1 milyar insan ölebilir

AYSEL BOZAN YILMAZ  – Bir tarafta mevsim normallerinin üzerinde yüksek sıcaklıklar diğer tarafta seller. Tüm dünya, son birkaç yıldır iklim değişikliğinin sonuçlarını yakından hissetmeye başladı. 

Bu yaşananlar “Daha neler olacak?” sorusunu akıllara getirirken geç kalmadan önlem alınmasının şart olduğunu gösteriyor. 

İklim değişikliği rejiminin çerçevesini oluşturan Paris Anlaşması, küresel sıcaklık artışını uzun vadede, sanayileşme öncesi döneme kıyasla 2 santigrat derecenin altıyla sınırlamayı hedefliyor ve 1,5 santigrat dereceyi yakalamanın önemine dikkat çekiyor. Bu kapsamda güvenli yaşamın devam etmesi için 2030’a kadar sera gazı emisyonlarının çok hızlı bir şekilde azaltılması gerekiyor. 

Yaşar Üniversitesi’nin ev sahipliği yaptığı “İklim Değişikliği ve Önleyici Yenilikçi Teknolojiler” başlıklı panelde bu konular ele alındı. Moderatörlüğünü Yaşar Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Arif Hepbaşlı’nın yaptığı, Kaliforniya Üniversitesi Elektrik ve Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve 4’üncü Selçuk Yaşar Ödülü Sahibi Prof. Dr. Mihri Özkan ile Kaliforniya Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cengiz Sinan Özkan’ın konuşmacı olarak katıldığı panelde, iklim değişikliğinin etkileri, geleceği ve önlemek adına geliştirilebilecek teknolojiler konuşuldu. 

Kuraklık hızla artıyor 

Konuşmasında, endüstrinin gelişimi ve karbon emisyonunun küresel ısınmayı hızlandırmasını ele alan Prof. Dr. Mihri Özkan’ın açıklamalarından satır başları şöyle: 

Endüstrileşmeyle karbondioksitin sürekli artmasıyla, atmosferdeki akışlar değişti. Kutuplardaki buzullarda kontrolsüz bir erime; deniz seviyesinde yükselme başladı. Aşırı sıcaklardan dolayı okyanustaki su daha asitik hale geldi. Bu da orada yaşayan canlılar açısından büyük bir tehlike. 

Lokal olarak iklim değişiklikleri yaşanmakta. Bazı yerlerde aşırı sıcaklar, kuraklık olurken bazı yerlerde sel var. Bu, canlıları tehdit edecek duruma geldi. Aşırı sıcaklık kuraklığı beraberinde getiriyor. Türkiye, yüzde 40 ile 80 kuraklık yaşayabilecek ülkeler arasında. 

Çin ve ABD ilk ikide 

Prof. Dr. Mihri Özkan’ın iklim değişikliğiyle ilgili tespitleri şöyle: 

Karbondioksit gazı dünyayı battaniye gibi sarıyor ve küresel ısınmayı artırıyor. Karbondioksit emisyonuna sebep olan en büyük faktör ise elektrik üretimi. Karbondioksiti azaltırsak küresel ısınmanın yavaşlaması sağlanabilir. 

Şu anki bin ton karbon emisyonu, gelecekte bir insanın hayatını etkiliyor. Yüzyılın sonunda yaklaşık bir milyar insan ölebilir. 

Dünyada endüstriyel üretimde öne çıkan ve en çok karbon emisyonu üreten ülkeler Çin, ABD ve Hindistan. Ardından Avrupa geliyor. 38 gigaton karbondioksit her yıl atmosfere salınıyor. Çin ve ABD bir şeyler yapmazsa diğer ülkeler ne yaparsa yapsın bu hızlanmayı durdurmak zor olacak. 

Karbon emisyonunu azaltmak için bir çözüm niteliği taşıyan karbondioksitin doğrudan havadan yakalanması Direct Air Capture (DAC) teknolojisi üzerine çalışmalar yapılıyor. Burada da jeotermal enerji en ekonomik çözüm olarak öne çıkıyor. 

İklim çöküşü başladı

Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı Dünya Meteoroloji Örgütü (DMÖ), kayıtların tutulmasından itibaren dünyanın en sıcak üç aylık dönemini yaşadığını duyurdu. Konuyla ilgili açıklama yapan BM Genel Sekreteri António Guterres, iklim çöküşünün başladığına dikkat çekerek, şunları söyledi: “Gezegenimiz, kayıtlara geçen en sıcak yaz olan bir kaynama mevsimini yeni atlattı. İklim çöküşü başladı. Bilim insanları uzun süredir fosil yakıt bağımlılığımızın nelere yol açacağı konusunda uyarıyordu. Liderlerin iklim çözümleri için baskıyı artırmaları gerekiyor. İklim kaosunun en kötüsünden hâlâ kaçınabiliriz ve kaybedecek bir dakikamız bile yok.”

Petrol kolay çıkıyor

Prof. Dr. Mihri Özkan, DAC teknolojisinin, iklim değişikliğiyle mücadelede çok önemli olduğunu ancak Paris Anlaşması’nın 1.5-2 santigrat derece sıcaklık artışını durdurma hedeflerine ulaşmak için gereken karbon yakalama oranlarını karşılamada tek başına yetersiz kalabileceğini kaydeti. Özkan, “Buna rağmen DAC, beton üretimi, ulaşım, demir-çelik endüstrisi ve orman yangınları gibi alanların ürettiği yıllık yüzde 43,8’lik karbon emisyonundan kaçınmanın zorluğunu kısmen dengeleyebilir. Büyük şirketler, özellikle de petrol şirketleri DAC şirketlerine yatırım yapıyor. Petrol şirketleri, yakalanan karbondioksiti yeraltına verip daha kolay petrol çıkarıyor” diye konuştu. 

Kumaştan pil ürettiler

Konuşmasında global pil pazar büyüklüğünün 2024’te 132.55 milyar dolara ulaşmasının beklendiğini belirten Prof. Dr. Cengiz Sinan Özkan, yaptıkları çalışmalarla ilgili şu bilgileri verdi: “Son çalışmamızda, polietilen tereftalat plastik atığını şarj edilebilir lityum iyon piller için süper gözenekli bir aktif karbon malzemesine dönüştürdük. Plastik atıkları erittikten sonra kumaşa çevirdik. Bu kumaştan da pil yaptık. Kumaşı kesip pil malzemesi olarak kullanabiliyoruz. Daha önce mantardan da batarya üretmiştik. Bu malzemelerle yapılan piller hem çevreye zarar vermiyor hem de yüksek performans sağlıyor” diye konuştu.

‘Ek ders ücretleri artırılsın’

Öğretmenlere verilen saati 60,12 TL tutarındaki ek ders ücretlerinin artırılması amacıyla imza kampanyası başlatıldı. Türk Eğitim-Sen’in düzenlediği kampanyada, gündüz öğretimi için ek ders ücret ödeme katsayısının 140’tan 280’e, gece öğretimi için 150’den 300’e yükseltilmesi talep edildi. Öğretmenler, 1.400 TL olan Öğretim Yılına Hazırlık Ödeneği’nin de asgari ücret tutarında artmasını istiyorlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir