellikle doğa belirliyor. O yüzden aklınızı ve ruhunuzu sevdiğiniz şeylere, sevdiklerinize ayırıyorsunuz. Daha dolu dolu, sağlıklı bir sosyal iletişim durumunuz oluyor. Ancak tabii özlemek, ha deyince bir araya gelememek zor kısımlarından” diye devam etti.
‘KİRA VERMEDİĞİM HALDE MASRAFIM 4 BİN LİRA CİVARINDA’
Bazı harcamaların tamamen ortadan kalksa da hiç gündem olmayan şeyler için büyük masraflar çıkabildiğine dikkat çeken Atacan Nayır, bütçe konusunun ortamın şartlarına ve kişinin beklentilerine bağlı olduğunu belirtti. Köylerde, özellikle büyükşehirlere kıyasla daha düşük fiyatlar uygulandığına da vurgu yaptı.
“Benim kira giderim yok. Pazar masrafları, elektrik-internet gibi faturalarım, hayvanlarımın bakım masrafları aylık sabit giderlerim diyebilirim. Bunlar da tek kişi olmama rağmen aylık 4 bin lira civarında” diyen Atacan, Denizli’nin köylerinde ortalama kiraların 600 lira ila bin 500 lira arasında olduğunu ifade etti.
‘ESKİDEN KÖY EVİNE GELMEYEN AİLEM ŞİMDİ GİTMEK İSTEMİYOR’
Ailesinin böylesi genç yaşta gerçekleştirdiği bu göç kararına verdiği tepkileri, “Sigortan işlemiyor dediler. Benim ailem ODTÜ mezunu, mesleki hayatları ön planda olan insanlardan oluşuyor. O yüzden uzunca bir süre, belki hâlâ bırakıp döneceğimden emin yaklaştılar. Ancak sanırım benim daha mutlu bir yaşam sürmem, burada bir değer yaratma vizyonum onların zamanla çok daha fazla benimsemesine yardımcı oldu. Tabii bir yandan da ‘Şimdi değilse ne zaman!’ diyerek en başından beri arkamda olan insanlar da oldu. Onların genç girişimci çiftçisi olarak destekleriyle yoluma devam ediyorum” şeklinde anlattı.
Geçmişte bayramdan bayrama gelip, akrabalarda misafir olarak kaldıklarının bilgisini paylaşan Nayır, “Kafamızı sokacak değil, bir ayakkabı koyacak dahi yerimiz yoktu. Ben evimizi yeniledikten sonra bu durum oldukça değişti elbette. İlk başlarda geçmişteki hali gibidir, köy evinde düzen-hijyen olmayabilir algısıyla gelip kalmakta çekinen annem, anneannem şu an geldikleri zaman bir gün daha fazla kalmanın hesabını yapar durumdalar. Artık her tatil dönüşünün, bayramın uğrak noktası oldu bizim çiftlik” açıklamasında bulundu.
‘BANA YAKIŞTIRILAN ÇOK HOŞ SIFATLAR VAR’
“Eğri büğrü ama yine de doğru! İnsan inandığı yolu bulduysa öyle hemen dönmemeli bence” diyen Atacan Nayır, “Barış Manço’nun dediği gibi ‘Barış demek toprak demek / Ben kendimi verir miyim?’ Bana yakıştırılan ‘genç girişimci’, ‘mühendis çiftçi’ gibi çok hoş sıfatlar var. Onların hakkını vermeye çalışacağım” deyip sözlerini şöyle noktaladı:
“Kaklık Ovası çok bereketli bir ova, ayrıca mistik bir tarihi de var. Kapısını araladığımız Dereköy Çiftliği’nin markalaşması yolunda önemli planlarımız var. Geleneği, lokal değerleri korumaya, katma değerli üretimler yapmaya ve çalışmalarımızı dünya standartlarında duyurmaya dair hayallerimiz var.”