İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin beklenmeyen şekilde ölümü üzerine yapılan yorumlar gösterdi ki “bilgi toplumu” kocaman bir yalan.
Reisi’nin helikopter düşmesi sonucu ölümüyle ilgili çokça soru atıldı ortaya; Kaza mı? İhmâl mi? Suikast mı?
Sorular, başka soruları doğurdu. Onlara girmeyeceğim ancak, “Suikast mı?” sorusu üzerinde durmak gerek, zira olay sonrası ilk ortaya atılan, en çok konuşulan konuydu suikast.
Kim yaptı? Neden yapmış olabilir? Pek çok neden, pek çok fail söz konusuydu.
(21. Yüzyıl muğlaklık demek.)
Yorumcular izlenim, düşünce, duygu paylaşıyor ancak bilgi paylaşmıyordu.
Bilgi adına tek şey, Reisi’nin helikopterinin düştüğü, kendisinin de öldüğüydü.
Ve fakat, o yarışmadaki gibi 100 kişiye sorsanız, neredeyse hepsi helikopterin düşmeyip düşürüldüğünü, hatta bunu hangi ülkenin yaptığını size söyler.
Yeni toplum tam da böyle bir şey. Algıya dayanan, izlenim, düşünce, hissiyatın bilginin yerini aldığı toplum. Böyle bir dünyada, politik olan olmayan her tür mesajı verirken şu noktalara dikkat etmek gerek;
Bir, artık salt gerçeği söylemek işe yaramıyor, içine duygu katmak gerekiyor.
İki, “Ne diyeceğim” yerine “Ne hissetmelerini istiyorum” denmeli.
Üç, “İnsanlar bilgilenmek ister” varsayımını unutun, insanlar dikkate alınmak istiyor.
Dört, şüpheyi oluşturmanın, gerçeği öldürmekle aynı şey olduğu bilinmeli.
Beş, “Dünya değişiyor”, “Değişim hızlanacak” cümleleri geride bırakılmalı. Artık değişmiş olan dünyanın içindeyiz, uyum sağlamayan yok olacak.
Altı, mesaj kaynak mutlak güvenilir olmalı.
Emekli subaylar ne yapsın?
Emeklilik başa bela. İşe yararken, işe yaramaz bir pozisyona itilmek.
Durum, askerler için çok daha zor.
“Tanklar ve Sözcükler”de bu konuya ayrıntılı yer vermiştim. (Askeri okulların üzerine atlamasını beklerken, FETÖ kumpasları arasında kaybolup giden kitabım.)
Düşünsenize, ilk gençlikten başlayıp emeklilik yaşına kadar sımsıkı kuralları olan bir dünyada yaşıyorsun, sonra da kendini kuralsız bir dünyada, yaşlanmış olarak buluyorsun.
Kimi rütbeli emekliler, televizyonda yorum yaparak görüşlerini paylaşmaya devam ediyorlar.
Bilgi, donanım ve deneyimleri tartışılmaz.
Ancak her cümleleri ülkemizi, ordumuzu, savunmamızı ilgilendiriyor. Bu nedenle, TSK Personel Kanunu’nda değişiklik yapılacak, medyada görüş belirtmeleri sınırlanacakmış.
Görevdeki personelin sosyal medya kullanımında da sınırlılıklar getirilecek.
Bir iletişim hocası olarak düzenlemeleri doğru buluyor, bir de hatırlatma yapmak istiyorum.
Pentagon, emekli askerlerden sivillerle ilişkilerin yönetiminde yararlanıyor.
Askerin emeklisi olmaz mantığıyla onlar için kuruma katkısı olacak ortamlar oluşturmak daha yararlı olur.
AK Parti ve CHP’ye iki öneri
Bir, AK Parti’nin sokak köpekleri sorununa çözüm olarak “sahiplenilmeyen hayvanı uyutmak” önerisi, yerel seçim sonuçlarının analizinde eksiklik olduğunu düşündürüyor.
Duygu ve vicdanlar öne çıkmışken, “uyutmak”la anılmamakta yarar var.
İki, CHP’nin birinci parti olmaya devam ettiğini söyleyen önemli bir şirketin araştırmasına göre oy oranı %23.8! Bu oran CHP’nin pek çok seçim sonucunun gerisinde.
Kararsızları nasıl dağıtmışlarsa, %35.9’u bulmuşlar!
CHP, iktidara yürümek istiyorsa, oy oranı geriye doğru giderken ileriye doğru gittiğini söyleyen araştırmacılardan uzak durmalı.
Aklımda kalan
“Normalleşme”yi yanlış anlamak: İki siyasetçi atışınca, “Hani normalleşmiştik” hatırlatması yapılıyor. Oysa siyaset tartışma, birbirine üstünlük sağlama işidir. Elbette üst perdeden eleştiri devam edecektir. Hele bir de sorunlara somut çözüm önerileriniz yoksa, başka da yolunuz yoktur. “Normalleşme”den can ciğer kuzu sarması olmayı anlamasak iyi olur.